Eskişehir’de DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan şu ifadeleri kullandı;

“Şu andaki iktidar görevde olduğu sürece, yani ülkede hukuksuzluk, adaletsizlik devam ettiği sürece; ekonomi yönetiminde şeffaflık sağlanmadığı sürece Türkiye ekonomisinin düzelmesi mümkün değil.

Üzülerek söylüyorum. Bu ülkenin uzun yıllar ekonomisini yönetmiş bir insan ve bir vatandaş olarak söylüyorum: işler kötüye gitmeye devam edecek. Türkiye’de bir iyileşme başlaması için önce daha kötüyü görmemiz gerekecek. Çünkü bu ülkeyi yönetenlerin hukukla, adaletle bir derdi yok. Şeffaflıkla da bir ilgileri yok. Bunlar olmadan da ekonomi düzelmez.

Eskiden Merkez Bankası döviz alım-satımını şeffaf şekilde yapardı. Ama damadın ekonomi bakanı olduğu dönemden itibaren bu rakamlar gizlenmeye başlandı. Bugün örneğin diyelim ki İran ile İsrail arasında savaş var, ve diyelim ki dolar kuru 39 lira 50 kuruş. Peki bu kur Merkez Bankası’nın 3 milyar dolarlık bir müdahalesiyle mi orada tutuluyor? Yoksa piyasa kendiliğinden mi 39.50’de duruyor? Bilmiyoruz. Kimse bilmiyor. Çünkü artık bu bilgiler şeffaf biçimde paylaşılmıyor.
Eskiden şeffaftı. Şimdi neden karartılıyor? Damadın dönemini bir kenara bırakalım. Şu anda ekonomi yönetiminin başına getirilen iki isim var: Benim eski ekonomi ekibimden iki arkadaşım. Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek. Biri Ekonomi Koordinasyon Kurulu Başkanı, diğeri Hazine ve Maliye Bakanı. Ama ne yazık ki onlar geldikten sonra da şeffaflık gelmedi. Hâlâ gizlilik devam ediyor.

TÜİK meselesine gelelim. TÜİK’in kanununu ben çıkardım. Avrupa Birliği’nin istatistik kurumu Eurostat’ın standartlarına uygun bir yapı kurduk. TÜİK yıllarca enflasyonu şeffaf şekilde hesapladı. “Peynirin fiyatı bu, ayçiçek yağı bu, pantolon bu” diyerek ürün fiyatlarını tek tek yayınlar, buna göre enflasyonu hesapladığını belirtirdi.

Ama şimdi TÜİK bu ürün fiyatlarını açıklamıyor. Web sitesine girin, artık göremezsiniz. “Enflasyon yüzde 35” diyorlar. Peki, baz aldığınız ürün fiyatlarını neden açıklamıyorsunuz? Madem hesabınız doğru, neden saklıyorsunuz?

Bu iş şeffaflık olmadan yürümez. Çünkü insanlar devletin açıkladığı rakamlara güvenmezse ekonomi de güven kaybeder. Ve o zaman bu çabalar beyhude olur.
Gelelim yüksek faize. Evet, yüksek enflasyonun karşısında yüksek faiz bir araç olabilir ama işe yaramıyor. Sayın Şimşek ve Sayın Yılmaz Mayıs 2023’te göreve geldiler. O dönem enflasyon yüzde 30’lardaydı. Üzerinden iki yıl geçti, enflasyon hâlâ aynı. Hatta bazı dönemlerde yüzde 70’leri gördük.

Neden sonuç alınamıyor? Çünkü sadece yüksek faizle bu iş olmaz. Yüksek faiz ne demek? Parası olan kazansın demek. Parası olmayan, hele hele borçlu olan ise ezilsin demek. Şu anda kredi kartı borcu olan, tüketici kredisi borcu olan, esnaf, çiftçi, sanayici, herkes bu yüksek faizin bedelini ödüyor.

Hazinenin bu yılki faiz ödemesi ne kadar biliyor musunuz? 1 trilyon 950 milyar lira. Peki tarıma ayrılan destek ne kadar? 135 milyar lira. Açın bütçeye bakın. Faize 1 trilyon 950 milyar, tarıma sadece 135 milyar lira.

Bu mudur adalet? Sanıyorlar ki yüksek faizle enflasyon düşer. Hayır. Sadece dışarıdan döviz gelir. Evet, gelir ama bu döviz sonra yüksek faiz kazancı elde edip Türkiye’den geri çıkar. Bu arada da Türkiye’nin kaynakları tüketilir. Hazine üzerinden dışarıya faiz ödenir. Kim öder bu faizi? Vergi ödeyen vatandaşlar. Yani halk.
Aynı zamanda borçlu olan esnaf, çiftçi, sanayici, vatandaş ödediği yüksek faizle bu sisteme katkıda bulunmuş oluyor. Ama bu katkı onların değil, dışarıdaki fonların lehine işliyor.

Sadece kuru tutarak enflasyon düşmez. Maliyetler artmaya devam ediyor. Kur artmazsa sanayici zor durumda kalıyor. İhracat artmıyor. Zaten son 3 yıldır ihracat yerinde sayıyor. Yeni yatırım yok. Özellikle tekstil gibi pek çok sektörde ciddi kriz yaşanıyor. Dolayısıyla tekrar söylüyorum: Bu iktidar görevde olduğu sürece bu iş olmaz. Ancak işi bilen, dürüst ve ehil kadrolar, adaleti ve hukuku önceleyen kadrolar göreve gelirse işler hızla toparlanır.

Bakın biz bir ayda kurumları ayağa kaldırırız. Altı ayda vatandaş bir nefes alır. En geç iki yılda enflasyonu tek haneye indiririz ve orada tutarız. Bunu daha önce yaptık, yine yaparız.

Ama sadece ekonomi politikası uygulamayız. Yargı reformunu da yaparız. Eğitim reformunu da yaparız. Sağlıkta da sorunları çözeriz. Ve Türkiye’yi uluslararası alanda sözüne güvenilen, itibarlı bir ülke haline getiririz.

Bu işler öyle, bir yandan “zalim” dediğiniz liderin elini sonra sıkmak için sıraya girmekle olmaz. “Katil” dediğiniz Veliaht Prens’in peşinden koşup, para istemekle Türkiye’nin itibarı artmaz. İtibar ve güven olmazsa ekonomi de olmaz.”