Eskişehirspor Kulübü Başkanı Ulaş Entok şu ifadeleri kullandı;

"Geçtiğimiz hafta içinde ligin ilk yarısının tamamlanmasından sonra; ligin ilk yarısını değerlendirmek, polemik konusu olan bazı konularda açıklamalar yapmak ve genel bilgiler vermek için karşınızdayım. Öncelikle ilk yarı değerlendirmesiyle konuya başlamak istiyorum. Takımımız ilk yarıyı 30 puanla ligi 3. sırada tamamladı. 1. olan takımın direkt olarak üst lige çıktığı, 2. ve 5. sıralar arasında yer alan takımların da play-off oynayarak üst lige çıkma mücadelesi verdiği ligimizde ilk yarıyı 3. sırada bitirdik.

Lig boyunca inişli çıkışlı bir performansımız oldu. Bazı maçlarda iyi oynadık, bazı maçlarda kötü oynadık. Gönül daha yüksek puanlar toplamayı isterdi ama sonuçta yarışın içerisinde devam ederek ligi bu noktada bitirdik. Özellikle kötü oynadığımız bazı maçlar nedeniyle ciddi tepkiler ve eleştiriler oldu. Eleştirilerin dozu ve boyutu ne olursa olsun, bunların bize ışık tutması adına çoğunu haklı buluyorum. Sadece futbol takımı değil; yönetimsel konular, teknik konular ve camianın planlamaları açısından da eleştirilere her zaman kulak verdiğimizi söylemek istiyorum.

Özellikle sahamızda oynadığımız son Balıkesirspor maçında, uzun süredir kendi sahamızda yenilmiyorken kötü bir mağlubiyet aldık. Son iç saha maçımız olduğu için hafızalarda bu maç kaldı ve sonrasında yaşananlar çokça polemik konusu oldu. Bu maçtaki futbolla ilgili söylenecek çok fazla bir şey yok, hepimizi üzdü. Futbol açısından çok fazla açıklaması olmayan ve bize yakışmayan bir mücadele sergilendi.

Ancak sadece bu maç özelinde değil, genel olarak da bazı şeyleri söylememiz gerekiyor. Teknik kadromuz bunlarla ilgili açıklamalar yapıyor. Ligin başlarında bir teknik direktör değişikliğimiz oldu ve Hakan Şapçı hocamızla yolumuza devam ediyoruz. Bir futbol takımının belki 3-4 yılda bir başına gelebilecek kadar sakatlık yaşadık. TFF kurallarına göre 25 yaş üstü 5 futbolcu oynatabiliyoruz ancak sakatlıklar nedeniyle neredeyse son 3-4 maçta hepsini bir arada oynatma fırsatımız oldu. Çok talihsiz sakatlıklar yaşadık. Özellikle Mehmet Fuat Gölbaşı ve Deniz'in kolundan sakatlanması gerçekten nadir görülen durumlardı. Tabii ki bunlar bahane değildir ancak bu açılardan da bakmak gerekiyor.

PFDK sevkleri sonucunda liglerin 2 hafta ertelenmesiyle birlikte sıkışık bir program içerisine girdik. En önemli maçlarımız, yani direkt rakiplerimizle oynadığımız müsabakalar 10 günlük periyoda sıkıştı. Öncesindeki 2 maçımızı çok iyi oynamamıza rağmen son maçta istediğimizi alamayınca ben de dahil olmak üzere hepimizde büyük bir hayal kırıklığı oluştu.

PFDK sevklerinden dolayı önce 2 profesyonel futbolcumuz, ardından amatör lisansla oynayan 7 futbolcumuz ceza aldı. Yani takımımızdan toplam 9 futbolcu cezalı duruma düştü. Bu durum kadro planlamamızda bizi gerçekten zora soktu. Bu arada 3 tane genç transfer yaptık ancak düşündüklerimizi sahaya tam olarak yansıtamadık. 9 futbolcunun ceza alması bizi zor durumda bıraktı. Diğer takımların çıkardığı yaygara gibi bir durum bizde oluşmadı ama bizi derinden sarsan bir ceza durumu söz konusuydu. Özellikle kadromuzda sürekli yer bulan defans ve orta saha oyuncularımızı kaybettik.

