ETİ'de İşten çıkarılan işçilerden birisi olan Harun Ayvaz şu ifadeleri kullandı;

“Bizler Eskişehir’de kurulu bulunan ETİ fabrikalarından küçülme bahanesiyle işten çıkarılan işçileriz. Bir sabah operasyonu ile işimize son verildiği söylenerek fabrikanın kapısının önüne konulduk.
Konuyu işyerimizde örgütlü bulunan sendikamızın temsilcilerine ve yetkililerine sormak istedik ama maalesef hiçbir şekilde kendilerine ulaşamadık. Tazminatsız çıkarılmak zorunda bırakıldık. Çünkü işsizliğe boyun eğmemiz karşılığında bizlere sunulan ikale sözleşmesini imzalamak zorunda kaldık. Çünkü işsizlik edinilmediğimiz ve imzalamazsak işsizlik ve tazminatımızı alamama durumumuz vardı.

Önümüzde kış ve bakmakla yükümlü olduğumuz ailelerimiz var. İşten çıkarıldığımızda, kötü alışkanlıkları ve sendikal sebeplerin de olduğunun söylendiğini duyduk. İşçiler arasında sendikayı suçlayan açıklamalar yapılmaya başladı.

Taşpınar’a sormak istediğimiz sorular var. Madem bizimle yüz yüze konuşmaktan kaçıyorsunuz, öyleyse kamuoyu önünde bunların cevabının verilmesini istiyoruz.

İşyerlerinde küçülme bahanesi ile işten çıkarma olursa işverenin önce işten çıkmak isteyen işçi arkadaşlarımızı ayırması gerekmez mi? Çünkü insan kaynaklarından çıkarılmak isteyen arkadaşlarımızın tazminatları ödenerek ayrılmak istediklerine dair dilekçeleri var.

İbrahim Ören, başka şirketlerde de işten çıkarmalar olduğunu ifade ediyor. Bu saydığı işyerlerinde gerçekten küçülme oldu mu, şirket çalışanları işten çıkarıldı mı, fabrikalar kapandı mı? Bizim çalıştığımız işyerinde ise tam tersine 12 saati bulan fazla mesai çalışmaları nasıl gerçekleşiyor? Fazla mesai varsa küçülme olur mu?

Yıllarca sendikasına aidat ödemiş işçiler şafak operasyonu yapılır gibi kapı önüne konulur mu? En azından bu işçileri toplayıp izahat vermeniz gerekmez miydi?

Bu soruların cevabını biz biliyoruz. Sadece sizlerde olayın vehametini görün diye sormak istedik. Şimdi size sürecin gerçeğini anlatmak istiyoruz.
Yaklaşık 1 yıl Ocak ayında sendikamız şirketle Toplu İş Sözleşme süreci başlattı. Çalışan işçiler olarak sendika yönetici ve temsilcilerine iyi bir sözleşme imzalanması için uyarılarda bulunuyorduk.
Çünkü bizler ailelerimizin geçimini sağlayan işçileriz. Sözleşmenin başında bulunan kişi Genel Sekreter İbrahim Ören’dir.

Kendi sözleşme döneminde patronla, üst düzey şirket yöneticileri ile tek başına fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşıyordu. Bizde sanırız bizim için bir şeyler konuşuyor diye düşündük.
Sözleşmede kırmızı çizgilerden bahseden sözleşme süreci oldu. Bizler de sendikamızın arkasında olduğumuzu belirttik. İşten çıkarma süreci sonrasında ise işçilerin arkasında olmadığını anladık.

İşten çıkarılan arkadaşlarımızı İbrahim Ören’i defalarca aramasına rağmen telefonlarını açmadı. Fabrikaya geldiğinde ise diyalogdan uzaklaştı.
İşyerinden çıkarılan işçilerin sorularına Genel Başkanlığın adaylığını açıklayıp, sendikayı olağanüstü kongreye götürmek istediğini Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel açıklamıştı.

Bizler işçiler olarak sesleniyoruz. Artık sendikal anlayışa sesimizi yükseltmenin zamanı geldi!

Bizi işimizden etmek ihanettir unutmayın! Bir kere ihanet eden yine ihanet eder. Belki de bu açıklamamız sizin için bir şey ifade etmeyecek. Ama biz bu haksızlığa direnmeden yaşayacağız! Sizin çocuklarınız ve torunlarınız işsiz ve tazminatsız bırakılıp bizim çocuklarımıza ikale attırmayı aklınızdan çıkarmalısınız. Bizleri korkutarak ikale imzalatamazsınız. Bizleri susturarak itiraz etmememizi sağlayamazsınız. İşten çıkarılan arkadaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz. Şefkat ellerimizle itiraz etmeye devam edeceğiz.”