Gelecek Partisi Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Durmazlar şu ifadeleri kullandı;
“Yakın zamanda biliyorsunuz YKS sonuçları açıklandı. Eskişehir'e de öğrencilerimiz geldi. Eskişehir'deki vatandaşlarımızın, komşularımızın, hemşehrilerimizin çocukları şehir dışına çıktılar.
Ama son dönemde baktığımızda, bundan 10 yıl önce, 15 yıl ya da 20 yıl önce üniversitede istediğiniz bölümü kazanmak dertken, şu an istediğiniz bölümü kazansanız bile okumak, o okulu sürdürebilmek daha büyük bir dert oldu.
Eskişehir’de bile kiralar 17 bin 500 TL olmuşken, Ankara, İstanbul ve daha büyük şehirlerdeki kiralar çok daha fazla. Biraz önce dediğim gibi, artık öğrencilerimizin okula kayıt olmaları veya o bölümü kazanmaları yetmiyor. Onun haricinde bu okula devam etmeleri gerekiyor.
Son dönemlerde çarşıda gezdiğimizde hemşehrilerimizden duyduğumuz, “Evet çocuğu gönderdik, birinci sınıfı okudu ama ikinci sınıfa gönderemedik, masrafları çok ağır” sözleri bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Bu yönde artık hükümetin yapması gereken birçok eylem bulunuyor.
1200 kişilik yurt kapasitesi de ortadan kalktı. Bu, kiralara da yansıyacak. Kiralar sadece öğrencileri değil, asgari ücretlileri hatta memurları bile zorlayacak seviyeye geldi.
Hükümetin yaptığı son dönemlerde bu tip olayları görmezden gelmek, kayyum uygulamaları ve siyasetin her mecrada dizayn edilmesiyle sınırlı. Şu an AK Parti hükümetinin tek derdi bu: Acaba siyaseti nasıl dizayn ederiz, karşımızdaki rakipleri nasıl belirleriz, onların imajlarını nasıl zedeleriz? Bu, halktan koptuklarını çok net gösteriyor.
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması; bir iddianame sonrasında, mahkeme kararı beklenmeden yapılan bu uygulama işi ayrı bir noktaya getirmiştir. Bir alt derece mahkemenin, üst derece mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarını etkileyebilecek tarzda aldığı bu kararlar ve uygulamalar yarın farklı şekilde tezahür edecektir.
Yüksek Seçim Kurulu’nun tek tartışmalı kararı bu değildi. Bugün İstanbul İl Örgütü’ne kayyum atanması konuşuluyorsa ve bu karar destekleniyorsa, yarın YSK’nın farklı kararları da sorgulanır. Bunlardan biri de 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. dönem aday olup olamayacağı meselesi olabilir.
Bakın, Milliyetçi-Muhafazakâr partilerin en çok zorlandığı konulardan biri buydu. Recep Tayyip Erdoğan daha önce Refah ve Fazilet kökenli olduğu için parti kapatmalar ve kayyumlar, kendisinin ve partisinin üzerinde sürekli sallanan bir adalet kılıcıydı. Maalesef aynı uygulamalar şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi üzerinde tezahür etmektedir. Bu da kendi partililerini çok zor durumda bırakmaktadır.
Peki “Ben istedim oldu, ben istersem olur” zihniyeti sadece hükümette mi? Tabii ki hayır. Bunu yerelde de görüyoruz. Bir süredir uzayıp giden Atatürk Caddesi’ndeki duba olayı var. Biz şu anda yapay zekâ çağındayız. Bir uygulama yapılmadan önce simülasyonlar çok kolaylıkla yapılabilir. Ancak bunlar yapılmamış. “Biz yapalım, sonra sorun olursa kaldırırız, istersek devam ederiz” zihniyeti burada da görülüyor.
Atatürk Caddesi’ne baktığımızda 24 sokak var. Bunların birkaç tanesi normal trafik akışına uygun, herhangi bir sola dönüş yasağı ya da tabela olmayan sokaklar. Cadde üzerinde, Odunpazarı’ndan aşağı indiğimizde sağında 2-3 katlı otopark bulunuyor. Bu otoparklara ulaşmak için Demirciler Sokak, Ulubah Sokak, Duru Sokak ve Bilgi Sokak var. Ancak bu sokaklara bariyerlerle giriş engelleniyor. İnsanların park alanlarını, otoparkları kullanması zorlaştırılıyor.
Bugün daha parti binasına gelirken Atatürk Caddesi’nde, Kütüphane’nin önünde, 16 plakalı Bursa’lı bir araç dönüş yaparak Demirciler Sokak’a girdi. Biz trafik komisyonu kurmuştuk, bu konuda çalışmalar yapıyorduk ama süreç farklı bir noktaya evrildi.
Biliyorsunuz artık her şehrin girişine o şehri anlatan yazılar yazılıyor. Gelecek Partisi olarak şöyle bir yazı öneriyoruz. “Sola dönülmeyen şehir Eskişehir”.
Bu yazı şehrin girişlerine asılsın. Hiç olmazsa Ankara’dan, İstanbul’dan veya çevre şehirlerden gelenler buranın sola dönülmeyen bir şehir olduğunu bilsinler.
Biz komisyon kurduk ama öncelikle bu zihniyetinin ortadan kalkması gerekiyor. Çözüm önerimiz şu. Bu kararı alan UKOME’deki kişiler kendi araçlarını bıraksın, toplu taşımayı kullansın. Okullar açıldı, oradaki yoğunluğu görsünler. Saat 17.00, 17.30, 18.00’de iş çıkış saatlerinde toplu taşımayı deneyimlesinler. Çok istiyorlarsa kendi bisikletlerine binsinler. Önce kendileri araçlarını bıraksınlar, trafiğin zorluğunu görsünler. O zaman bu tarz uygulamaların ne kadar yanlış olduğunu, yerinde olmadığını kendileri de anlayacaklardır.”