Ancak hiçbir şekilde yarıştan koptuğumuzu düşünmüyorum. Amacımız bir üst lige çıkmaktır ve bunun için sezon sonuna kadar gereken bütün mücadeleyi vereceğiz. Bu mücadelenin içinde futbol takımımız, teknik kadromuz, yönetim kurulumuz, taraftarımız, basınımız ve şehir olarak bir bütün olduğumuzda başarıya ulaşacağız. Geçen sene nasıl başardıysak, bu sene de başaracağımızı düşünüyorum ve öyle arzu ediyorum. Benim için en önemli şey geçen seneki birlik ve beraberliktir. Bu birlikteliğe hepimizin çok ihtiyacı var. Bugünkü konuşmamda herkesten en çok talep edeceğim şey sabır ve sağduyu olacaktır.

Tabii beklentilerimiz çok yüksek. "Beklentiler ve Ekonomi" başlığı altında bazı şeyler söyleyeceğim. Tabii bunlar belki çok uzun uzun konuşulması gereken şeylerdir ama en azından bir bilgilendirme yapabilirsek ne mutlu bize.

Beklentiler; tabii geçen sene Bölgesel Amatör Lig'de şampiyon olarak 3. Lig'e çıktık. Bu sene de hedef olarak bir üst ligi hedefledik. Camia olarak da üst ligleri ve üst sıraları her zaman hak eden bir camiayız. Tabii bu konuda ben de dâhil olmak üzere birazcık tez canlıyız. Her seferinde "biz" diye konuşuyorum; çünkü hepimizin aynı tarafta olduğunu ve aynı amaç uğruna mücadele ettiğimizi bildiğim için kendimi de katarak konuşuyorum. Ben, yönetim kurulum ve sorumluluk sahipleri olarak; sözlerimi anlatırken yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına bu şekilde değerlendirilmesini rica ediyorum.

Tabii ki her şeyin hemen ve çabuk olmasını istiyoruz; herkesi yenelim istiyoruz. Hemen seviniyoruz ve çok çabuk kızıyoruz. En ufak bir tökezlemede de bu durum, toparlanması zor süreçlere yol açıyor. Bizler elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama maalesef belirli ekonomik süreçler bizi bağlıyor.

Biliyorsunuz ki Eskişehirspor her haziran ayında mali genel kurulunu yapıyor. Geçtiğimiz haziran ayında da mali genel kurulumuzu yaptık. Bütçe ve tablo gibi her şey ortadadır. Bunları her seferinde kamuoyunun önüne çıkıp aynı şekilde söylemek bana çok doğru gelmiyor. Aynı şeyleri söylemenin neye fayda edeceğini bilmiyorum. Çözülebilecek problemleri çözmeye çalışıyoruz; çözülemeyecek problemleri ise yönetilebilir ve idare edilebilir bir hâle getirmeye çalışıyoruz.

Aslına baktığımızda bizim için en çok zaman, vakit ve emek harcanan konuların başında ekonomik zorluklar geliyor. Evet, tüm kamuoyunun bilmesi lazım; Eskişehirspor ekonomik zorlukları yıllardır yaşıyor ve yaşamaya da devam ediyoruz. Biz bu günlük çözümleri bulduğumuzda ve günlük ödemeler yapıldığında belki dışarıdan her şey güllük gülistanlık gözüküyor olabilir. Ancak ekonomik şartlar bazen kulübümüzün elini kolunu bağlıyor ve bazı şeyleri yapamıyoruz.

Beklentilerimizi düşünürken ve ortaya koyarken ekonomimizi de biliyor olmamız ve şartları ona göre değerlendirmemiz gerekiyor. Dediğim gibi, bu ekonomik problemlerle ilgili her hafta, her ay, her gün çıkıp konuşma yapılabilir. Ama ben bu konuşmaların camianın moral ve motivasyonunu düşüreceğini düşünüyorum. Belki yanlış bir yol izliyoruz ama bunları da ara ara hatırlatmakta fayda oluyor. Dediğimiz gibi bunlar; mali genel kurulumuzda zaten konuşulan, ibrası yapılan, onaylanan ve bilinen borçlar ile konulardır. Bunların konuşulması gereken yer de mali genel kurullardır.

