ESKİŞEHİR HABER

Hasan Atak: "Kamu çerçeve protokolünün bu şekilde imzalanması kabul edilemez"

Hasan Atak, kamu çerçeve protokolünün işçilere hiçbir yeni hak getirmediğini ve büyük mağduriyet yarattığını söyledi.

Abone Ol

Türk Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak şu ifadeleri kullandı;

"Kamu çerçeve protokolü 2 Ağustos 2025 tarihinde imzalandı. İmzalandığı gün biz bir uyarıda bulunmuştuk. Hükümetle yapılan görüşmelerde resmi olmayan ama gayriresmî bir takım sözler verilmişti. Bu sözlerden biri de şuydu: 6 ay için 50 TL ve %11 zam. Evet diyen hükümet aslında uzun zamandır 630 bin kamu işçisinin kendi iş kollarında süren toplu iş sözleşmelerinde de bir fedakârlık yapmış oldu.

Bu fedakârlık, iki yıl boyunca %25 kaybın yanı sıra sözleşmelere özgü sorunların da eklenmesiyle birlikte, işçilerin kazanabileceği ek hakların artık 2 Ağustos 2025’ten itibaren istenmemesi yönündeydi.

O günden bu yana işveren sendikası TÜİS’le birlikte bütün işçi sendikaları kendi sözleşmelerini imzalamaya başladı. Ancak bu imzalar, beklendiği gibi işçilere ilave haklar getirmedi. Hiçbir yeni kazanım söz konusu değil. Bu süreç, Türkiye’de toplu sözleşmeleri adeta ikili görüşmelere indirgemiş durumda. Bu da işçi sınıfı için çok büyük bir tehlike. Çalışma hayatı için ciddi bir risk.

Çünkü devlet memurlarından farklı olarak bizim toplu iş görüşmelerimiz yasal çerçevede 60 gün sürüyor. Eğer anlaşma olmazsa bir ara bulucu süreci yaşanıyor. Sonrasında grev hakkınız yoksa Yüksek Hakem Kurulu’na, varsa greve gidiyorsunuz. Ama şu anda bunların hiçbiri uygulanmıyor.

Bugün Türkiye’de tablo şu: Türk-İş ve Hak-İş genel başkanları, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile birkaç görüşme yaparak, çalışma hayatındaki sorunları sadece rakamlar ve ücretler üzerinden tartışıyor. Elbette ekonomik kriz nedeniyle en büyük sorun ücretler, ancak işyerlerine özgü çok daha fazla problemimiz var. Biz savunma sanayinde çalışıyoruz, milli savunmada ciddi sorunlar yaşandığını da sık sık kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ancak bu problemlerin hiçbiri çözüme kavuşturulmuş değil.

Masada dile getirdiğimiz hiçbir soruna çözüm üretilmeden, toplu iş sözleşmeleri dayatma yoluyla kabul ettirilmeye çalışılıyor. Bugün 16 Eylül. 2 Ağustos’ta imzalanan kamu çerçeve protokolü var. Normal şartlarda arkadaşlarımızın 1 Mart’tan itibaren yeni ücretlerle çalışması gerekiyordu. Ancak hâlâ sözleşmelerimiz imzalanmış değil. 6 Şubat’ta başlayan görüşmelerimizi hâlâ tamamlayabilmiş değiliz.

Böyle bir sözleşme süreci ne yasal olarak olur, ne insaflıdır, ne de hukuken uygun bir zeminde yürüyordur. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu tablonun acilen düzeltilmesi gerekiyor. İşçiler inanılması güç bir mağduriyet yaşıyor. Tarihimizde görülmemiş bir tabloyla karşı karşıyayız. Gelirler gerilemiş durumda. Kiralar katlanarak artıyor. İnsanlar çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamıyor. Kredi kartları patlamış, icra dosyaları artmış durumda. İnsanlar eksideyken ailelerini geçindirmeye çalışıyor.

Böyle bir ortamda kamu çerçeve protokolünün bu şekilde imzalanması kabul edilemez. Dahası, işçilerin büyük çoğunluğunun onayı alınmadan, görüşleri sorulmadan imzalanmış olması da demokrasiye ve sendikal haklara aykırı bir durumdur.

Üstelik Anayasa Mahkemesi 2024 yılında verdiği bir kararla kamu çerçeve protokolünün yasal çerçevesini ortadan kaldırmıştı. Yasal dayanağını kaybetmiş bir protokolle iş kollarındaki toplu iş sözleşmeleri imzalatılmak isteniyor. Yani işçilere ya da sendikalara bu protokol zorla kabul ettirilmeye çalışılıyor.

Burada sendikal hareketin de yeterince tepki verememesi, doğru zamanda doğru yerde güçlü bir duruş sergileyememesi, işçi sınıfının yaşadığı mağduriyetin en önemli sebeplerinden biridir."