Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir şu ifadeleri kullandı;

“Malumunuz, ülke gündemine yetişmekte zorlandığımız bir süreçten geçiyoruz. Ekonominin can alıcı bir hal alması, yaşanan onlarca olumsuzluk, muhalefete yapılan ciddi baskılar ve benzeri gündem maddeleri her gün yaşadığımız bir duruma dönüşmüş durumda.

Lakin bu haftaki konumuz, özellikle ciğerlerimizin ve canımızın yandığı, ilimiz Seyitgazi ilçesi Şükranlı mevkiinde başlayan orman yangını ve akabinde ona müdahale edilirken yakın bir bölgede, Büyük Yayla mevkiinde meydana gelen ve 10 şehit verdiğimiz faciadır.

Bu facianın bilançosu büyüyerek devam etmektedir ve orman yangınları, maalesef ülkemizde çok ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Bu süreçte, özellikle Eskişehir bünyesindeki Seyitgazi yangınına müdahale sırasında şehit düşen 5 orman işçimiz ve 5 AKUT gönüllüsü arkadaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Büyük Türk milletine başsağlığı diliyoruz.

Yeşil vatanı korumak için sahada canla başla görev yapan orman işçilerimize, civar illerden ve şehrimizden gelen belediye personellerine ve arama kurtarma gönüllülerine de şükranlarımızı sunuyor, kolaylıklar diliyoruz.

24 Temmuz Perşembe günü sabah erken saatlerde Seyitgazi Kırka’daydık. Alan içerisinde neler yaşandığını, alınan tedbirleri, karşılaşılan durumları gözlemlemek amacıyla bölgeye hızla gittik. Başta Seyitgazi Belediye Başkanımız Sayın Uğur Tepe olmak üzere, alanda bulunan Odunpazarı Belediye Başkanımız Sayın Kazım Kurt ve görevli personelden çeşitli bilgiler aldık. Bu bilgileri uzman arkadaşlarımızla istişare ettik.

Ayrıca Kırka ve Seyitgazi’de yaşayan vatandaşlarımızla, yangından etkilenen bölgede fayda sağlamaya çalışan insanlarla da görüştük. Bu yangınla ilgili bazı soruları sorma gereği hissettik. Elbette bu soruların muhatabı, devleti yöneten hükümet ve bürokrasidir. Bu soruların şimdiye kadar sorulmamış olması, bizi bu konularda söz söylemeye mecbur bırakmıştır.

Mevcut hükümetin geçmişteki bu konudaki karnesi ortadadır. Türk Hava Kurumu’na ait uçakların kullanılamaması ve birçok alanda aktif bir faaliyetin yürütülememesi gibi durumlar bizleri ister istemez tedirgin etmiştir ve bu soruları sormamıza neden olmuştur.

Birinci sorumuz şudur. 2 bin 700 kilometrekarelik Eskişehir’de, kuş uçuşu yaklaşık 17 kilometre uzaklıkta ve aynı ilçe müdahale ekibi sınırları içerisinde yakın zamanda iki ayrı yangının çıkması tesadüf müdür? Şahsen benim tesadüflerle işim yok, hele ki söz konusu vatan olunca. Bunun tesadüf olmadığını net olarak görüyoruz. Ancak yine de sorumuzu yetkililere soralım.

Bugün dahi cevabını en yetkili kişilerin bile bilmediği bir başka soruyla devam edelim: Koordinasyonun yetkilisi kimdir? Alana gittik, bir telaş, bir hengâme var. Kimse kimin ne yaptığını bilmiyor. Bu yetki kavramı ne şekilde tanzim edilmektedir? AFAD mı yetkilidir? Orman Genel Müdürlüğü mü? Belediyedeki mevcut idari yapı mı? Bu konuda büyük sıkıntılar yaşandığını alanda bizzat görerek hissettik.

Eğer koordinasyon tek bir birimin üzerinde ise ve çalışmaların uyum içinde yürüdüğü iddia ediliyorsa, o zaman üçüncü soruya geçelim.

Yaptığımız görüşmeler ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, iki yangın arasında sıkışma ihtimali görüldüğü anda Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Birimi, yangının yön değiştirmesi tespiti üzerine alandan çekiliyor. Seyitgazi Belediye Başkanı’yla görüştüğümüzde, yangının yön değiştirdiğini ve ekiplerini alandan çektiklerini belirtti. Ancak maalesef biz o yangında 10 vatan evladını toprağa verdik. Bu büyük bir çelişkidir.

Altyapıya indiğimizde, Orman Genel Müdürlüğü’nün yangın işçilerini yeterli eğitimden geçirmediğine dair bilgiler çeşitli kaynaklardan tarafımıza ulaştı. Örneğin, Tolunay kardeşimiz sadece 1 aylık bir işçiyken, yangına hiçbir hazırlığı olmadan sürüklenmiş. Bu personel eksikliği midir? Envanter yetersizliği midir? Yoksa koordinasyon eksikliği midir? Bunun tahlilini mevcut yapıdan, Türk kamuoyunu aydınlatmak adına talep ediyoruz.

AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Barış Altan Doğan, 2 gün önce şu açıklamayı yaptı: “Yangının olduğu alanda telsiz ve telefon iletişimi mümkün değil. Röle kurmamıza rağmen telsizden haberleşemedik. Şu anda haber alamadığımız arkadaşlarımız var. Onlarla ilgili Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere, bakanlıklar tarafından çalışmalar başlatıldı.”

Bu açıklamadan anlıyoruz ki, ani durumlarda bürokrasimizdeki bazı eksiklikler nedeniyle müdahale süreçleri yavaş işlemekte ve bu durum zaman zaman hayati sonuçlar doğurmaktadır.

Yangın sırasında iletişim sağlanamıyorsa, bu müdahale koordinasyon açısından sınıfta kalmış demektir. İletişim eksikliği, alandaki kişilerin konumlandırılmasında doğrudan etkili olmaktadır. Ertesi gün siyasilerin ve bürokratların bölgeye gelişiyle birlikte, baz istasyonlarının kurulduğunu ve iletişim altyapısında çalışmalar yapıldığını gördük. Yangın sırasında yapılmayan çalışmalar, siyasiler gelince alelacele yapılmıştır.

Yangın bölgesinde, dün itibarıyla Kütahya istikametine yönelik ekiplerin önlemler almaya başladığını gördük. Bu bağlamda, bölgede ruhsat başvuruları var mı yok mu, bu sorunun da yetkililer tarafından yanıtlanmasını bekliyoruz.

Basına yansıyan iki kişinin gözaltına alındığı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı bilgisi var. Bu kişilerin akıbeti nedir? Son dönemlerde kendilerini “Ateşin Çocukları” olarak lanse eden bazı yapıların bu işin içinde olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bu sorunun da devletin ilgili birimlerince net bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Elbette bu soruların yanıtlarını Cumhuriyet Başsavcılığı araştıracaktır. İnanıyoruz ki ilgili makamlar kamuoyunu bilgilendirecektir.

Son haftalarda yaşanan yüzlerce orman yangını ve bu yangınlarda alınması gereken tedbirlerin yetersizliği, Türk toplumunu derinden endişelendirmektedir. 2025 yılında 10 şehit veriyoruz. Dün katıldığım iki cenazede, o evlerdeki feryatları iliklerime kadar hissettim. Türk milleti de aynı acıyı hissetti.

Bu bize reva görülecek bir tablo değildir. 2025 yılında, teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda, insanlarımızı bu şekilde kaybetmek zorunda değiliz. Buradan hükümete ve Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz: Biz toplum olarak şatafat istemiyoruz, güven içinde ve koordinasyon içinde yaşamak istiyoruz.

Bu nedenle, yangınların nasıl çıktığı, kimlerin sorumlu olduğu ivedilikle araştırılmalı, suçlulara gereken cezalar verilmelidir. Ayrıca toplum bu konuda eksiksiz bir şekilde bilgilendirilmelidir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ağaca verdiği değeri bir kez daha hatırlatmak isteriz. Yalova’daki Atatürk Köşkü’nün bir çınar ağacının dalı kesilmesin diye 5 metre kaydırılması, Atatürk’ün doğaya olan hassasiyetinin bir göstergesidir. 1925 yılında, Ankara Belediye Başkanı’nın sunduğu bütçede ağaçlandırmaya dair bölüm bulamayan Gazi Paşa’nın, “Ağaçlandırma bütçesi başka sayfalarda mı?” sorusuyla verdiği mesaj da unutulmamalıdır.

Atatürk Orman Çiftliği’nde verimsiz arazilere orman vasfı kazandırılması yönünde verdiği talimatlar, vatan toprağının asla kaderine terk edilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bugün görüyoruz ki, cumhuriyet değerleri sadece ormanlar değil, birçok alanda tahrip edilmektedir. Türk milleti, kendi doğasını, kendi çocuğunu, kendi kadını korumak zorunda bırakılmaktadır.

Devlet olmanın temel kaidesi şudur: Millet çalışır, yıpranır; devlet ise milletine sahip çıkar. Kadınına, çocuğuna, doğasına, hayvanına sahip çıkar. Biz devletten yalnızca bu sahip çıkma hassasiyetini bekliyoruz.

Bu konuda gerekli adımların ivedilikle atılmasını Zafer Partisi olarak talep ediyoruz. Hatta Türk milleti adına talep ediyoruz.

Son olarak, hafızaları tazelemek adına birkaç örneğe değinmek istiyorum. 2014’te Soma’da yaşanan maden faciasında 301 insanımızı kaybettik. 2018’de Çorlu tren kazasında 25 vatandaşımızı toprağa verdik. Daha dün Bolu’da 78 vatan evladımız metan gazı zehirlenmesinden etkilendi. 12 askerimiz şehit oldu. Ve son olarak bu yangın faciasında 10 vatan evladını kaybettik.

Bu acıların durmasını ve gereken çalışmaların bir an önce yapılmasını istiyoruz. Eğer siz yapmayacaksanız, bizler Türk milliyetçileri ve Atatürkçüler olarak, Türk milletiyle omuz omuza verip gerekeni yapmaya kararlıyız. Bu konuda milletimizin hiçbir şüphesi olmasın.”