Mali genel kurulumuz yapılmıştır derken sezon içinde de beni çok fazla rahatsız eden, üzen, beni ve yönetim kurulu arkadaşlarımı üzen birçok konuda da açıklamalar yapıldı. Mali genel kurulumuz yapıldıktan 1-2 ay sonra bir basın mensubunun çıkıp 'Eskişehirspor'da bu paralar nereye harcanıyor, açıklanmıyor' gibi bir açıklaması oldu. Ben çok şaşırdım. Üstüne 1-2 hafta daha devam etmiş, bana da gönderiyorlar, ben de izliyorum. Yani camiaya bu kadar uzak insanların, camiayı bilmeyen insanların, konusu da futbol ve spor olmayan, Eskişehirspor ile herhangi bir ilgisi bulunmayan insanların Eskişehirspor üzerinden siyaset yapmasına, bu siyaset kısmında da şöyle bir şey söyleyeceğim: Aynı gazetecinin stadyum ismi hakkıyla alakalı olarak bize çok ağır sözler sarf etmesine, kutsal değerlerimizden olan Atatürk'e Atatürk düşmanlığıyla suçlanmamız gerçekten hazmedemediğim bir konudur. Yani bunu sorgulamak, benim Türkçülüğümü ve Atatürkçülüğümü sorgulamak kimsenin haddine değildir; arkadaşlarımın Atatürkçülüğünü sorgulamak kimsenin haddine değildir. Bunun da böyle bilinmesini istiyorum.

Eskişehirspor'u herhangi bir şekilde siyasi zemine çekmeye çalışan kim varsa sonuna kadar ben karşısında duracağım. Bütün yönetim kurulu arkadaşlarım da bu konunun karşısında duracak. Yani bu konunun aynı bağlamında tekrar kamuoyuyla alakalı olarak tesisimizde bilmiyorum hepiniz geldiniz, gelip giden arkadaşlarımız da var ama tesisimizde yapılan çalışmalarla ilgili birçoğunuz da görmüştür; çevre düzenlemesi, binaların bakımlarının yapılması, çok ciddi derecede problem olan tesislerimizin asfaltlanması gibi birçok konuda da belediyelerimizin desteğiyle tesislerimizde yeni bir hava oluştu. Bununla ilgili de bir teşekkür videosu yayınladığımız sırada tabii aynı şekilde burada devam eden yeni tesislerimiz de var, Spor Toto Teşkilatı tarafından yaptırılan. Bu binanın da devam ettiği, tamamlanmak üzere olduğuyla alakalı bir konuda da bilgilendirme yaptık. Belediyelere teşekkür ederken buradaki tesisimizin içinde fiziken bulunan binanın yenilenmesi ile ilgili çalışmaların devam ettiğini söyledikten sonra kamuoyunda bazı kişilerin özellikle çıkıp biz sanki bu binayı yapanlara teşekkür etmemişiz gibi olayı siyasi zemine çekme çabalarını görüyorum.

Siyasetten uzaklaşan insanların, adı anılmayan insanların her zaman Eskişehirspor'u kullanarak bir polemik yaratma ve gündeme gelme çabasını onların açısından baktığımda anlayabiliyorum. Tabii ki asla hak verilir bir durum değil ama tekrar tekrar söylüyorum; Eskişehirspor'un siyasi zemine çekilmeye çalışılmasının sonuna kadar hep birlikte karşısında olacağız. Biz görevde olduğumuz sürece buna asla izin vermeyeceğiz. Bu tesislerimiz de yapılıp bittiği zaman bu tesislerin yapımında emeği olanlara, yapılması için başvuranlara, açılışını yapanlara inşallah Spor Bakanımız gelip yapar açılışını, inşallah Cumhurbaşkanımız gelip yapar açılışını; biz de sonsuz teşekkürlerimizi söyleriz. Bir tuğla koyan herkese Eskişehirspor yönetimi olarak da minnettarız, Eskişehirspor camiası adına da minnettar oluruz. En iyi şekilde de bunun lanse edilmesini sağlarız.

Eskişehirspor’da işler kötü giderken bu kadar üzülmez ama 'aile içindeyiz' diyoruz. Aile içindeyken tabii bunların geçen sene de bana defalarca söylediler ama münferit olaylar olduğunu düşünüyoruz. Hâlâ da öyle düşünüyorum ben. Ama bunlar gerçekten takıma çok zarar veriyor.

Seba Başkan'ın söylediği gibi gelen her hoca aynı şeyi sordu. Ben bir ara gerçekten şaka falan yapıyorlar zannettim dedi bir tane teknik direktörümüz ilk maçtan sonra. 'Gerçekten şaka yapıyorlar zannettim' dedi. Döndüm, güldüm falan, 'gülünce de küfür ediyorlar' dedi. İnanılmaz bir orada, inanılmaz bir yapılanma var. Tabii bunlar konuşulup söylenmesi gereken şeyler.

