ESKİŞEHİR HABER

Hüseyin Özcan: "Ülke gündeminden uzaklaştırıldılar, koparıldılar"

Hükümet 2026 için para cezası gelirini 389 milyar TL olarak hedefliyor. Hüseyin Özcan da bütçeyi, yeni anayasa tartışmalarını ve kamusal harcamaları eleştirdi.

Abone Ol

Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı;

"Ülke gündemi maalesef iktidar partisinin söylemleriyle, vurdumduymazlıklarıyla devam ediyor. Ne yazık ki iktidar partisi, teflon tava gibi; üzerine hiçbir şey yapışmıyor. Geçen hafta Meclis’te, terörist başı Abdullah Öcalan denilen cani hakkında atılan sloganları hep birlikte izledik. Bu sloganları gördükçe aklıma 1991 yılında Afyon milletvekilimiz Ethem Kelekçi ve arkadaşlarının, Meclis kürsüsünden Kürtçe yemin etmek isteyen milletvekillerini nasıl yaka paça dışarı attıkları geliyor. Yine 1995 yılında, Meclis kürsüsünden Kürtçe yemin etmek isteyen milletvekillerini polis arabalarına bindirip Meclis dışına nasıl çıkardıklarını hep birlikte hatırlıyoruz.

Türkiye o günden bugüne neden bu şartlara geldi? Neden bu hale geldik? Hep birlikte oturup düşünmemiz gerekiyor. İktidar Partisi’nin sahipleri, şahsi menfaatlerini milletin menfaatlerinin önüne koydukça, bunları daha çok görecek gibiyiz. Ancak ısrarla ekonomideki toparlanmayı görmüyoruz. Eğitimdeki sıkıntıları görmüyoruz. Çiftçimizin, köylümüzün çektiği zorlukları görmüyoruz. Memurun, emeklinin, asgari ücretlinin yaşadığı geçim derdini görmüyoruz. Ve buna rağmen hâlâ “enflasyonu düşüreceğiz” diye iddialı konuşulurken; altın üzerinden yapılan borçlanmanın, sadece altındaki artış nedeniyle hazineye getirdiği yükün 10,4 milyar dolar olduğunu görmezden geliyorlar. Ve ısrarla seçim yapmamaktadırlar. Oysa bu memleketin, bu milletin refahı ve geleceği ancak bir erken seçimle mümkündür.

Şimdi yine bir Amerika gezisi yaşadık. Yine makam arabalarımızı uçaklarla Amerika’ya götürdük. Yine “Amerika’ya ne verdik, ne aldık?” diye düşünürken aslında her şeyimizi verdik. Yıllar önce F-35 alacağız diye Amerika’ya ödediğimiz iki küsur milyar doların karşılığında hâlâ bir uçak yok. Hâlâ F-16’ların yedek parçaları üzerinden pazarlık eden bir hükümet, 870 milyar metreküp doğalgaz bulduk diye sevinirken; 43 milyar dolar verip Amerika’dan sıvılaştırılmış doğalgaz alıyor. Amerika bizim Beylikova’daki nadir toprak elementlerine göz dikmişken, bu elementlerin katkısıyla yapılan F-35 uçaklarını bize vermiyor arkadaşlar.
Oradaki nadir toprak elementlerinin F-35’lere katkısını herkes biliyor.

Biz o kaynakları vermeyi göze alıyoruz ama uçakları almayı bir türlü beceremiyoruz. Bu hükümet artık miadını doldurmuştur. Geçen haftalarda da söylediğim gibi, bu hükümet artık topal ördek olmuştur. Seçimden başka çaresi kalmamıştır. Buna rağmen, iktidar namzeti Cumhuriyet Halk Partisi’nin de Mart ayından bu yana ülkenin reel politikasıyla ilgili en ufak bir söz etmemesi ilginçtir. Ne ekonomiyle ilgili konuşurlar, ne eğitimle, ne tarımla, ne de işçinin, memurun, yoksulun derdiyle ilgilenirler. Tek dertleri, birini hapisten çıkarıp Cumhurbaşkanı adayı yapmak! Bu, tabiri caizse, aynen şudur: Hükümet, Cumhuriyet Halk Partisi’nin eline bir oyuncak verdi; CHP de bu oyuncakla oynamaya devam ediyor. Ülke gündeminden uzaklaştırıldılar, koparıldılar. Hâlâ bir kişinin üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlar. İnanın, insanların aklına pek çok soru geliyor.

