ES TV’de konuşan Eskişehirspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı, şu ifadeleri kullandı:

“Geldiğimiz günden beri bir iddiamız var. Bunu ilk basın toplantısında söylediğimde çok gerçekçi görünmüyordu ama ‘Devreyi lider bitireceğiz, lider bitiremezsek ikinci bitireceğiz’ demiştim. Oyuncu kardeşlerime teşekkür ediyorum; şu ana kadar bu iddiayı sonuna kadar destekleyecek bir mücadele ortaya koyuyorlar.

Karşıyaka ile oynadığımız maç, doğrudan üstümüzde yer alan bir takımla karşılaşma olduğu için ayrı bir önem taşıyordu. Hep bir üst sırayı hedeflediğimiz için onları yakalama adına kazanmamız gerekiyordu. Kazanarak puan farkını bire düşürdük. Şimdi Kütahya ile aynı durumdayız; onları beş puan geriden takip ediyoruz. Bu hafta onlarla oynayacağımız maçı kazanarak farkı iki puana indirmek istiyoruz. Hedefimiz bu.

Oyun açısından şunu söyleyebilirim: Maçın başındaki Boran’ın kurtarışları, bizim için bir kâbus başlangıcı değil, aksine maça uyanmamızı sağlayan bir uyarı gibiydi. Hemen ardından 12. dakikada Kaan’ın golüyle skor üstünlüğünü aldık. Seyircimizin desteğiyle hem skor hem moral avantajını elde edip daha rahat bir oyun sergiledik.

Eksik olmalarına rağmen çok iyi bir takıma karşı oynadık. Futbolda bazen bir oyuncunun eksikliği başka bir oyuncunun fırsatı olabiliyor. Örneğin Karşıyaka’da Adem isimli genç bir oyuncu çıktı, muazzam bir yetenek. Onun attığı şut ve karşı karşıya kaldığı pozisyonda Boran’ın kurtarışı bizi oldukça zorladı.

3-0’a kadar, devrenin sonuna dek biz de pozisyonlar bulduk ama rakibin de ilk yarıda daha net fırsatlara girdiğini söylemem gerekir. 3-0’dan sonra ikinci yarıda oynamamız gereken kontrollü oyunu sergiledik. Yine birkaç pozisyon verdik, orada da Bora devreye girip çok kritik kurtarışlar yaptı. Muhteşem taraftarımızın önünde güzel bir galibiyet aldık.

ES TV’de konuşan Eskişehirspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı, şu ifadeleri kullandı:

"Bugün Türkiye’de Süper Lig’de seyirci ortalaması, İstanbul takımları dahil, 5000’i geçmiyor. Hatta bazı kulüpler 1000, 500 kişiyle maç oynuyor. Eskişehirspor ise dün 30.000’i aşkın taraftarının önünde sahaya çıktı.

Bu camia Süper Lig’i hak ediyor. Hocamızın görev yaptığı yıllarda Süper Lig’i yaşamış, Avrupa kupalarına gitmiş çok büyük bir camia. Dün bir kez daha bunun görüldüğünü, taraftarımızın bunu gösterdiğini ve tüm ülkenin de bunu yeniden fark ettiğini düşünüyorum. İnşallah bu coşkunun her yıl büyüyerek Eskişehirspor’u hak ettiği yerlere en kısa sürede taşımasını temenni ediyorum.

Uşak’ta, Muğla’da, Manisa’da taraftar desteğinin güçlü olduğu il ve ilçe takımlarında antrenörlük yaptım. Ancak burası bambaşka bir seviye. Tüm kulüplerime saygı duyuyorum; hepsi çok değerli, çok önemli ve hayatımda büyük yerleri var. Fakat dün gördüğümüz tablo, kariyerim açısından da özel bir yere sahip. ‘Hocam, bu atmosferi sıralamada nereye koyarsınız?’ diye sorarsanız, kesinlikle ilk sıraya koyarım. Diğer kulüplere haksızlık olmasın; orada da görev yapmaktan her zaman mutluluk duydum ama burası çok farklı bir seviye.

Yayından önce arkadaşlarla gelirken Instagram’da bir paylaşım gördük: ‘Süper Lig’de olmayı en çok hak eden takımlar’ sıralaması… Eskişehirspor birinci sıradaydı. Sadece biz istemiyoruz; bizi orada görmek isteyen çok kişi var. Herkes Eskişehirspor’u özlemiş. Hak ediyor çünkü. Bir kez daha söyleyeyim: Eskişehirspor’un buralarda olmaması lazım. Buralar onun yeri değil. Üst liglerde, Süper Lig’de olması gerekiyor. Süper Lig’de de Avrupa kupalarını ve uzun vadede şampiyonluğu hedefleyen bir kulüp olması lazım. Çünkü bu potansiyel burada var.

Dün bunu aileme de söyledim. Onlar da maçtaydı. Gece geç saatlerde eve döndüler. O havaya öyle kapılmışlar ki Manisa’ya dönene kadar arabada Eskişehirspor maçlarını dinlemişler. Ailemden 13 kişi buradaydı; abimin ve ablamın çocukları da geldi. Yol boyunca Eskişehirspor atkıları, bayrakları ve flamalarıyla selfie çekip bana gönderdiler. Bu coşkudan onlar bile çok etkilendi. Eskişehirspor büyük bir camia. Geldiğim günden beri bunu her geçen gün daha fazla hissediyorum. Dün yaşanan atmosfer ise bunun zirvesiydi, finaliydi, en üst noktasıydı. Böyle büyük bir camiada görev yapmak benim için büyük bir ayrıcalık.

“Maç kazanılınca sağ olsunlar hem takımımız hem taraftarımız teknik direktöre daha fazla güveniyor ve ilgi gösteriyor. Ama şunu özellikle söylemem lazım: Hoca da yıllarca futbol oynadı, bu işin gerçek aktörleri futbolculardır. Biz sadece onları yönlendiren, motive eden, sevk ve idare eden tarafız. Aslan payı, hakkı teslim edilmesi gereken başarı; futbolcu kardeşlerimizin ortaya koyduğu mücadele ve tribünlerde o büyük desteği sağlayan taraftarındır.

İnanın 53 yaşındayım. Çok üst düzey bir futbolculuk kariyerim olmadı ama 33 yaşıma kadar 24 yıl futbol oynadım. Dün, o atmosferi görünce şu hâlimle bile 10 dakika oyuna girmek istedim. Bir 10 dakika olsun sahaya çıkıp orada futbol oynamak istedim."