ESKİŞEHİR HABER

Fesih Bingöl: "Tarımda istersek Hollanda'dan daha başarılı bir ülke olabiliriz"

Fesih Bingöl, tarımın Türkiye için stratejik bir öncelik olduğunu belirterek, tarım ve hayvancılığa yeterli desteğin verilmediğini vurguladı.

Abone Ol

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl şu ifadeleri kullandı;

"2025 yılının artık sonlarına doğru gidiyoruz. Bence Türkiye'de hukuktan sonra en önemli konu tarım konusudur. Saadet Partimizin bu konuda ciddi çalışmaları var. Dünya Tarım Örgütü'nün bir raporu var. 2025 yılı çok stratejik bir yıl. Bu yılda tarım ve hayvancılığa yatırım yapan ülkelerin ayakta kalabileceğini, topu, tankı, tüfeği olan ülkelerin çok ciddi şekilde zorlanacağını ifade etmişti. Dolayısıyla bu çerçevede Amerika yılda tarıma 100 milyar dolar destek veriyor. Avrupa'da bu 260 milyar dolar. Maalesef ülkemizde bakın, yeni rakamları aldım. 2026 bütçesinde aslında kanun gereği 770 milyar tarıma destek ayrılması gerekirken, ayrılan miktar bütçede 168 milyar. Bu çok önemli. Bunu bir kere Türkiye toplumu, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların bilmesi lazım.

2006 yılında bu hükümet bir kanun çıkartmıştı. O kanunda özellikle gayrisafi yurt içi hasılanın %1'i tarıma ayrılmalıdır kanunu olmasına rağmen, maalesef bu kanun gereği yerine getirilemiyor. Bu konuda çiftçi örgütlerinin de üzerine düşeni yapmadığını ifade edelim. Çünkü bu çiftçilikle uğraşan, tarımla uğraşan insanların aslında kanun marifetiyle devletten alacakları var. Bunu talep etmeleri gerekiyordu. Bugüne kadar bu rakam çok büyük rakamlara ulaştığı halde talep etmediler.

2004 yılında Tarım Bakanı Sami Güçlü bir ifade kullanmıştı. Türkiye'de Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde tarım nüfusunun %30'dan %10'a indirilmesi ile ilgili bir çalışma yaptıklarını ifade etmişti. Yani burada aslında işin temeli buradan başlıyor. Bu hükümet çok bilinçli bir şekilde tarım politikalarını Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde üretimi azaltarak sürdürmeye devam ediyor. Ben buradan net ifade edeyim, AK Parti iktidarının en başarılı olduğu konu bu. Orada tarım nüfusu 2004 yılında %30 iken, şu an %6'ya düştü. Dolayısıyla tarım önemliydi ve tarım ve hayvancılık Türkiye için çok önemli.

Bir örnek vermek gerekiyorsa, bugün Hollanda bizim Konya ilimizin yüz ölçümü kadar bile değil ama tarımda, hayvancılıkta ve süt ürünlerinde dünyada birinci sırada yer almakta. Çünkü orada teknolojiyi, bilimi ve toprağı çok iyi değerlendirmekteler. Özellikle ülkemizde de benzer bir şeyi ifade edelim: Şu an daha önce de ifade ettim, Tarım Bakanlığında 240 bin kişi var. Çok büyük bir rakam. Yani şu an merkez ve taşra teşkilatlarında mühendis ve diğer kadrolarda çalışan 240 bin insan var. Dolayısıyla Türkiye'de bu konuda bunların Hollanda'da olduğu gibi sahaya sürülmesi lazım. Bilinçli bir tarım nasıl yapılabilir, buna yönelik çalışma yapmak lazım. Ama hükümetin temel politikası tarımı azaltmak olduğu için dolayısıyla burada bu çalışma da yapılamıyor.

Eskişehir'de bir haber yayınlandı. Alpu ilçemizde 40 ton soğanın çürümeye terk edildiğini ifade ettiler. Daha önce de biz ifade etmiştik, özellikle bu bölgede, Eskişehir'imizde tarımsal bir planlama yapılmalı. Hangi bölgede hangi ürün yetiştirilecekse, buna yönelik planlama yapılmalı. Ve özellikle hem Büyükşehir Belediyesi hem de alt belediyelerin de soğan ve patatesin kurutularak ihracı ile ilgili mutlaka bir çalışma yapmaları lazım. Bu çok önemli. Sandıklı ilçesi bunu başardı. Orada üretilen soğan ve patates eğer satılamıyorsa, kurutularak paketlenip ihraç ediliyor. Bundan ciddi gelir elde ediyor çiftçiler. Eskişehir'de de iki belediye, üç belediye, bütün belediyeler bu konuda kollektif bir çalışma yaparak bunu yapabilirler.

