ESKİŞEHİR HABER

Hüseyin Özcan: "Sandıktan korkmayın, sandıkla geldiniz, emin olun ki sandıkla gideceksiniz"

Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan, belediye başkanlarının gözaltına alınmasını ve ekonomik gidişatı sert sözlerle eleştirdi.

Abone Ol

Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı;

“Malumunuz, birkaç gün önce üç belediye başkanı daha bir Şafak operasyonu ile evlerinden alındı. Sandığın iradesini yok sayan hükümet, halkın iradesini hiçe sayarak, yine birtakım iddialarla, sandıktan halkın teveccühünü kazanarak çıkmış belediye başkanlarını adeta topladı.

Bu ne demektir? Bu, “Biz halkın gösterdiği iradeye, yani sandıkta kaybetmeye rızamız yoktur. Siz sandıkta kazansanız bile, biz bir gün şafak operasyonu ile hepinizi alırız,” demektir. Bu, maalesef millî iradeyi, üniter devlet yapısını yok saymaktır. Peki bunu neden yapıyorlar? Hepimiz çok iyi biliyoruz.

Özellikle yaklaşık iki gün sonra, muhalif seslerin yükseldiği iki televizyon kanalının kapatılacak olması da bunun en açık göstergesidir. Bu televizyonlar halkın derdini, meramını anlatıyordu. Şimdi ben inanıyorum ki, hep söyledikleri gibi, “turpun büyüğü” önümüzdeki on günlük süreçte ortaya çıkacak. Acaba o 10 günde ne olacak ki halk duymasın, görmesin, izleyemesin? Bu da bu niyetle yapılmış bir operasyondur.

Hatırlarsanız 2020 seçimlerinden önce Genel Başkanımız Gültekin Uysal, “Bu millete bu ızdırapları çektirenlerden hukuk önünde hesap soracağız,” demişti. Yani bir devri sabık yaratılacağını söylemişti. O dönem kendisini eleştirenler, şimdi aynı sözleri dile getiriyor. Çünkü yargılanacak çok şeyleri var. Bagajları dolu, sırtlarındaki kambur büyümüş durumda. Ve korkuyorlar.

Neden korkuyorlar? İktidarlarını kaybettikleri anda yargılanmaktan, kayıp milyarlarca doların hesabını vermekten, yandaşlara sağladıkları ayrıcalıkların sorgulanmasından korkuyorlar. “Ananı da al git” denilen vatandaşların bir gün kendilerinden hesap sormasından korkuyorlar.

Sandıktan korkmayın. Sandıkla geldiniz, emin olun ki sandıkla gideceksiniz. Türkiye’yi getirdiğiniz noktayı, demokrasi tanımaz, hukuk tanımaz, adalet tanımaz bir hale sürüklediğinizin hesabını mutlaka vereceksiniz. Ama biz bunu sizin gibi zorla değil, milletin iradesini arkamıza alarak yapacağız.

Madem Türkiye’nin birinci partisiyiz diye uçakta yandaş gazetecilere röportaj veriyorsunuz, o zaman seçimden kaçmayın. Dün bir genel başkan, “2 Kasım” diye seçim tarihi verdi. Buyurun, çıkın meydanlara. O zaman Akkoyun-Karakoyun ortaya çıksın. Kim kazanıyorsa iktidarı alsın. Kim kaybediyorsa bunun hesabını seçmenine versin.

Öyle bir iktidardayız ki, devletin bir organı olmaktan çıkmış Türkiye İstatistik Kurumu, sadece çalışanına ve emeklisine zam vermemek için masa başında alınan kararlarla sahte rakamlarla enflasyon açıklıyor. Ne oldu? Yüzde 16 küsur enflasyon açıklandı. Böylece emekliye ve memura reva görülen zam oranı da o oldu. Yaklaşık 2 bin lira civarında bir zam.

Ama daha zam oranı açıklanmadan, mecburen kullandığımız doğal gaza yüzde 25 zam geldi. Yani 2 bin lira fatura ödeyen bir vatandaş artık 2 bin 500 lira ödeyecek. Şimdi bu zam çok hissedilmeyebilir, çünkü az kullanıyoruz. Ama kışın bu rakamlar cebimizi yakacak.

İnsanlar bu zamlarla evlerine ancak 2-3 kalıp peynir, 2-3 kilo zeytin, 2 kilo et alabiliyor. Ve emin olun, Türkiye 2023’te yaşadığından çok daha kötü bir 2025 yaşayacak.

Vatandaşına, memuruna, emeklisine 22 bin lira gibi bir parayı reva görmek ve buna rağmen başka hiçbir şey vermemek “ölmeyin ama sürünün” demektir. “Bizim sosyal yardım vakıflarımız var, oradan faydalanın,” demekten başka bir şey değildir.

Sosyal yardımlaşma vakıflarından faydalanan insan sayısı yaklaşık 25 milyon. Yani halkın üçte biri bu vakıflardan aldığı yiyecek, giyecek, yakacak gibi yardımlarla hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Yani “karnını doyurur, boyuna talibim” deniyor. “Çalışmana gerek yok. Sesini çıkarma, ben senin makarnanı, pirincini veririm,” deniyor.

Bu işsizliği göstermemek için yapılmış bir oyundur.

Şimdi soruyorum: Hangimiz enflasyonun düştüğüne inanıyoruz? Hiçbirimiz. Neden? Çünkü üretimin olmadığı bir ülkede enflasyon düşmez.
Masa başında Hazine ve Maliye Bakanı’na soruyor: “Efendim bu ay enflasyonu ne kadar açıklayalım?” O da “Şu kadar açıklarsanız bütçe bu kadar açık verir,” diyor. Onlar da yüzde 1-1,5 gibi oranlarla geçiştiriyorlar.

Ancak emin olun, bu hükümet değiştiğinde bunların hesabı sorulacak. Verilmeyen farklar, geçim sıkıntısı yaşayan, yetmiş yaşında hâlâ iş arayan, evinden çıkamayan, bir bardak çay içemeyen emeklimizin hakları mutlaka verilecektir.

Bu iktidar, 23 yıldır iktidarda olduğunu unutmuş gibi, hâlâ enkaz edebiyatı yapıyor. Sanki başka bir parti yönetmiş, bu enkaz onlardan kalmış gibi davranıyor. Ama bu böyle gitmeyecek. Artık silkelenip ayağa kalkma zamanıdır. Artık sesimizi çıkarma, konuşma, itiraz etme zamanıdır.

Türkiye gerçekten çok zor durumda. Ve ne yazık ki iktidarın başındaki kişi, etrafındaki birkaç kişi sayesinde ülkenin gerçeklerini göremiyor. Türkiye’nin hali çok kötü. Çok acı.

Bakın, bu yıl yaklaşık 1 milyon genç üniversite sınavına girmedi. Sebep ekonomik. Aileler diyor ki “Seni okutacak gücüm yok. Git çalış, para kazan.”
İktidarın da istediği bu. Okumayan, bilim tahsil etmeyen, sorgulamayan gençler. Ya da tekrar palazlanmaya başlayan cemaat ve vakıflara bağımlı bireyler.
Bu bir oyundur, bu bir filmin devamıdır. Bu tuzaklara düşmemek için mutlaka sesimizi yükseltmek zorundayız.”