Fakat işin uzmanı olarak şunu net söyleyebilirim: Sarımsak, sağlıklı beslenmenin gizli kahramanlarından biri.
Peki hiç sarımsak yemezsek ne olur? Hemen paniklemeyin, hayati bir tehlike oluşmaz ama sarımsağın sağladığı bazı güçlü etkilerden mahrum kalırız. Özellikle bağışıklık sistemini destekleyen, kalp sağlığını koruyan ve vücuttaki iltihaplanmayı azaltan bileşenleriyle tanınır. Antibakteriyel özelliğiyle doğal bir koruyucu gibidir.
Yine de bazı danışanlarım sarımsağı ya tadından ya da kokusundan dolayı hayatlarına dahil edemiyor. Bazen de mide hassasiyeti ya da bazı ilaçlarla etkileşim nedeniyle bilinçli olarak tüketmiyorlar. Böyle durumlarda “ne yapalım, kaderimiz buymuş” deyip kenara çekilmek yok. Her besinin bir alternatifi mutlaka var.
Sarımsağın yerine antioksidan ve bağışıklık dostu etkiler arıyorsanız; zencefil, soğan, pırasa ve hatta turp güzel seçenekler. Bunlar da hem vücudu koruyan bileşenler içerir hem de mutfağımıza kolayca uyum sağlar. Sarımsağın kokusunu sevmeyenler için siyah sarımsak da güzel bir alternatif; hem daha hafif hem de daha kolay sindiriliyor.
Ben her zaman şuna inanırım: Beslenme, dayatma değil denge işidir. Sevmediğiniz bir besini zorla yemek yerine, onun besin değerini başka yollarla vücudunuza kazandırmak mümkündür.
Sarımsak önemli mi? Evet. Ama olmazsa olmaz mı? Hayır. Önemli olan çeşitlilikten vazgeçmeden, bedeni bütünsel olarak desteklemek. Her lokmada vücudumuza iyilik yapabiliriz; illa sarımsakla değil, sevdiğimiz ve bize iyi gelen alternatiflerle de...