Alpagut - Atalan Bölgesinde yaşayan mahalle sakini Ahmet Adalı şu ifadeleri kullandı;

"59 yaşındayım. Mutlaka bilginiz vardır; bizim bölgemiz İç Anadolu’nun “Antalyası” olarak tabir edilir. Normalde tarım bölgelerinde yılda 1 ya da 2 üretim yapılırken, bizim topraklarımızda yılda en az 2, hatta 8 veya 9 ürüne kadar üretim yapılabiliyor. Yani yılda 8–9 ürün alabildiğimiz verimli topraklara sahibiz. Ancak doğal yaşamın katledilmemesi gereken bu topraklar artık tamamen zehre dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Dolayısıyla 3–5 yıl sonra Eskişehir halkı, özellikle de İstanbul ve Ankara büyük bir sıkıntı yaşayacak. Çünkü biz ürettiğimiz ürünlerle İstanbul’u ve Ankara’yı besliyoruz. Semt pazarlarında tezgâhlarda gördüğünüz neredeyse tüm sebze ve meyveler bizde yetişiyor. Ankara’yı ve İstanbul’u doyuruyoruz.

Dünyada tarımın ve gıdanın bu kadar önem kazandığı bir dönemde, üretim bu kadar değerliyken, bizim topraklarımız “altın” ve “maden” bahanesiyle zehirlenecek. Binlerce yıldır bu topraklarda üretim yapıyoruz ve bundan sonra da yapmak istiyoruz. Ancak kimse vatandaşa gelecekteki tehlikenin ne olduğunu açıklamıyor. Hiç kimse vatandaşın derdini dinlemiyor. Her şey “Biz yaparız, olur bu iş” anlayışıyla yürütülüyor.

Az önce hocam doğanın ve suyun yok edilişinden bahsetti. Bize de “Kendi suyumuzu çıkaracağız” diyorlardı. Hepsi yalan. Şu anda Sakarya Nehri’nin birçok noktasında sondaj çalışmaları yapılıyor. 4,5 kilometre mesafeye daha su götürecekler. Bu gidişle Sakarya Nehri’ni de kurutacaklar.

Vatandaşın arazisini ise dönümünü 48.000 TL gibi komik bir rakama almak istiyorlar. “Vermezseniz istimlak edeceğiz, nasıl olsa elinizden alınacak. Parasını da taksitle alırsınız” diyerek halka baskı yapıyorlar. Biz binlerce yıldır Eskişehir’i, Ankara’yı, İstanbul’u doyurduk. Ürettik. Yeşilin her tonunu yetiştirdik. Bundan sonra da üretmek istiyoruz. O topraklar bizim.

Belki buradakiler üzülür ama o acıyı biz yaşayacağız. Madenin neye yol açtığını Erzincan’da gördük. Buradan kamuoyuna sesleniyorum: Lütfen bize destek olun. 3–5 firmaya topraklarımız peşkeş çekiliyor. Geleceğimiz satılıyor. O topraklar ata yadigârı. Biz de bizden sonraki nesillere sağlıklı, doğal, bereketli topraklar bırakmak istiyoruz.

Aklıma gelmişken bir şey daha söyleyeyim. Henüz projeye tam olarak başlanmamışken, yalnızca birkaç yol ve tesis alanına müdahale edilmiş durumda. Ancak yabani hayvanların tamamı şu anda bizim tarım arazilerimize inmiş durumda. Özellikle yabani domuzlar sürü hâlinde seralarımıza girip ürünlerimizi mahvediyor. Geyikler, ceylanlar, aklınıza gelebilecek her türlü yabani hayvan artık tarlalarımızda. Çünkü ormanda yaşayacak alanları kalmadı.

3–5 yıl sonra orman kalmadığında, doğal denge tamamen bozulacak. Üretim bitecek. Bunun topluma ve halka nasıl bir risk getireceğini herkesin düşünmesini istiyorum. Bu nedenle mücadelemize destek verilmesini rica ediyorum."