Eskişehir Tornacılar ve Oto Tamirciler Odası Başkanı Adnan Karamanlı şu ifadeleri kullandı;
"Bizim çıraklar daha önceden 4 gün okula, 1 gün iş yerine geliyordu. Hangi sınıflar? 3. ve 4. sınıfa gidenler ise staj gibi haftada 1 gün geliyordu. Çocuk pratiği yeterince öğrenemiyordu. Son 3 senedir hükümetin çıkardığı yasa, bu MESEM dediğimiz sistem, çok güzel oldu. Çocuk haftada 1 gün okula gidiyor, 4 gün iş yerine geliyor. Hatta cumartesiyi de sayarsak 5 gün geliyor. Onun cüzi ücretini ustalarımız veriyor, vatandaş 5 gün iş yerine geliyor. Ne oluyor? Çocuk 4 sene sonunda hem meslek lisesi diploması hem de ustalık belgesi alıyor.
Böyle olunca bir altyapı oluşmamıştı. Çıraklık eğitim merkezleri ve meslek liseleri herkesi çırak olarak gönderdi ama iş yerlerinin uygun olup olmadığını bilmiyorlardı. Çoğu iş yerinde çocukların iş kazası geçirdiği oldu. Türkiye genelinde 13-14 civarında çocuğumuz iş kazasıyla hayatını kaybetti. Böyle olunca hükümet tekrar değişiklik yaptı, iş yeri sağlık güvenliği istedi. Biz de sanayide esnaf ve Esnaf ve Sanatkarlar Birliği ile anlaşarak bunu çok uygun fiyata çözdük. İş yeri sağlık güvenliği uzmanları geliyor, “Bu iş yeri, bu iş için uygun mu?” diye bakıyor. Makine varsa makinenin muhafazasını yaptırıyor, elektrik tesisatını kontrol ettiriyor. Böylece sistem uygun hâle geldi.
Şimdi çıraklarımız rahatlıkla geliyor. İş yerleri bu işe uygun. Haftada 4 gün işe geliyorlar, 1 gün okula gidiyorlar. Cumartesi ve pazar ustanın işi yoğunsa çocuk çağrılıyorsa, ustamız onun ek yevmiyesini veriyor.
Peki çocuğun parasını kim veriyor, ustamıza ne kolaylık oldu? Devlet bunun SGK’sını tamamen ödüyor. Asgari ücretin üçte birini de çocuğun maaşı olarak ödüyor. Nasıl ödüyor? Biz çocuğun maaşını veriyoruz, ustalar dekontu, çocuğun geldiği okuldaki yetkililere iletiyor, devlet de ustaya ödüyor. Yani çocuğun maaşının asgari ücretin üçte birini ve SGK’sını devlet karşılıyor. Usta hem SGK yükünden hem de maaş yükünden kurtulmuş oluyor. Usta sadece bir öğle yemeği veriyor; çocuk cumartesi-pazar gelirse yevmiyesini ödüyor.
Bazı ustaların işi çok iyi, eleman da işi öğrenmiş oluyor. 2. ve 3. senesinde gelenlere ustalar ilave paralar veriyor. Bence bu, hükümetin çok güzel bir uygulaması oldu. Zaten Avrupa Birliği bunu böyle yapıyordu; bizde tam tersi uygulanıyordu. Hükümet son 3 yıldır bu uygulamaya geçti.
Şimdi meslek liselerine talep de arttı. Daha önce meslek lisesi mezunları iş yerlerinde, fabrikalarda pek işe alınmıyordu. Dersleri yeterli olmadığı için memurluk sınavında da başarılı olamıyorlardı. Meslek liseleri gözden düşünce herkes çocuğunu düz liseye göndermişti. “Benim oğlum memur olsun, müdür olsun,” denildi. İşçi olan, sanatkâr olan çıkmaz olmuştu. Bu uygulama bu açıdan da çok güzel oldu.
Eskişehir’de stajyerlerin karıştığı ciddi bir kaza olmadı ama Türkiye genelinde olmuş. Eskişehir’de böyle ağır bir kaza yaşanmadı. Çıraklardan da olmadı. Meslek lisesinden, yani MESEM’den gelenlerde hiç duymadım ama ufak tefek çırak kazaları tabii oluyor.
Aileler çocuklarının doktor, mühendis, mimar olmasını istiyor. Özellikle mühendislik kısmını sorarsak, ustalarla mühendisler arasında nasıl bir durum oluşuyor? Vallahi, herkes “Benim çocuğum memur olsun, müdür olsun, mühendis olsun,” diye okuttu. Millî Eğitim Bakanlığı da buna göre bir planlama yapmamış. Mesela ben esnafım, yıllardır oto tamir ve yedek parça işi yapıyorum. Benim iki oğlum var; biri memur, biri mühendis. Kendi işimize uygun değil. Herkes böyle düz okutmuş. Böyle olunca mühendis iş bulamıyor. Bir sürü mühendis geliyor. Fabrika sahibi çok arkadaşımız var, biz de yönlendiriyoruz, “Bu çocuk işsiz, buna bir iş ver,” diye. Adam diyor ki, “Asgari ücret 22 bin lira. Ben mühendise 25 bin lira veririm.” İşçiye bunun 2-3 katı maaş veriyor. “Niye mühendise bunu veriyorsun?” diye sorunca, “Mühendis çok,” diyor. Bir pozisyona 7-8-10 mühendis iş arıyor. Böyle olunca yanlış bir planlama ortaya çıkmış.
Meslek liselerine ilgi artınca bu durum iyi oldu. Çok talep var. Organize Sanayi başkanını bilirsiniz, gerçekten iyi talebeler yetiştiriyor. Oradan çıkanlar çok rahat iş buluyor. MESEM’den dolayı meslek liseleri cazip hâle geldi. Genelde öğrenciler burada okuyor.
Sanayide usta-çırak problemi çok yok. MESEM sayesinde çırak sorununu çözdük. Şu an sanayi sitemizde 700 tane çırak eğitim görüyor, geliyor. Çırak sorunumuz çözüldü. Ama usta ve kalfa sorunu var. Maliyetleri çok yüksek. Usta çalıştıramıyor. Bugün bir usta çalıştırmak istesen en az 50 bin - 60 bin lira maaş vereceksin. SGK’sı, yevmiyesi derken ustaya maliyeti 80 bin -90 bin lira oluyor. Usta bunun altından kalkamıyor. Bir de iş krizi malum.
Esnafın çalıştırdığı sadece usta değil ki; yanında çırağı var, vergisi var, kirası var, Bağ-Kur’u var, yanındaki çalışanların SGK’sı var. Zor. Usta sıkıntımız var ama çalıştıramıyor ustalar. Kalfa sıkıntısı var, onu da çalıştıramıyorlar. Çırak sıkıntımızı devlet çözdü, çırak konusunda rahatsız değiliz.
Çırak bu işi yeni öğrenir. Kalfa yarı öğrenmiştir. Kalfa bir nebze iş yapar. Mesela şanzımanı söktürürsün, şarj dinamosunu söker ama çırak onu bilmiyor. Çırak sıfırdan başlar. Önce anahtar takımını öğrenecek, malzemeleri öğrenecek; işte o çıraktır. Bu işin çıraklığı 2,5-3 sene sürer. Ondan sonra kalfalığa geçer, usta olur. Bizim kalfalık dediğimiz ara eleman budur. Çırak en alt, kalfa ara, usta en üst elemandır. Hani siyasette de derler ya, “Çıraklığını yapmadığın işin ustalığını yapamazsın,” diye. Bizim kalfa dediğimiz ara eleman odur."