Biz Hollanda örneğini sürekli veriyoruz. Geçen Ankara'da yapılan il başkanları toplantısında da bu konu gündeme geldi Saadet Partisinde. Özellikle Hollanda yüz ölçümü olarak Konya ilimiz kadar ama orada gerçekten çok ciddi, çok bilinçli bir üretim yapıyor. Ben hep Antalya'ya gidip geliyorum. Orada seracılardan soruyorum. Bir daldan domatesten biz en fazla 10 kilogram elde ediyoruz. Onlar bir daldan 40 kilogram domates elde edebiliyorlar. Çok önemli. Dolayısıyla burada hakikaten bu işi bilinçli yapıyorlar.

Toprağı, Türkiye'deki gençlerimiz aslında tarımla ilgilenmek istemişlerdi geçmişlerinde. Onlara yönelik çalışma yapmıştık ama tarımdan insanların yüzü gülmüyor. Yani ürettiğin emeğin karşılığını alamıyor. Hem girdi fiyatları çok pahalı, özellikle mazot, öbür taraftan gübre fiyatları gerçekten çok pahalı. Ben bir hafta önce Antalya'daydım. Orada seracılıkla uğraşan insanlarla konuştuğumda ifade ettiği şey şuydu: "Biz emeğimizin ve masraflarımızın karşılığını alamıyoruz." Dolayısıyla burada devlet ciddi bir şekilde desteklemeli. Devlet demin ifade ettim, politikalar açısından bu konuda destek vermiyor. Aksine tarımda da, hayvancılıkta da bizi dışa bağımlı hale getirdiler. Biz daha önce Dünya Tarım Örgütü'nün raporuna göre dünyada kendi kendisine yeten yedi ülkeden biri iken, ama biz bugün dışarıya bağımlı bir hale geldik. Burada bu politikaların değişmesi lazım.

Türkiye iklimiyle, toprağıyla ve insanıyla bu işi başarabilecek potansiyelde bir ülke ama yanlış politikalar yüzünden maalesef tarım ve hayvancılık yok edildi. Bakınız, önemli bir şeyi burada ifade etmem gerekiyor. Özellikle bundan birkaç gün önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle dışarıdan ithal edilecek bazı ürünler için gümrük sıfırlandı. Dolayısıyla bu ne demektir? Türkiye'deki çiftçinin daha da zor durumda kalması anlamına gelir.

Saadet Partisi'nin bakışı şudur. Depremi fırsata, afeti ranta çeviren anlayış, şimdi de Mera Yönetmeliği üzerinden doğayı ve kırsalı sessiz sedasız sermayeye devrediyor. Beton ekonomisinin pençesi artık meralara, yaylalara kadar uzanmış durumda. Bu çok önemli. Defalarca bunu ifade ettim. 3 Mayıs 2025 tarihinde bir yönetmelik çıktı. Bu yönetmelikle artık mera demek yatırım alanı demek, yaylak demek sanayi parseli demek, kışlak demek artık enerji ve maden alanı demek, turizm ve rekreasyon projelerinin yeni adresi demek oluyor. Yani bu yapılan kırsalın tasfiyesidir, hayvancılığın tamamen bitişidir, köylünün son müşterek malının da sermayeye peşkeş çekilmesidir.

İstersek Hollanda'dan daha başarılı bir ülke olabiliriz. Bizim iklimimiz bu konuda çok müsait, topraklarımız, akarsularımız, yeraltı kaynaklarımız. Özellikle ben Almanya'da deprem mühendisliği ile ilgili çalışma yaptığım dönemde bir Alman mühendisin Türkiye için, bu coğrafya için kullandığı bir cümle var. İfade şuydu, tırnak içinde ifade ediyorum: "Allah bu coğrafyaya torpil geçmiş." Sizin ülkenizde her şey var. Güneş var, akarsular var, ormanlar var, kaynaklar var. Bu konuda siz dünyanın en üst sıraya gelebilen ülkelerden olabilirsiniz ama buna rağmen maalesef bu imkanlardan, Allah'ın verdiği bu nimetlerden yeterince istifade edemiyoruz.

Üreten bir ekonomiye mutlaka geçmeliyiz. Ancak bu üreten ekonominin en kolay dönüşü tarımla olabilir. Tarım bizim için birinci önceliktir ve biz tarımı önemsiyoruz. Çünkü gıda önemlidir; insanlar mutlaka beslenmelidir, buna ihtiyaçları vardır. Bu gıda, en sağlıklı şekilde temin edilir ve üretilirse, ülkemiz bölgenin, coğrafyanın en lider ülkesi hâline gelebilir.

Bizim politikalarımız tarım ve hayvancılığı desteklemek yönündedir. Kanunla belirlenen, tarım ve hayvancılığa destek verilmesi gereken miktaR 772 milyar. Bu 772 milyar mutlaka çiftçilikle uğraşanlara aktarılmalıdır. Onlar, "Kazanabileceğim, ürettiğimin karşılığını alabileceğim, mutlu olabileceğim" diye düşünmelidir."