Eskişehir Dişhekimleri Odası Başkanı Cenk Ataç şu ifadeleri kullandı:

“Bugün, bilimsel diş hekimliğinin 117. yılı ve Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Tıbhane ve Cerrahane-i Âmire’nin birleşerek 1 Ekim 1908’de fakülte unvanını almasının ardından, 22 Kasım 1908’de bütçesi oluşturularak resmî bir yapıya kavuşturulan Dişçi Mektebi, 28 Ekim 1909 tarihinde fiilen eğitime başlamıştır. Bu gelişme, ülkemizde diş hekimliği eğitiminin çağdaş bir kimliğe kavuşmasını sağlamış ve mesleğimiz bilimsel temeller üzerinde yükselmiştir.

Türk Dişhekimleri Birliği’nin 17.01.1996 tarihli başvurusu üzerine; Sağlık, Millî Eğitim ve İçişleri Bakanlıklarının ilgili kararları doğrultusunda 22 Kasım, ‘Diş Hekimliği Günü’ olarak ilan edilmiş; bu günü içine alan hafta ise ‘Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’ olarak kabul edilmiştir. Bu yıl bu anlamlı haftayı 17–23 Kasım tarihleri arasında kutluyoruz.

Bu hafta boyunca toplumun ağız ve diş sağlığını korumak, geliştirmek ve bilinçlendirmek; meslektaşlarımızın güncel yenilikleri takip etmesini ve birbirleriyle kaynaşmasını sağlamak; ayrıca sorun ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmak amacıyla bir araya geliyoruz.

Ağız ve diş sağlığı farkındalığı artırılmalıdır. Avrupa ülkelerinde bireylerin yılda diş hekimine başvuru ortalaması 5 iken, ülkemizde bu sayı yalnızca 0,68’dir. Bu düşük başvuru oranı, çoğu zaman kronik ve yıkıcı ağız-diş hastalıklarının çok ilerlemiş dönemlerde tedavi edilmeye çalışılmasına neden olmakta; bu gecikme hem bireyin genel sağlığını bozulmakta hem de sağlık harcamalarının katlanarak artmasına yol açmaktadır.

Toplumun ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirilmesi, erken tanı ve koruyucu hizmetlerin yaygınlaştırılması artık kaçınılmazdır. Serbest çalışan diş hekimleri sisteme dahil edilmelidir.

Sağlık Bakanlığı’nın hizmet sunumundaki artışa rağmen, toplumun ağız ve diş sağlığına erişiminde beklenen iyileşme sağlanamamıştır. Koruyucu diş hekimliği hizmetlerinin tüm topluma ulaşabilmesi için serbest çalışan diş hekimlerinin de Sağlık Bakanlığı’nın hizmet modeline dâhil edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu yapının oluşturulması hem vatandaşın daha nitelikli hizmete erişmesini hem de kamu yükünün azalmasını sağlayacaktır.

Kamuda çalışan diş hekimlerinin sorunları ve çözüm önerilerimiz, ülkemizde ağız ve diş sağlığı hizmetleri uzun yıllar ağırlıklı olarak özel sektör tarafından yürütülmüş; kamu bu alanda yeterli kapasiteye ulaşamamıştır. Son on yılda açılan ağız ve diş sağlığı merkezleriyle kısmi ilerleme sağlansa da, toplam diş hekimi içinde kamuda çalışanların oranı son yıllarda düşmeye başlamıştır.

Her yıl yaklaşık 5 bin yeni diş hekimi mezun edilmesine rağmen, kamu istihdamı aynı hızda artmamaktadır. Bu nedenle, diş hekimlerinin kamuda daha fazla ve dengeli biçimde istihdam edilebilmesi için ivedilikle yeni kadrolar açılmasını ve gerekli atamaların yapılmasını talep ediyoruz.

Emekli aylıklarının iyileştirilmesi gerekmektedir. 4A, 4B ve 4C statülerindeki diş hekimlerinin emekli maaşları arasındaki uçurum giderilmeli, maaşlar birbirine yaklaştırılmalıdır. 5510 sayılı kanunla %50’ye düşürülen emekli aylığı bağlama oranı yeniden %80’e çıkarılmalıdır. Kamudan emekli diş hekimlerine ödenen ek ödeme, Bağ-Kur ve SGK emeklisi diş hekimlerine de verilmelidir. Bağ-Kur kapsamında prim ödeyen meslektaşlarımızın primleri, kamudaki primlerle eşdeğer hâle getirilmeli ve emekli aylıkları adil bir seviyeye yükseltilmelidir.

Yeni diş hekimliği fakülteleri açılmamalıdır. Son 10 yılda fakülte sayısındaki kontrolsüz artış devam ederse, 2030 sonrasında mesleğimiz için ciddi bir kriz kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle; insan gücü planlaması yapılmadan yeni fakülteler açılmamalı, henüz eğitime başlamamış fakülteler kapatılmalı, eğitim kadrosu ve fiziki koşulları yetersiz fakülteler kapatılmalı, mevcut fakültelerde kontenjanlar ivedilikle azaltılmalıdır.

Aksi hâlde diş hekimi sayısı kısa sürede 100.000’i aşacak ve 2030 yılında bir diş hekimine düşen nüfus 650 kişi seviyesine inecek, bu da hem mesleki sürdürülebilirliği hem de toplum sağlığını olumsuz etkileyecektir.

Diş hekimleri yalnızca sağlık hizmeti sunan değil; istihdam oluşturan, kira, vergi, malzeme ve personel giderlerini düzenli olarak karşılayan üretken bir meslek grubudur. Devletin bu emeği desteklemesi beklenirken, Harçlar Kanunu’nda yapılması öngörülen değişiklikle özel ağız ve diş sağlığı kuruluşlarına her yıl 20.000 ile 80.000 TL arasında harç getirilmesi mesleğimizi ciddi şekilde zora sokacaktır.

Bu düzenleme muayenehanelerden polikliniklere, merkezlerden hastanelere kadar tüm özel sağlık kurumlarını kapsamaktadır ve meslektaşlarımızın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.

Bugün burada, mesleğimizin 117 yıllık bilimsel birikiminin verdiği güçle; toplumumuzun ağız ve diş sağlığını geliştirmek, meslektaşlarımızın haklarını savunmak ve ülkemizde daha adil, daha nitelikli bir ağız-diş sağlığı sistemi için taleplerimizi dile getirmek üzere atamızın huzurundayız.”