Balıkesir maçından sonra da bir yönetici arkadaşımızın taraftara küfür ettiği yönünde söylenti açıklamalar, talihsiz açıklamalar diyeyim çünkü maçın heyecanıyla herhalde o nabzın yüksek atmasıyla ilgili bazı olaylar yaşandı. Bu olayların yaşandıktan sonra ben konunun taraflarıyla görüştüm, yönetici arkadaşımız kesinlikle küfür etmediğini söyledi. Özellikle yine o belirtilen taraftan çok ağır futbolculara, teknik kadroya, daha sonra kendisine ve bana benim şahsıma çok ağır söylemler, çok ağır ithamlar söylemek istemiyorum ama küfürler duyduğunu ve en son artık o da tepki olarak 'Hadi oradan!' dedim dedi.

Yanlış anlaşılmış olabilir tribünlerden. Orada tepki veren insanlar kişisel saldırıyı kendi üzerlerine alınmış olabilirler. Tabii olaydan sonra olayın taraflarıyla görüşürken gittik, kendileriyle oturduk. Gayet güzel de bir sohbet ettik. Sonra telefonla yönetici arkadaşımı bağladım. 'Küfür etmediğini söylüyor. Ben kesinlikle küfür etmedim. Küfür etmiş olsam özür dilerim. Etmiş de olabilirdim bu arada yani kesinlikle küfür etmez vesaire kimseyi burada aklamak vesaire değil, olayların doğrusunu konuşmak önemli olan. Kesinlikle küfür etmedim. Evet bir el hareketi yaptım, bu el hareketinde siz üstünüze alındıysanız sizden de özür dilerim. Böyle bir küfür olayı olmuş olsaydı da tüm samimiyetimle söylüyorum, özür dilerdim.' dedi.

Tabii diğer yönetici... Olayın ateşiyle birlikte tabii yangına körükle gitmemek lazım. Kulüp başkanı olarak da bizim görevimiz, yöneticilerin görevi de birleştirici, bütünleştirici ve sorunları çözen yapıda olmamız gerekiyor. Ben açıkçası bu bilinçle gidip kendileriyle konuştum. Kendilerine de çok saygı duyduğumuzu da tribünlerde yıllarca emek vermiş insanlar da kendileri. Ama tabii sonradan olayın taraflarından birisi de dünden kamera görüntülerini izledim. Çok üzücü şeyler gördüm. Olayın içindeki insanla değil ama aralarından birkaç kişinin çok ağır küfürleri... İnanılmaz. Yaşla ilgili şeyler söyleniyor. Herkesin de yaşına göre de hareket etmesi lazım. Kendilerini aradım da konuştum da, tabii isim vermek doğru olmaz. 'Sen niye böyle yapıyorsun? Sen bizi tanımıyor musun?' dedim. 'Ben hiç farkında değilim' diyor ama maalesef ki olayın kamera görüntülerini de izledik. Bizi de çok üzdü. Ama tabii olan oldu, biten bitti. Asla böyle bir şey olmadı. Tabii bu insanları da çok ciddi derecede kamuoyunun önüne atmış oluyoruz. İnsanları çok linç ediyoruz. Bu insanlar gece gündüz Eskişehirspor için çalışan, kendi ömründen veren insanlar. Bu arkadaşımız içeride, dışarıda her gün maç toplantılarına katılan, taraftarın deplasmana gittiği organizasyonlarda emniyet taraftar arasındaki görüşmeleri sağlayan, her yere takımımızla giden... Unutulmaması gereken o Manavgat maçında otobüsten ilk inen arkadaştır. İnsanları da böyle linçlemememiz gerekiyor. Bir şeyleri söylerken iki kere düşünmek gerekiyor. Maç sonrasında yapılan açıklamaları da ben doğru bulmuyorrum. Ama tabii maç heyecanıyla olmuştur ama herkesten de sağduyu bekliyorum bu konuyla ilgili de.

