Büro Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi Sekreteri İsmail Hakkı Akçin şu ifadeleri kullandı:
"Mevcut hükümet, kendisini iktidara getiren ve bugüne kadar iktidarda kalmasını sağlayan uluslararası sermaye ve onun gölgesinde büyüyen yerli sermayenin varlık sebebi olan neo-liberal politikaları tavizsiz uygulamaktadır. Bundan sonraki süreçlerde de bu politikaları uygulamaya devam edeceğini, Orta Vadeli Program'da (OVP) ilan etmiş bulunmaktadır. Uluslararası ve yerli sermayenin talepleri doğrultusunda, toplumun ortak kazanımı olan ve ülkenin kalkınmasında mihenk taşı görevi yapan kuruluşlar, cüzi fiyatlarla elden çıkarılarak, bahsi geçen sermaye gruplarına servet olarak aktarılmıştır. Bu yetmezmiş gibi, bizlerden toplanan vergilerle teşvik adı altında para babalarına aktarılan paraların, ülkemiz insanına hiçbir katkı sağlamadığı gibi, toplanan vergiler bile yasaya aykırı bir şekilde yola, köprüye ve havalimanına harcanmıştır.
İktidarın sermaye yanlısı ve emekçi düşmanı bu politikaları, toplumun çoğunluğunu oluşturan biz kamu emekçileri, kamu emeklileri ve asgari ücretliler için bitmeyen bir kâbus olmaya devam etmektedir.
Bilindiği gibi, bütçe kanunu gereği, 2025 yılının bütçe görüşmeleri 15 Ekim itibarıyla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacaktır. Ancak iktidar tarafından 5 Eylül 2024 tarihinde açıklanan Orta Vadeli Program'da (OVP), kısıtlamalar bazlı bir bütçe hazırlanacağı, dolayısıyla açlık ve yoksulluk düşmanı, sermaye yanlısı bir ekonomik programa sadık kalınacağı ilan edilmiştir.
Biz emekçiler, yoksulluğa itiraz etmedikçe, hakkımız olanı talep etmedikçe daha fazla yoksullaşmaya devam edeceğiz. Bunun için, iktidarın ekonomik programından mağdur olan bizler, iktidarın bizlere düşük ücret vermek için kullandığı TÜİK’i tüm illerde protesto ediyoruz.
Bu nedenle, bir kez daha TÜİK Başkanı, Başkan Yardımcıları ve diğer sorumluları, kanunun kendilerine verdiği sorumluluk çerçevesinde davranmaya, iktidarın beklentilerine göre değil, piyasanın gerçekliğine uygun enflasyon verilerini açıklamaya davet ediyoruz. Aksi takdirde, haklarında bulunduğumuz suç duyurularına karşı yargının taraflı davranması, onları kurtarmaya yetmeyecektir.
Bu iktidar, iş başına gelme koşullarını hazırlayan 2001 krizi ortamında, yani bugünkü iktidarın ‘eski Türkiye’ dediği dönemde, ortalama bir kamu emekçisi asgari ücretin 2,92 katı ücret alırken, bugün ancak 2,01 katını alabilmektedir. Aynı dönemde, ortalama bir kamu emeklisi asgari ücretin 2,67 katı maaş alırken, bugün aldıkları maaş asgari ücretin ancak bir kısmına denk gelmektedir. İktidarın kötülediği o eski Türkiye’de, asgari ücret alan bir emekçi aldığı ücretle 12 çeyrek altın alabiliyorken, bugün ise kamu emekçisi 8,85 çeyrek altın, kamu emeklisi 3,81 çeyrek altın ve asgari ücretli ise sadece 3,68 çeyrek altın alabilmektedir. 2003 yılında, en düşük emekli maaşı asgari ücretin %47 daha fazlayken, bugün ise 12.500 TL olan en düşük emekli maaşı asgari ücretin %36’sı bile değildir.
Bugün, iktidarın yere göğe sığdıramadığı yeni Türkiye’de, ne biz kamu emekçileri, ne kamu emeklileri, ne de asgari ücretli emekçiler o gün elde ettiğimiz gelirlerin çok altında bir gelirle hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
TÜİK sayesinde iki yakamızı bir araya getiremiyoruz!
İktidar, bir yandan uygulamaya koyduğu bütçelerle bizlere daha az kaynak ayırırken, diğer yandan bizlerin düşük gelirle kalmasını sağlamak için TÜİK’e piyasa gerçeklerini yansıtmayan rakamlar açıklatmaktadır. OVP, iktidar politikasını hayata geçirerek bizleri yoksullaştırmıştır. Bizler biliyoruz ki, TÜİK yönetimi, kanunun talep ettiği oranlarda enflasyon oranlarını gizlememiş olsaydı, içinde bulunduğumuz yoksulluğu bu kadar derin yaşamayacaktık.
TÜİK’in, uzun yıllardır piyasa gerçeklerinden uzak açıklamaları, halkın en temel haklarını ve ihtiyaçlarını görmezden geliyor. Enflasyon verilerini manipüle ederek maaşlarımızı daha da eritiyor ve halkın geniş kesimlerini yoksullaştırıyor.
Bugün, burada ve örgütlü bulunduğumuz tüm illerde, başta TÜİK Başkanı, Başkan Yardımcıları ve diğer sorumluları, kanunun kendilerine verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmeye davet ediyoruz. Yetkililere, 2022’den beri açıklamadıkları gıda fiyatları verilerini dürüst bir şekilde kamuoyuna paylaşmaları ve piyasada oluşan gerçek veriler üzerinden enflasyon oranlarını açıklamaları gerektiğini hatırlatıyoruz. Aksi takdirde, iktidarla birlikte bizleri yoksullaştırmak üzere veri manipülasyonu yapan bu yöneticilere karşı yasal mücadelemizi sürdüreceğiz. Haklarında dava açarak hukuki yollardan haklarımızı aramaya devam edeceğiz.
TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarıyla mağdur olan tüm kesimleri haklı mücadelemizde yanımızda olmaya çağırıyoruz.
Birleşe birleşe kazanacağız!"