Eskişehir Hayvan Hakları Platformu adına konuşan Av. Hatice Korkmaz şu ifadeleri kullandı;
"Son dönemde sokak canlarına yapılan sistematik haksızlık ve zulme karşı onların sesi olmak için buradayız, “yaradılanı severim yaradandan ötürü” diyen Yunus Emre’nin diyarından sesleniyoruz, sizler aracılığıyla büyüklerimizden yasal görünümlü bu zulme son verilmesini talep ediyoruz.
Nuh’un Gemisine onlarla birlikte bindik, dünya yalnız bizim değil, tüm canlarla birlikte, barış içinde, güven içinde yaşamak mümkünken, iki masumdan biri olan çocuklarla hayvanları karşı karşıya gösteren zihniyeti kabul etmiyoruz. Medya eliyle, özellikle vergilerimizle beslenen TRT eliyle sürekli köpek korkusu pompalanması, çocuklarımızı korumaya değil, aksine ruh sağlığı bozulmuş nesiller yetişmesine yol açmaktadır.
Geleceğimizin aydınlık yüzü, merhametli nesiller yetiştirmekten geçer, şiddetin ilk basamağı, en savunmasız olan hayvana karşı şiddettir. Bunu durdurmadıkça toplum barışını sağlamak mümkün değildir. Ülkenin her yanından, küçücük çocukların karıştığı şiddet olaylarına dair haberler yağıyor, daha bu hafta gencecik bir fidanımız, akran zorbalığı ile bağırsaklarına hava basıldığı için hayattan koparıldı. Çocuklarımızı, gençlerimizi şiddetten uzak tutmanın en kolay yolu, hayvan sevgisi aşılayarak merhametli nesiller yetiştirmektir.
5199 sayılı yasa tüm yanlışlarına rağmen, halen hayvan refahını amaçlamaktadır. Ancak mevcut yasaya bile aykırı uygulamalar ile kanun göz göre göre çiğnenmekte, kanunun korumakla yükümlü kıldığı hayvanlar, kamu eliyle zulme uğramaktadır.
20 yıl evvel Avrupa Sözleşmesine ve standartlarına uyumlu yapılan 5199 sayılı yasa, kısırlaştırmanın önemini kavramış ve belediyeleri bununla yükümlü kılmışken, alınan tüm hibe ve ayrılan ödeneklere rağmen bu sorumluluğu 20 yıldır yerine getirmeyenler, bugün kendi ihmallerinin bedelini bu zavallı canlara ödetmek istemektedir.
Güya popülasyon sorununu çözmek için yapılan yasal değişiklik, aksine popülasyonda artışa neden olmuştur. Nüfus dengesi ancak kısırlaştırma ile sağlanabilir, ancak mevcut yasa bunu neredeyse imkansız hale getirmiştir. DKMP raporlarına göre bu yıl yasa değişikliğinden sonra, geçmiş yıllarda yapılan kısırlaştırmanın 1/10 kadarı ancak yapılabilmiştir. Önceden kısırlaştır yerinde yaşat formülü ile kısırlaştırma yapabilen belediyelerimiz, yeni yasa ile getirilen kısırlaştır-tut formülü yüzünden aldıkları canları barınakta tutmak zorunda olduğundan ve barınak kapasiteleri fazlasıyla dolu olduğundan kısırlaştırmak için dahi köpek alamaz hale gelmiş, ve kısırlaştırma neredeyse tamamen durmuştur. Bu yanlıştan derhal dönülmeli, yasa revize edilmelidir.
Sokaklar, parklar, bahçeler, vb. 20 yıldır yeterli kısırlaştırmanın yapılmaması sebebiyle, doğmak ve var olmak durumunda kalan köpeklerin doğal yaşam alanlarıdır.
Doğal Yaşam Alanı adı altında ilimizde yapılan yer ise yaptığımız tespitlere göre yüksek rakıma sahip, çevresi tamamen açık, şehir merkezinden 4-5 derece daha soğuk; içerisindeki kulübeler hem sayı olarak çok yetersiz, hem de ısı yalıtımı açısından en elverişsiz sac malzemeden yapılmış olması sebebiyle barınma ve korunma ihtiyacını karşılamaktan uzak; kışın rüzgara, soğuğa, yağışa; yazın ise güneşe ve sıcağa maruz, yeterli ağaçlandırması olmayan, rüzgarı ve soğuğu kesecek hiçbir korunağı bulunmayan, tel örgüyle çevrili bir alandır. Bu haliyle bir doğal yaşam alanı değil ilimizin sert iklim koşulları da düşünüldüğünde şehir merkezinden toplanan sosyalleşmiş, kısır, esnafın ve mahallelinin baktığı, ismi olan, mahalle sakini olmuş yüzlerce köpeğin, adeta soğuktan ölüme terkedildiği bir hapishanedir.
DKMP raporuna göre, ilimizde toplanan yaklaşık 3000 köpeğin, 1000 den fazlası ölmüştür. Ölüm oranındaki yükseklik de gösteriyor ki, barınak koşulları yasanın emrettiği hayvan refahını sağlamayı bir kenara bırakın, hayvanların yaşam hakkını sağlamaya dahi elverişli değildir.
Oysa kanun “köpekler toplanır” demiyor, bakımevine “götürülür” diyor, yani öncelikle götürülebilecekleri, hayvan refahına uygun, sağlıklı koşulları taşıyan bakımevlerinin olması gereğine değiniyor, elverişli bakımevin yoksa 2029 başlayana kadar, yani daha üç sene, hayvan refahına uygun bakımevi yapmak için süren var diyor.
Kanun böyle derken, ve kanuna göre ilgili bakanlık tarım orman bakanlığıyken, ilgili bakanlık bile olmayan İçişleri bakanlığının, realiteyi ve yereldeki şartları gözetmeksizin “derhal toplayın” yönündeki talimatı, kanuna aykırı yasak emirdir.
Sırf ikbal kaygısı, koltuğu kaybetme yada mülkiye müfettişi raporu ile soruşturma geçirme korkusu ile, yasayı, halkın sesini ve vicdanı bir kenara koyup, bu kanuna aykırı yasak emirlere uymak adına, alelacele derme çatma alanlar yapan, veteriner hekim bulunmaksızın narkotik madde ile toplama yaptıran ve ilimizde toplanan köpeklerin 1/3 ünün ölümüne sebep olanlara sesleniyoruz:
Sokaktaki şartlarından daha iyi bakamayacağınız canlarımızı, yasal şartları taşımayan ve onların yaşamasına elverişli olmayan barınaklarınıza tıkmayın, sorunun çözümü şehir içinde sosyalleşmiş kısır köpekleri toplayıp kolaya kaçmak değildir. Üretimi durdurun, satışı durdurun, göstermelik değil, yasaya ve hayvan refahına uygun bakımevleri yapın ve öncelikle kırsalda aç sefil, şiddete maruz, kısırlaştırılmayan köpekleri buralara alın, kısırlaştırıp bakımını yapın. İşte o vakit halkın desteğini yanınızda bulursunuz. Onca ilana ve süslü reklamlara rağmen, halk desteği bulamayışınızın sebebi, samimiyetten uzak ve sırf kendinizi mülkiye müfettişi gazabından korumak adına yaptığınız bu yanlış ve yasa dışı göstermelik uygulamalardır.
Göz göre göre, akıldan, vicdandan, yasadan uzak bu uygulamalarınıza, vicdan sahibi ve can dostu Eskişehir halkının rızası yoktur. Korkmanız gereken de yasak emirleri verenler değil sizi o koltukta tutan halktır. Sokak canlarımızın her tüyüne verdiğiniz zararın hesabını sandıkta sizden soracağımızdan şüpheniz olmasın. Yaşam hakkı savunucuları ve can dostları olarak, diyoruz ki, bizi karşınıza almayın, yanımızda olun, kanuna ve vicdana uygun erdemli duruş gösterin, kapasite üstü toplamalarınıza devam ederseniz, T61 alımları hakkında sosyal medyaya yansıyan haberler de dikkate alındığında, yer açmak için canlarımıza kıyarsanız, elverişsiz koşullarda canlarımıza psikolojik işkence ederseniz, biz de yerel seçimde sandığa gitmeyeceğiz, tabanınızı karşınıza almayın, küstürmeyin.
Sokak hayvanlarının sorunlarını samimiyetle çözmek isterseniz, biz elimizi taşın altına koyar ve el ele veririz. Tüm ülkeye örnek bir şehir de oluruz. Biz “dağlara buğdaylar serpin kuşlar aç kalmasın” diyen ecdadın soyundanız. Çocuklarımıza kanlı bir miras değil, tüm canlarla barış ve güven içinde aydınlık ve mutlu bir dünya bırakmak istiyoruz."





