ESKİŞEHİR HABER

Eskişehir'de yaşayan sebze ve meyve yetiştiricileri oldukça dertli

Kar yağışı toprağı serinletti ancak üreticiye göre su için yeterli olmadı. Ürünler tarlada kaldı, yeraltı suları ve fiyat farkları yeniden gündeme geldi.

Abone Ol

Eskişehir Yaş Sebze ve Meyve Üreticiler Birliği Başkanı Yıldıran Kılıç şu ifadeleri kullandı;

"Son günlerde yağan kar, toprağın tozunu bastıracak ve özellikle hububat ekicilerine kısa vadede fayda sağlayacak nitelikte oldu. Ancak sebze üreticileri açısından doğrudan bir etkisi bulunmuyor. Şu an açık alanda üretimimiz yok; lahana ve bahar grubu ürünler zaten sezonunu tamamladı. Seralarda ise marul, maydanoz, tere, roka, havuç gibi kışlık ürünler üretiliyor ve bu ürünler soğuk ve don olaylarından etkilenmiyor.

Yağan kar ve yağmurun yeraltı sularına doğrudan bir katkısı yok. Bölgenin yeraltı sularını esas besleyen kaynak Porsuk Çayı ve Porsuk Barajı’dır. Barajdan bahar aylarında kasım başına kadar kanallara su bırakılır; üreticinin kullanmadığı su drenajlar yoluyla toprağa süzülerek yeraltı sularını besler.

Ancak yağışların yetersizliği nedeniyle önümüzdeki sezonda barajdan su bırakılmaması ihtimali konuşuluyor. Eğer bu gerçekleşirse Mutalip’ten Polatlı’ya kadar uzanan geniş bir alanın yeraltı suyu beslenemeyecek, bu da Eskişehir için ciddi bir susuzluk riski anlamına gelecektir. Porsuk Çayı bu bölge için olmazsa olmazdır.

Asıl ihtiyaç, yüksek kesimlerde biriken ve yavaş yavaş eriyerek barajları besleyen sürekli kar yağışıdır. Tek seferlik, az miktardaki kar veya yağmurla susuzluk sorunu çözülemez. Kış mevsimi mart ayına kadar sürer; geçmişte mart ayında bile Eskişehir’de ciddi kar yağışları yaşanmıştır. Bugün ise hem Eskişehir’de hem çevre bölgelerde kar miktarı oldukça düşüktür. Yağışlar kış boyunca düzenli devam etmezse tarım ve su kaynakları açısından bir fayda sağlanamaz.

Bu yıl üretici ürününden para kazanamadı. Aşırı üretim ve talep yetersizliği nedeniyle ürünlerin yaklaşık yarısı tarlada kaldı. Pazara ulaşabilen ürünlerin de önemli bir kısmı aracı zincirinde kayboldu. İlginç olan ise bu kadar bol üretime rağmen fiyatların vatandaşa yansımaması. Örneğin Eskişehir’de üretici domatesi toptan en fazla 10 TL’ye verdi, pazarda ise 15 TL’yi geçmedi. Buna karşın büyük şehirlerde domates 30–40 TL’den aşağı satılmadı. Bu durum denetim mekanizmalarının yetersiz olduğunu gösteriyor. Üretici zarar ederken asıl kazancı aracılar elde ediyor.

Üretim mutlaka planlanmalı ve dengelenmeli. “Üretim bol olursa fiyat düşer” anlayışı doğru değil. Üretilen ürün vatandaşa ulaşmıyorsa bolluk ucuzluk getirmez. Türkiye’de akaryakıtın %93’ü, gübre ve ilaç gibi temel girdiler dışa bağımlıdır. Tohumda kısmi yerli üretim olsa da maliyetler çok yüksektir. Bugün aslında sebze değil, su satıyoruz; yani geleceğimizi tüketiyoruz. En kritik mesele su olmasına rağmen yeterli önlem alınmış değil.

Eskişehir için hayati öneme sahip kapalı sistem sulama projesi 2017’de planlandı. Mutalip’ten Alpu ve Yeşildon’a kadar yaklaşık 185 bin dönüm araziyi kapsayan bu proje %45–50 oranında su tasarrufu sağlayacak ve belki de Eskişehir tarımını kurtaracak. Ancak yıllardır hayata geçirilemedi. Gidişat değişmezse 5–10 yıl içinde Eskişehir’de tarımı değil, içme suyunu konuşur hale gelebiliriz. Sorun sadece tarımda değil; sanayide ve günlük hayatta da ciddi bir su israfı var. Önümüzde zor ve sıkıntılı günler bulunuyor."