Tabii bundan daha sonra daha kötü olan, bizleri daha da çok üzen bir olayla daha karşılaştık. Dediğimiz gibi yenildik Balıkesir maçında. Zaten kötü bir futbol oynadık. Hepimiz kötü durumdayız, sendeliyoruz. Ama darbeler üst üste ve aynı tarafta olduğumuz taraftan geldikçe bu bizi daha da çok üzdü. Bir futbolcumuzun bir spor muhabirine çok ciddi şekilde uzun uzun anlatılmış bir tweetini gördük yaklaşık maçtan 16 saat sonra. Değil mi arkadaşlar? Herkes de biliyordur herhalde o maçtan 16 saat sonra. Tweeti atan gazeteci arkadaşımızla görüştüm. Ondan sonra bu hakarete uğrayan arkadaşımızla görüştüm. Benim gibi bir yönetici arkadaşımız daha konuştu. Yani söylemek benim için de gerçekten kolay değil ama olmayan bir olayı olmuş gibi gösterip hem futbolcularımıza hem bizlere hem camiaya gerçekten çok kötü bir durumda bırakıldık. Basın mensubu arkadaşa soruyorum 'Ne söyledi?' diyorum. 'Aynen orada yazdığı gibi' diyor. 'Ne söyledi?' diyorum bana cevap veremiyor. 'Nerede oldu?' diyorum bu olay, önce Eskişehir yazısının orada olduğu söylendi. Sonra tünelin içinde olduğu söylendi. Yönetici arkadaşımız kendisi de burada, bilmiyorum belki Balıkesirli gazetecilere de söylemiş olabilir. 'Bana söyledi diyemem' şeklinde bir açıklaması oldu. Bunu herkesle paylaştı.

Yani biz aslında bu kadar yakın olduğumuzu düşünüyoruz her birinizle. Yani bir telefon kaldırıp bize sormak zor değil. Ha bu arada futbolcu arkadaşımız da Bora Göymen. İsmini söyledim mi ben? Hani futbolcu... O haftalarda da performansını arttırarak devam eden kaleci arkadaşımız. Kendisini aradım 'Ya Bora bu küfür olayı nedir?' dedim. 'Evet başkan' dedi yazılmış dedi 'Biz de' dedi 'Konuşuyoruz da kendi aramızda' dedi. 'Bora' dedim 'Sen küfür etmişsin' dedim. 'Başkan hani moraliniz de bozuk şaka yapacak durumda değilsinizdir herhalde ama' dedi 'Gerçekten mi?' diye sordu. Yani kendisi de çok şaşırdı. Asla ağzından böyle bir şey çıkmadığını söylüyor. Ama biz üç gün sonra bir tane daha önemli maçımız var maalesef ki evet Balıkesir maçındaki kötü oyunu vesaireyi konuşacağımıza maalesef böyle magazinel konuların gerçek dışı magazinel konuların içinde kaldık.

Bunların hepsi oldu bitti ama gerçekleri bu şekildeydi. Bunu konuşmanın daha fazla polemik konusu yapmanın kimseye bir faydası olmayacak ama bunun zararının ne kadar ciddi boyutta olduğunu hep birlikte görmüş olduk. Sosyal medyadan insanların önüne atıp hele ki futbolcunun adını vermedikten sonra bambaşka futbolcuların günahı alındı. Yani hiç olayla alakası olmayan futbolcuların günahı alındı. Tabii ki her zaman söylüyoruz tepkiler oluyor. Abartılmaması lazım, küfür olmaması lazım ama bir şey oluyorsa da artık bari orada kalsın. Sahada oldu hadi yeşil sahada olmadı orada oldu o stadyumun içinde bırakmamız lazım bizim bunları. Stadyumun dışına taşıyıp bütün hafta boyunca her hafta birini linçleyelim, her hafta bir futbolcuyu linçleyelim. Yani kendi futbolcularımıza yapılanlar çok ayıp. Yani almadıkları paralar hakkında söylemler üretiliyor, yapmadıkları... Ya bir futbolcu takımımızda oynayan futbolcu bu. Biz bunu yıllardır yaptık zaten. Yıllardır bunu yapa yapa en başta taraftarımızı kaybettik. Birçok taraftarımız hâlâ stadyuma gelmiyor. Camianın bazen sempatisini kaybettik. Futbolcularımızı kaybettik. 'O oynamaz bu oynamaz.' E farklı liglerde bir sürü mücadele eden bu şehirden çıkmış altyapılarımızdan çıkmış buraya gelmiş gitmiş beğenmediğimiz birçok futbolcu geldi geçti. Herkesi yıprattık, yöneticileri yıprattık, şahısları yıprattık, basınımızı yıprattık. Ya bizim ihtiyacımız olan tek şey sağduyu birliktelik ve beraberlik. Zor günler yaşıyoruz, zor zamanlardan geçiyoruz. Bunları biz olabildiği kadar hissettirmemeye çalışıyoruz. Ama bizim için en önemli olan şey konuların doğru tahlil edilmesi hem medyamızın hem sosyal medya üzerinden gerçekten daha çok bilinçli davranmamız gerekiyor. Şimdi işte 13-15 yaşındaki çocukların yaptığı şeyler deniyor vesaire. Ben ona da hiç katılmıyorum. 13-15 yaşında dediğimiz çocuklar bugünkü hatta Z kuşağı bile 25 yaşında. Düştüğümüz seneden itibaren düşünürsek 10 sene geçti.

