Eskişehir’de bir basın toplantısı düzenleyen Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen şu ifadeleri kullandı;

“Ben daha önce parti genel sekreteri olmadan önce Eskişehir’den sorumlu koordinatör olarak görev yapmıştım ve sizlerle birkaç kez bir araya gelmiştim. Bu, genel sekreter olarak ilk Eskişehir ziyaretim. Eskişehir’i gerçekten çok seviyorum. Genel Başkanımız, bu dönemde tüm parti başkanlık kurulu üyelerimizi ve milletvekillerimizi 81 ilin her birine görevlendirdi. Ben de bu kapsamda Eskişehir, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale ziyaretleri için yola çıktım. Bugün Eskişehir’deyiz.

Partimiz hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. 2019 yılında kurulan Gelecek Partisi, geçen yıl ikinci kongresini gerçekleştirdi ve 14 Aralık’ta beşinci yaşını Ankara’da büyük bir katılımla kutlayacak. Bu beş yıl içinde iki seçime girdik. Biri 2023 genel seçimleriydi. Seçime büyük ümitlerle girdik, ancak beklentilerimiz maalesef karşılanmadı. Yerel seçimlerde ise Türkiye’nin sadece küçük bir kısmında aday gösterdik; diğer yerlerde iktidara karşı kazanma şansı olan adayları desteklemeyi tercih ettik. İki seçime de tam anlamıyla katılmadık, ancak tüm kadrolarımızla 81 ilde varlığımızı sürdürdük. Yorgun düşen arkadaşlarımızın yerini yeni arkadaşlarımız alıyor ve hep birlikte genel başkanımızın arkasında duruyoruz.

Türkiye’nin çok ciddi problemleri var ve bu problemler Eskişehir’de de görülüyor. Öğrencilerin yemek ve barınma sıkıntılarından, kent lokantalarında sıra bulamamalarından bahsedildi. Harçlıkları, kent lokantasında bir öğün yemek yemeye yetmiyor. Eğitim alanında da ciddi sorunlar var: Son bir yılda 1 milyon 800 bin üniversite öğrencisi okulu bırakmış ve 1 milyona yakın öğrenci ortaöğretimden kayıp. Devlet okullarının durumu kötü ve birçok aile çocuklarını gönderecek okul bulamıyor. Orta sınıf, çocuklarını özel okullara gönderebiliyorken, artık bu imkân da ortadan kalktı. Öğretmenlerin durumu da içler acısı; atanamayan birçok öğretmen var ve öğretmen açığı büyük. Ancak hükümet, kaynaklarını beşli çetelere aktarırken, eğitim ve öğretime yeterli bütçe ayırmıyor.

Sağlık sektörü de alarm veriyor. Son dönemde yaşanan skandallar, bebeklerin yoğun bakımda gereksiz yere tutulması ve ölümler gibi vahim olaylarla kendini gösterdi. İstanbul’da Sultanbeyli ve Esenyurt gibi bölgelerde çeteler esnafı tehdit ediyor ve haraç topluyor. Genel Başkanımızın ifşa etmesinin ardından müdahale edildi. Ancak öncesinde polisin esnafa “Üç beş kuruş verin gitsinler” dediğini duyduk. Cezasızlık algısı, suçluların cesaretini artırıyor ve sokaklarda çeteleşmeyi körüklüyor.

Tarım ve hayvancılık da kötü durumda. Gıda fiyatları hızla artıyor ve çiftçi artık ekim yapmayı bırakıyor. Yüksek yem ve gübre fiyatları, üreticiyi kara kara düşündürüyor. Küçükbaş hayvancılık ise daha hızlı sonuç verdiği ve ekonomiye katkı sağladığı için teşvik edilmeli. Avrupa'da çiftçilerin desteklenmesi ve ürünlerin ithal edilmemesi gibi çözümler var ve Türkiye de benzer bir politika izlemeli.

Öğrencilerle ilgili de projelerimiz var. Eğitim, barınma ve beslenme gibi temel hakların devlet tarafından karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Devlet okullarında çocuklara ücretsiz gıda dağıtımı yapılması gerekiyor. Gelecek Partisi iktidarında, eğitim ve sağlık ücretsiz hale getirilecek ve bu hizmetler devletin sorumluluğunda olacak. Belediyeler, muhalefetin yönetiminde olduğu yerlerde elinden geleni yapıyor, ancak bu görev esasen hükümete düşüyor.
Türkiye’nin sorunlarını çözmek ve liyakatli kadrolarla ülkeyi yönetmek için hazırız. Önümüzdeki seçimlerde başarımıza inanıyor ve genel başkanımızın liderliğinde yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz.

Ülkemizde hem üreten hem de tüketen mutlu değil. Gıda fiyatları hızla artıyor ve pazara, markete gittiğinizde el yakıyor. Eskiden pazara daha ucuz olduğu için giderdik, şimdi ise eşimle birlikte marketin pahalı olması nedeniyle pazara gitmek zorunda kalıyoruz. Ancak son zamanlarda pazarda da marketten bir fark kalmadığını gördük. Bunun en temel sebebi, Türkiye’de tarımın yeterince sübvanse edilmemesidir. Çiftçi artık ekim yapmıyor, çünkü ekmediğinde cebinde daha fazla para kalıyor. AK Parti iktidarı, çiftçiyi adeta tembelliğe mahkum etti. Üretim yapıldığında ise, çiftçi emeğinin karşılığını alamıyor. Büyük işletmeler, büyük firmalar ve ithalat, küçük işletmeleri ve kendi emeğiyle geçinen küçük çiftçileri zor durumda bırakıyor.

