Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklama yapan Mert Yedek şu ifadeleri kullandı;
"Seyitgazi İlçesinde çıkan yangın söndürme işlemleri esnasında 5 orman işçisi ve 5 akut gönüllüsü olmak üzere toplam 10 yurttaşımız hayatını kaybetti ve birçok yurttaşımız yaralandı. Öncelikle hayatını kaybeden işçileri saygıyla anıyor, yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Dün Orman Bölge Müdürlüğü önünde sorumluları istifaya davet ettik ve bugün yitirdiğimiz arkadaşlarımız için Porsuk Çayına karanfillerimizi bıraktık. Fakat halen tek bir sorumlunun bile ne yargılanacağına dair bir açıklama yapılıyor ne de bir istifa haberi var. Çürümüş bir sisteme hep birlikte şahitlik ediyoruz. Yangın olmasını önlemeyenler, söndürememe basiretsizliğiyle halkı öfkelendirmek bir yana dursun cinayete kurban verdiğimiz işçi ve gönüllü arkadaşlarımızın hesabını sormaktan acizdir.
Orman yangınları önlenmediği gibi geç müdahale ile yangınlar büyütülmüştür. Yetersiz personelle ve personel için gerekli ekipman sağlanmayarak müdahale edilmesi; hava müdahalesi için uçak-helikopter yetersizliği; yerel yönetimler ve halkla koordine olmama, bilgi paylaşmama, ‘ben yaptım oldu’ zihniyeti ormanlarımızı yakmıştır. Halkın vergileri, kamusal kaynaklarımızı korumaya değil, yandaşa, Sarayın bitmeyen itibarına harcanmaktadır.
Her yaz ülke gündemine oturan orman yangınları, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından paylaşılan verilere göre, 1 Ocak–6 Temmuz tarihleri arasında ülke genelinde toplam 1.351 orman yangını tespit edilmiştir. Bu sayı, geçtiğimiz yıllara kıyasla erken dönemde yaşanan yoğunluk açısından dikkat çekici bir artışa işaret ediyor.
Kendi verilerine uygun politika bile geliştiremeyen bir düzenin içerisinde göz göre göre orman işçisi arkadaşlarımızı kaybediyoruz. Göz göre göre olduğu için de biz bunu iş cinayeti diyoruz.
Yetersiz ekipmanla, hava desteksiz, iş güvenliğinin bulunmadığı koşullarda yapılan müdahaleler sonucu ihmallerle dolu bir facia yaşanmıştır. Bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaket AKP iktidarı için bu facia ne ilk ne de son olacağı açıktır.
Yanan ormanlık alanları otellere teslim edenler , sabotaj haberleriyle milliyetçiliği körükleyenler, THK yangın söndürme uçaklarını ihaleyle satışa çıkartanlar, elektrik dağıtım hizmetlerini özelleştirenler, ormancıların yangın söndürme eğitim kamplarını kapatıp eğitimsiz mevsimlik işçileri ölüme sürükleyenler 10 kişiyi cinayete kurban edenlerdir. Sorumlular hesap verene kadar, yargılanana kadar mücadele edip takipçisi olacağımızı buradan ilan ediyoruz.
Bütün bunlarla beraber iktidar çıkardığı yasalarla bu yaratılan cehennem ortamını körüklemekten geri durmuyor. Orman Kanunu’nda yapılan değişikliklerle 'orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerler' orman arazisi olmaktan çıkarılmış, bu alanların yapılaşmaya açılmasının önü açılmıştır. Turizm Teşvik Yasası ile ormanlara tek adam rejimi tarafından el konulmasının yolu açılmıştır. Ormanlar üzerinde yetkisi olmayan tek kurum Orman Genel Müdürlüğü haline getirilirken, orman arazileri maden ve turizm şirketlerine, 5'li-10'lu çetelere altın tepsiyle sunulmaktadır. İklim Kanunu’yla, iklimle kriziyle mücadele kisvesi altında neoliberal piyasa düzeninin çıkarlarını koruyanlarla kol kola girerek ,iklim adaleti ve emekçilerin hakları yine sermayenin çıkarları uğruna göz ardı edilmiştir. Daha birkaç gün önce resmi gazetede yayınlanan torba yasayla maden sahaları Orman Genel Müdürlüğü’nün yetki alanından çıkartılarak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir.
Görülüyor ki gölge etmeseniz bile yeter ancak, çevresel yıkımların piyasa mekanizmalarına entegre edilmesine iktidar hala ön ayak olmaktadır.
Yaşananları önleyecek adımlar bellidir. Çıkardığınız doğayı talan eden yasalar geri çekilmelidir. Elimizde uçak varken kiralama yoluna gidilerek kamu zararına sebebiyet verenler; yangını önleme görevini yerine getirmeyenler yargılanmalıdır. Yangın söndürmede kullanılması gereken uçak ve helikopter eksikleri giderilmeli; araçların bakımı ve hazırlığı acilen yapılmalıdır. Yangın sonrası yangın alanları korunmalıdır. Orman işçilerinin sendikalı, insanca yaşanabilecek koşulları hayata geçirilmeli ve eğitim alanları daimi kadrolarla faaliyete başlatılmalıdır. Taşeronlu işçi alımı durdurulmalı, donanımlı bir şekilde iş güvenliği sağlanmalıdır. Alanda uzman bilim insanlarının, demokratik kitle örgütlerinin ve meslek kuruluşlarının sürece dahili sağlanmalıdır.
Ancak tüm bunları yapmanız eşyanın tabiatına aykırı biliyoruz. Tekrar tekrar söylüyoruz yönetemiyorsunuz. Köylülere, halka, canlılara, doğaya cehennem haline getirdiğiniz bu ülke yönetiminden bir daha geri gelmeyecek şekilde halkın birleşik mücadelesiyle göndereceğiz."