Gelecekler, çalışanı olacaklar, camianın ferdi olacaklar. Bizim onlara da doğru yolu gösteriyor olmamız lazım. Bu doğru yolu biz bölünerek falan yapamayız. Bizim geçen sene şampiyon olmamızdaki en büyük sebep birliktelik, beraberlikti. Birliktelik, beraberlik olmadığı zamanlarda dahi biz bu sorumluluğu alırız. Ben kendi adıma da yönetim kurulum adına da söyleyeyim; başkanlık makamı, yönetim kurulu makamı asla alkışlanma makamı, övülme makamı değildir. Yeri gelecek tabii ki eleştiriler olacak, çok sert eleştiriler olacak, dağınıklıklar olacak. Bunları birleştirip bütünleştirecek olan bizleriz. Sözlerimden de sakın yılgın olduğum falan anlaşılmasın. Allah razı olsun bütün yönetim kurulu arkadaşlarımız arkamızda. Çok ciddi bir taraftar desteğimiz var. Sağ olsunlar onlar da hafta boyunca yaptıkları açıklamalarla bizlere güç verdiler.

Ama bazı şeyleri konuşmamız gerekiyor ve halletmemiz gerekiyor. Şimdi iki taraflı konunun olduğu bir yerde bizim aranmamız lazım. Bizi arayamayacak insanlar değil buradaki hiç kimse. Yani bu konuları; kol kırılır, yen içinde kalır. Etrafa verdiğimiz, dışarıya verdiğimiz şey iyi değil, görüntü iyi değil. Eskişehirspor o, karıştı Eskişehirspor. Bunu biz yapmamamız lazım. Bunu en çok buradaki olan insanların sahipleniyor olması lazım. Çünkü doğruları kamuoyuna aktaracak olan sizlersiniz. Geçtiğimiz sezon yaşadıklarımızın aktarımını yaparken, yaşanılan zorlukların aktarımını yaparken Allah razı olsun basın mensuplarımız yanımızdaydı. Onlar anlattılar kamuoyuna. Nerede oynadığımızı bizim anlatmamız, futbolcunun veya teknik ekibin değil. Kamunun vicdanı Eskişehir'deki basın emekçileridir. Gerçekten geçen seneki şampiyonlukta da sizlerin çok büyük payı var. Çok teşekkür ediyorum ben de hepinize ama herkesin biraz daha sağduyuya ve sabra ihtiyacının olduğunu düşünüyorum.

Dediğim gibi bu konular maalesef ki kamuoyunun gündemini magazinsel boyutunda oyalayan konulardı. Bizim daha ciddi şeyleri konuşmamız lazım. Sağduyu ve sabırla birlikte Eskişehirspor için uzun süreli planlar yapabilmemiz için hepimizin, başta bizlerin; dediğim gibi sorumluluğu ben ve yönetim kurulum üstüne alıyor, hepimizin daha çok sabra ve sağduyuya ihtiyacı var. Tabii bu uzun yıllardır her seferinde bir şirketleşme mevzusu var; şirketleşme, şirketleşme. Hatta onda da küçük bir sitemde de bulunarak başlayayım; yani şampiyon olduğumuzun 3. günü herhalde şampiyonluk sevincini yaşatmadan herkes bir şirketleşmedir tutturdu ve şampiyonluk sevincini yaşayabildik. Yani sanki bugünün konusuymuş gibi bu çok uzun yıllardır şehrin gündemini meşgul eden Eskişehirspor'un ciddi konularından birisidir. Bununla ilgili de sürekli çalışmalar yapıyoruz.