Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol şu ifadeleri kullandı;
“Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelemizi kriminalize etmeye çalışanlara karşı cevabımızdır. Bir süredir kimi sendikaların, dinci, gerici derneklerin, tarikatların ve cemaatlerin hedefine oturtulmaya çalışılan toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelemizden de, kadını kamusal alandan çıkarma çabalarına karşın “kadın mücadelesi” demekten de asla vazgeçmeyeceğiz.
MEB yaptı sesiniz niye çıkmadı. MEB’de Nabi Avcı’nın bakan, Yusuf Tekin’in müsteşar olduğu dönemde 2014-2016 yılları arasında yürüttükleri Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ni (ETCEP) hatırlatmak isteriz.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkekler ile kız ve erkek çocukların haklar ve fırsatlardan tam ve eşit bir biçimde yararlanmaları ve sorumlulukları eşit olarak bölüşmeleri” olarak tanımlanabilir.
MEB bu protokolü açıkladığında elleri patlayıncaya kadar alkışlayan iki yüzlüler, günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının anlamını farklılaştırma peşindeler. Kendi yaptıkları zaman sorun olmayan, Eğitim Sen dile getirdiğinde sorun çıkaranlar iyi duysunlar.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği kadın ve erkeğin aynılaştırılması anlamına gelmez; haklar, fırsatlar ve sorumlulukların cinsiyet temelinde farklı bir biçimde tanımlanmamasını öngörür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, herhangi bir konuda plan, program ve politika hazırlama ve uygulama süreçlerinde kadın ve erkeklerin ihtiyaçlarının, beklentilerinin ve önceliklerinin farklı olabileceğini kabul eder. Bu ihtiyaç, beklenti ve önceliklerin dikkate alınması gerektiğine işaret eder. Bu nedenle de, toplumsal cinsiyet eşitliği hem bir insan hakları meselesidir hem de insan merkezli kalkınmanın ön koşulu ve göstergesidir.”
Bu tanımlama bize değil, 2014-2016 yılları arasında ETCEP projesini yürüten MEB’e aittir. Aynı metinde eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği ise “kız ve erkek çocukların her türlü toplumsal kalıplardan, ön yargılardan uzak olarak eğitime erişebilmelerini, eğitimleri sırasında ve sonrasında elde edecekleri kazanımlarda da kendilerine eşit fırsatlar yaratılmasını ve her koşulda eşit muamele görmelerini öngörmektedir” denilmektedir. Soruyoruz, buna mı karşısınız?
Üyelerinin aidatlarından maaş, huzur hakkı alarak mal mülk edinenler; bina, arsa, araç alımlarıyla yolsuzluk yapanlar, sendikacılığı zenginleşme aracı görenler; siyasal iktidarların kanatları altında sendikacılık oynamaya çalışanlar, artan kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk yaşta zorla evlilikler sorununa, kız çocuklarına ve kadınlara yönelik ayrımcılığı, şiddeti derinleştiren politikalara seslerini çıkarmayanlar, dinci, gerici, ırkçı dernek, vakıf, cemaat ve tarikatlarla imzalanan protokollerle okullar yol geçen hanı olurken, MESEM’lerde çocuk işçiler ölürken gözlerini kapayanlar, eğitimi kendi ideolojik görüşü doğrultusunda değiştirip dönüştürme çabalarını sürdürenler bize sendikacılık dersi veremezler.
Sırf yandaşlıkla, yalakalıkla, haksız, hukuksuz, liyakatsiz atamalarla, kul hakkına girerek MEB kadrolarında koltuk kapanlar ucuz klavye şövalyeliğini bıraksınlar. Tarikat, cemaat yurtlarında çocuk istismarına ses çıkarmayanlar; kadınlara, çocuklara tecavüzlere, cinsel istismarlara, cinayetlere karşı üç maymunu oynayanlar bize ahlak dersi vermeye kalkmasın. Yakın çevremizde iki ilçedeki okulda daha önceleri yaşanan istismar olayına karşı ağızlarını açmayanlardan öğrenecek bir şeyimiz yok.
Unutulmasın ki her gecenin bir sabahı, her karanlığın bir aydınlığı var. Yüzyılı aşan mücadele birikimiyle, 12 Eylül sonrası sendikaların kurulmasıyla ilgili konuşmalardan bile korkanlar varken bizler sendikalarımızı fiili ve meşru mücadele sonunda kurduk. Sendikalarımızı kurarken siyasal iktidarlara yaslanmadık, kanatları altında sendikacılık oynamadık, siyasal partilerden, vakıf, cemaat vb. gibi oluşumlardan icazet almadık. Bu nedenledir ki Eğitim Sen, eğitim iş kolunda örgütlü uluslararası sendika örgütlerinde ülkemizi temsil eden tek sendikadır. Kamusal laik eğitimi sonuna kadar savunmaya, Türkiye’nin aydınlık yüzü olmaya devam edeceğiz."