Meclis 1 Ekim’de açıldı; bugün itibarıyla 19 gün geçti. 19 gündür Meclis’ten halkın lehine tek bir karar, tek bir yasa geçmemiştir. Oysa Türkiye’yi bekleyen, gözümüzün önünde duran o kadar çok sorun ve ihtiyaç var ki… Memura vermediğiniz 3600 ek gösterge nerede? Söz verdiğiniz seyyanen zam nerede? Asgari ücretliye yapmanız gereken ara zam nerede? İnfaz koruma memurlarına vaat ettiğiniz haklar nerede? Uzman çavuşlara taahhüt ettiğiniz haklar nerede? Bunların hiçbiri yok. Öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek sözü nerede? Bunları konuşan yok. Biz neyi konuşuyoruz ülkede?.

Paraların üzerinde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı'nın imzasının bulunduğu dönemde, o imzanın sahibi Merkez Bankası Başkan Yardımcısı’nın dolandırıcılık hikâyelerini dinliyoruz beyler. Ve maalesef ki Türkiye gündemini, Türkiye’den uzakta yaşamak zorunda kalan bir mafya liderinin geçmişte söylediklerinin doğruluğunu tartışır hâle geldik. Bu o kadar acı bir durumdur ki aslında “balık baştan kokar” sözünü bile aşmışız. Artık balık da kalmamış, her şey kopmuş. Balık kokmasın diye tuzladığımız tuz kokmuş. Ama bu hükümet hâlâ en ufak bir alınganlık göstermemekte. Şimdi yine Türkiye gündeminde, Adana Sağlık Müdürü’nün Ankara’daki bir toplantıya uçakla gittiğini; makam aracını ise karayoluyla Ankara’ya göndertip, dönüşte yine karayoluyla Eskişehir’e geldiğini konuşuyoruz. Maksat, Esenboğa Havalimanı’nda kendini karşılatmak, ardından bakanlıktaki toplantıya o araçla gitmek! Türkiye’de bir “makam arabası saltanatı” vardır. Buradan geçtiğimiz aylarda Sayın Eskişehir Valisi’ne sordum: “Eskişehir’deki resmi araç sayısını açıklayın” dedim. Hangi kurumun kaç resmi aracı var? Hangi kurumda sivil plakalı, kiralanmış ama resmi maksatla kullanılan araçlar var?Bu sorunun cevabı verilmedi.

Buradan bir kez daha söylüyorum. Sayın Vali bu bilgileri açıklamadığı sürece, her hafta bu soruyu sormaya devam edeceğim. Çünkü bu milletin bütçesi, bu milletin cebinden kesilen vergilerle oluşturulmuş bir bütçedir. Bu bütçenin, daire müdürlerinin ve devlet memurlarının şahsi giderleri için kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bir resmi araçla bir müdürün çocuğunun okuldan alınmasına izin vermeyeceğiz. Bir devlet memurunun, Eskişehir’de bulunmayan eşinin kullandığı devlet aracına müsaade etmeyeceğiz beyler. Buradan isim de isterlerse, isim de veririm. Hangi devlet memurunun eşi, burada görevli olmadığı hâlde devletin resmi aracına biniyor; bunların hepsini söyleriz. Ama Sayın Vali’ye özel ricamızdır: Aksi takdirde, önümüzdeki hafta açıklanmazsa 27 Ekim Pazartesi günü resmi bir dilekçeyle valiliğe müracaat edeceğiz. Eskişehir’deki resmi araç sayısını öğrenmek için. O zaman da herhalde bir “Dilekçe Kanunu” varsa, buna cevap vermek zorunda kalacaklardır.

Devletin malı deniz değildir! Orada, “tüyü bitmemiş yetimin” bastonunu dürte dürte, sokakta aç biilaç gezen emeklinin hakkı vardır. Devletin milyarlarca liralık ihalesini alanların vergisini affedeceksin; benim üç kuruş maaşına göz diktiğin işçinin, memurun maaşından gelir vergisi keseceksin! Böyle bir adaletsizlik dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Dün bir devlet memuru arkadaşla görüştüm. Diyor ki: “Maaşımdan yapılan kesinti yıl sonuna doğru 7–8 bin lirayı buluyor. Yani 7–8 bin lira eksik maaş alıyorum.” Sen milyarlarca liralık ihale verdiğin holdinglerin, kara para aklayanların vergisini affedeceksin; ama gariban memurun maaşından vergi keseceksin! Böyle bir adalet yok! Hani “Hz. Ömer’in adaletiyle geldik” diyordunuz bu iktidara? Nerede o adalet? Yok! Dolayısıyla bütün bunların hesabını soracağız ve takipçisi olacağız. Devletin bir kuruşunu yiyenin bin kere hesabını soracağız. Devlete ihanet edenin hesabını soracağız. Devletle dalga geçenin hesabını soracağız. Allah da bize şu ahir ömrümüzde o günleri göstersin, inşallah.