Değerli Konut Vergisi'nde sınır kaç para; Kimleri kapsıyor?

Değerli Konut Vergisi, artan taşınmaz değerleriyle daha fazla vatandaşı kapsayarak hukuki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Abone Ol

2019 yılında yürürlüğe giren Değerli Konut Vergisi, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Bu vergi, kimilerine göre ekonomik adaleti sağlamak için atılmış bir adım, kimilerine göreyse mülkiyet hakkını zedeleyen bir düzenleme. Ancak konu yalnızca vergisel bir yükümlülükten ibaret değil, aynı zamanda bireyin temel hak ve özgürlükleriyle yakından ilişkili bir mesele.

7194 sayılı Kanun ile getirilen bu düzenleme, 7 Aralık 2019 tarihinde yürürlüğe girdi ve Türkiye sınırları içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlardan değeri 5 milyon Türk lirası ve üzerinde olanları kapsıyor. Kanuna göre, taşınmazın değerine göre üç farklı vergi oranı uygulanıyor. 5 milyon ile 7 milyon 500 bin lira arasındaki konutlar binde 3, 7 milyon 500 bin ile 10 milyon lira arasındakiler binde 6, 10 milyon lirayı aşan konutlar ise binde 10 oranında vergilendiriliyor. Bu tutarların yüksekliği, özellikle gayrimenkul değerlerinin hızla arttığı büyükşehirlerde birçok orta gelirli vatandaşın da bu verginin kapsamına girmesine neden oldu.

Taşınmazların değerini Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü belirliyor ve bu değerler hem internet sitesinde ilan ediliyor hem de ilgililere tebliğ ediliyor. Tebliğ edilen değere itiraz etmek isteyenlerin 15 gün içinde başvuru yapması gerekiyor. Bu süre içinde ses çıkarmayan mükelleflerin değerleri kesinleşiyor ve buna göre vergi tahakkuk ediyor. Uygulamada en çok tartışılan noktalardan biri de bu kısa süre ve itiraz sürecinin karmaşık yapısı.

Değerli Konut Vergisi kanunla getirildiği için bireylerin doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açma hakkı bulunmuyor. Bu yetki yalnızca Cumhurbaşkanı’na, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde en fazla üyeye sahip iki parti grubuna ve milletvekili tamsayısının beşte biri oranındaki üyeye tanınmış durumda. Ancak bu, vatandaşların hiçbir hukuki yola başvuramayacağı anlamına gelmiyor. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce yapılan değerlemeye itiraz edilebilir, bu itiraz reddedilirse kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Vergi Mahkemesi’nde iptal davası açılabilir. Bu davada Anayasa’ya aykırılık iddiası ileri sürülürse, mahkeme ilgili düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşıyabilir.

Tüm iç hukuk yolları tüketilmesine rağmen olumsuz sonuç alınması halinde, bireylerin mülkiyet hakkı veya eşitlik ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapması mümkündür. Oradan da sonuç alınamaması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yolu açıktır. AİHM, özellikle ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. madde ve mülkiyet hakkını koruyan 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi kapsamında bu başvuruları incelemektedir.

Sonuç olarak, Değerli Konut Vergisi yalnızca yüksek gelir grubunu değil, taşınmaz değerleri artan çok sayıda vatandaşı da etkileyen bir düzenleme haline geldi. Mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35. maddesiyle güvence altına alınmış temel bir hak. Bu hakkın kamu yararı gerekçesiyle sınırlandırılması elbette mümkündür, ancak bu sınırlandırma ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır. Bugün 5 milyon liralık sınır sadece bir rakam değil, hukukun birey üzerindeki etkisini ölçen yeni bir çizgi haline gelmiş durumda.