Eskişehir’de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Eskişehir Şubesi ile Adaletin Hukuk ve Parlamenter Demokrasi İdeali Derneği, 18 Mayıs 2025 tarihinde düzenledikleri ortak basın açıklamasıyla gündemdeki kritik gelişmelere karşı net bir duruş sergiledi. Açıklamada hem PKK terör örgütünün kamuoyuna sunduğu bildiri hem de Türkiye’de yeniden alevlenen anayasa değişikliği tartışmaları en ağır ifadelerle eleştirildi.

Dernek başkanları Mehmet Avcı ve Mehmet Ektaş tarafından imzalanan metin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerlerine yönelik olası tehditlere karşı güçlü ve kararlı bir duruşla kaleme alındı. Açıklamanın başında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Lozan Antlaşması'nın mimarı İsmet İnönü'nün manevi huzurunda oldukları belirtilerek başlayan konuşmada, Türkiye’nin emperyalist güçler ve onların yerli iş birlikçilerine karşı tarih boyunca verdiği mücadelenin devam ettiği vurgulandı.

PKK’nın yakın zamanda yayımladığı bildiriye atıf yapan açıklamada, örgütün sözde barış diliyle teslimiyetini gizlemeye çalıştığı belirtildi. “PKK silahlarını bırakmak zorunda kaldıysa bu barış değil, açık bir teslimiyettir. Türk devletinin muhatabı bir terör örgütü olamaz. Türk vatandaşları arasında hiçbir zaman savaş olmadı ki barıştan söz edilsin” ifadeleriyle PKK bildirisi reddedildi.

Açıklamanın en dikkat çekici bölümlerinden biri, Türkiye’de yeniden gündeme gelen anayasa değişikliği tartışmaları üzerineydi. Dernekler, bu tartışmaları yalnızca hukuki bir süreç olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı başlatılan yeni bir siyasi saldırı olarak nitelendirdi. “Türkiye yeni ve zorlu bir savaşın içindedir. Bu savaşın en önemli cephesi Anayasa üzerinden yürütülecektir” denilen açıklamada, özellikle anayasanın ilk dört maddesinin ve başlangıç bölümünün hedef alındığı öne sürüldü.

Mevcut anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu güvence altına aldığı hatırlatılarak, bu temel ilkeleri zedelemeye yönelik her girişimin Türkiye’nin egemenliğine karşı bir saldırı olduğu vurgulandı. Özellikle 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 42, 66, 76, 81, 103, 127, 134 ve 174. maddelerin de bu kapsamda tehlikede olduğu savunuldu.

Basın açıklamasında Lozan Antlaşması’nın önemi ayrı bir başlık olarak ele alındı. Lozan’ın yalnızca Türkiye’nin sınırlarını belirleyen bir antlaşma değil, aynı zamanda Türk milletinin egemenliğini ilan eden bir siyasi manifesto olduğu ifade edildi. Bu bağlamda, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarının her birinin bu egemenlik anlayışını anayasal güvenceye kavuşturduğu hatırlatıldı. “Egemenlik Türk milletinindir. Bu hak pazarlık konusu yapılamaz, devredilemez” denilerek anayasa üzerinden yapılacak her müdahalenin Cumhuriyet'e ihanet anlamı taşıyacağı belirtildi.

Açıklamada ayrıca PKK’nın bildirisi için kullanılan dilin Türkiye’de yeni bir “siyasal sorun” yaratma amacı taşıdığı öne sürüldü. Terör örgütüne atfedilen taleplerin gerçekte onu yönlendiren emperyalist güçlerin yazdığı bir senaryo olduğu belirtilerek, bu çabanın Cumhuriyet’in kurucu değerlerini hedef aldığı vurgulandı.

Dernekler, Türkiye’nin geçmişte de benzer tuzaklarla karşılaştığını ve her seferinde bu oyunları bozduğunu hatırlattı. Sevr Antlaşması örneği verilerek, o dönem de Türkiye’yi bölme hayali kuranların Atatürk’ün liderliğinde tarihe gömüldüğü belirtildi. “Bugün de aynı sahneye hazırlık yapılıyor. Ancak Türk milleti bu oyunları bozacak güç ve bilince sahiptir” denildi.

Ortak basın açıklamasında TBMM’deki milletvekillerine de doğrudan çağrıda bulunuldu. “Bu tarihi süreçte görev yapan her milletvekili, Türk milletinin egemenliğini korumakla sorumludur. Anayasa’nın kurucu ruhuna ihanet eden hiçbir düzenlemeye destek verilmemelidir. Bu millete sadakat gösteren vekiller tarih önünde onurla anılacaktır” denilerek, milletvekillerine uyarı ve destek mesajı birlikte iletildi.

Açıklamanın sonunda, “Sonsuza kadar Lozan, sonsuza kadar Kemalist Cumhuriyet” ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerine bağlılık yinelendi. Bu cümleyle, açıklamanın içeriği duygusal değil ama net bir duruşla tamamlandı. Dernekler, Türkiye’nin geleceğinin emperyalizme değil, milletin egemenlik iradesine teslim edileceğini vurgulayarak açıklamalarını noktaladı.