Çocukluğumuzda “Yerli Malı Haftaları” yapılırdı ve Türkiye’nin kendi kendini doyurabilen tek ülke olduğu anlatılırdı. İç Anadolu bir “Tahıl Ambarı”, Marmara bir “Süt ve Et Deposu”, Doğu Anadolu ise bir “Et Deposu” olarak bilinirdi. Fakat bugün gelinen noktada, ete ulaşmak bile zorlaştı. Büyükbaş hayvan üretimi neredeyse durma noktasına geldi, çünkü üreticiler ne sütünden ne de etinden kâr edemiyorlar. Yüksek yem ve gübre fiyatları nedeniyle maliyetler çok arttı ve devlet, bu maliyetleri sübvanse etmek yerine yurt dışından ithal hayvan getirmeyi tercih ediyor.

Küçükbaş hayvancılık en hızlı ve verimli çözüm olarak öne çıkıyor. Sayın Genel Başkanımızla Ankara’da Kasaplar Federasyonu Başkanlığı’nı ziyaret ettiğimizde, küçükbaş hayvancılığın daha hızlı ürediği ve daha çabuk kesim aşamasına geldiği belirtildi. Küçükbaş hayvancılığın teşvik edilmesi, Türkiye'de hayvancılığın geleceği için önemli bir adım olacaktır. Geçmişte kuzu eti bolca tüketilirdi, ancak bugün büyükbaş hayvan eti daha yaygın hale geldi ve bu, insanların yeme alışkanlıklarının kasıtlı olarak değiştirilmesiyle oldu.

Avrupa’da, çiftçilerin ürettiği ürünler tüketilmeden ithalat yapılmıyor. Avrupa, kendi çiftçisini teşvik ediyor ve Türkiye de benzer bir politika benimsemeli. Kendi üreticimizi teşvik etmediğimiz, yeterince desteklemediğimiz sürece köylerimiz boşalacak, kentlerde işsizlik artacak ve ülkenin kendi gıda ihtiyacını karşılayamaz hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Tarım Bakanlığı’nın bu pansuman tedbirleri ve yurt dışından ithalat odaklı politikalarıyla bu sorun çözülemez. Yurt dışı ithalatında, komisyoncular, ithalatçılar ve ithalata izin verenler bu işten nemalanıyor. Bu çıkar ilişkilerini durdurabilecek bir iktidar geldiğinde, tarım ve hayvancılık sektöründe rahatlama olacaktır.

2025 Kasım'ında seçim değil, derhal erken seçim taraftarıyız. 2025 Kasım’da yapılacak bir seçim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanlığı adaylığına olanak tanıyacaktır. 2028 seçimlerinde ise anayasa gereği Erdoğan’ın aday olması mümkün değil. Ancak erken seçim olursa yeniden aday olabilecek. Eğer tekrar aday olmak istiyorsa, 2025’i beklemeden erken seçime gitmeli ve adaylığını koymalıdır. Biz parti olarak bu erken seçimi kolaylaştıracak bir tavır içinde olmayacağız.
Eskişehir bir öğrenci kenti olarak biliniyor ve öğrencilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar da oldukça etkili. Partimizin Eskişehir özelinde ve Türkiye genelinde öğrencilere yönelik çalışmaları var. Beslenme, barınma ve diğer yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda önemli projelerimiz bulunuyor.
Beslenme, eğitim, sağlık ve barınma her Türk vatandaşının anayasal hakkıdır ve devletin bu hakları sağlaması bir zorunluluktur. Eğitim ve sağlık ücretsiz olmalıdır. İngiltere örneğinde olduğu gibi, devlet okullarının sayısının fazla, özel okulların ise az olması gerekmektedir. Türkiye’de AK Parti iktidarından önce, özel okullar bu kadar yaygın değildi. Hepimiz devlet okullarında eğitim aldık ve devlet okullarında öğrencilere gıda yardımı yapılır, sabahları kahvaltı verilirdi. Bugün ise çocuklarını devlet okullarına göndermek isteyen aileler bile yeterli okul bulamıyor.

Gelecek Partisi iktidarında, devletin eğitimi ve sağlığı ücretsiz hale getireceğiz. Çocukların sağlıklı beslenmeleri için gerekli adımlar atılacak. Türkiye’de bodurluk sorunu başladı, çünkü çocuklar yeterince beslenemiyor. Bu, gelecek nesillere karşı işlenmiş bir ihanettir. Evet, köprü ve yola ihtiyacımız var, ancak bu projeler 100 kat, 200 kat maliyetle değil, gerçek maliyetleriyle yapılmalı. Bu projelere aktarılan kaynakların bir kısmı, çocuklarımızı beslemek ve sağlığını korumak için kullanılmalıdır.

Muhalefet belediyeleri, ellerinden geldiğince bu konularda adım atmaya çalışıyor, ancak belediyelerin asli görevi bu değildir. Devletin, eğitim ve sağlık haklarını vatandaşlarına sunması gerekir. Bunu başardığımızda, genç neslimiz daha sağlıklı ve eğitimli olacak ve ülke olarak dünyanın gerisinde kalmaktan kurtulacağız.

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi