ESKİŞEHİR HABER

Kadir Çalışıcı: "Yeniden Refah Partisi şahlanış dönemine girdi"

Kadir Çalışıcı, Eskişehir'in temel sorunlarını ve Türkiye genelindeki ekonomik zorlukları gündeme getirerek, hükümetin ve yerel yönetimlerin işbirliği yaparak çözüm üretmesi gerektiğini ifade etti.

Abone Ol

Yeniden Refah Partisi MKYK Üyesi Kadir Çalışıcı şu ifadeleri kullandı;

"Hiçbir şeyden haberim falan yok. Şimdi ben bir davanın neferiyim. Vatanımıza, milletimize nasıl hizmet yapılır? İşte 40 yıl vali olarak, kaymakam olarak, idareci olarak görev yaptık. Ondan sonra emekli olduk. Emekli olduk ama bizi emekli etmiyorlar. Ondan sonra sağ olsun Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Bey bizi talep etti, rica etti. "Hani kenarda oturmayın Sayın Valim. Tecrübelerinizden, bilgilerinizden istifade edelim. Arkadaşlarımız istifade etsin. Memlekete hizmetin yaşı, sınırı, durumu yoktur. Sağlığımız elverdiği ölçüde memleket için çalışacağız." şeklinde.

Onun için ben bu meselenin bir neferi olarak herhangi bir şey talebim olmadı benim hiçbir zaman. Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı o zaman teklif edildi, biliyorsunuz. Şartları biliyorsunuz, öyle kazanma ihtimali falan düşünmedik. "Tamam madem ki davaya hizmetse, madem ki davanın neferi olarak bunu da götürelim." dedik. Ondan sonra çeşitli toplantılara, çeşitli çalışmalara ben herhangi bir kadir çalışıcı olarak katıldım, Allah'a şükür.

Bu sefer de 3. Büyük Kongremiz vardı. 16 Kasım'da oldu. Büyük Kongreye gittik ama muhteşem bir büyük kongre oldu yani gerçekten. Ben şimdiye kadar çok kongre gördüm ama çok muhteşem oldu. Şimdi tabii diğer partilerin de büyük kongrelerinin kalabalık olduğunu görüyoruz ama özellikle iktidar partisi ve muhalefet partisi kendi imkanları, mali imkanları falan çok geniş olduğu için, hem medya gücü hem mali imkanları çok geniş olduğu için bindirilmiş kıtalarla yapıyorlar bunları, biliyorsunuz. Çeşitli kurumların işçilerini, ondan sonra öğrenci, memur, bunların hepsini icbar ediyorlar, zorlayarak getiriyorlar ve orada büyük bir kalabalık toplamış gibi oluyorlar. Ama bizim partimizin öyle bir maddi gücü yok. Öyle bir imkanları yok. O 100.000 kişilik kalabalığın içinden bir kişi bana yaklaştı. Geldi, bir baktım sarıldı falan. Kim olduğunu da anlayamadım. Sonra dikkatli baktım: "Sayın Kaymakamım," diyor. "Bitlis'in Hizan ilçesinden. Kaymakamken müftülük memuruydum." diyor. "Sayın Kaymakam, sen bizi unuttun ama ben sizi unutmadım." dedi. "Sizi hâlâ unutamadım. Ben," dedi, "sizin isminizi burada duyunca sizi aradım, koşa koşa geldim." dedi. "16.800 lira emekli maaşı alıyorum," dedi. "Yarısını harcadım buraya gelmek için." dedi. Yani buraya toplanan kalabalığın profilini anlatmaya çalışıyorum. Böyle insanlar hem dışarıda miting alanı gibiydi hem de salon içi hınca hınç doluydu hem de çok böyle heyecanlı, çok, ne bileyim, özverili bir kalabalık. Muhteşem bir büyük kongre oldu.

Eskişehir'de değil, Türkiye'nin her yerinde, hatta Eskişehir'in dışında bile Refah Partisi'ne olan ilgi, sempati ve sevgi sanki bir şahlanış dönemine girdi. Bunu inşallah göreceksiniz. Dün sosyal medyadan bana bir şey atmışlar. Orada millet akın akın Refah'a gidiyor diye konuşuyorlardı. Bu arkadaşlarımızın çoğu biliyorsunuz, AK Parti eğilimli arkadaşlar. Yani TRT'nin de durumunu, TRT'nin de burada program yapıyorlar kendileri ve genelde de AK Parti eğiliminde arkadaşlar olmasına rağmen, orada aynı şu ifadeyi kullandılar: "Akın akın insanlar yeniden Refah Partisi'ne doğru geliyorlar." şeklinde bir ifade kullandı.

Onun için, daha şöyle bir ifade kullandı: Böyle bir anket falan yapmışlar kendileri. O ankette %26'dan bahsediyorlar arkadaşlar. Belki size hayal falan gelebilir ama çünkü toplum, memleketimiz... Geçenlerde Emirdağlı bir hemşehrime rastladım. O da böyle emeklilerden, 16.800 TL açlık sınırının altında geliri olan emekli kardeşlerimizden bir tanesi. Yakama yapıştı: "Vali Bey, Vali Bey, ne yapacaksanız yapın Allah aşkına! Yani nefesimiz kokuyor. Memleket... Çarşamba Pazarı'nı bilirsiniz, Eskişehir'in en büyük pazarı Çarşamba Pazarı'dır. Memleket dağılmış, Çarşamba Pazarı'na döndü! Lütfen ne olur, bir şeyler yapın!" şeklinde.

Bakın, şurada benim önümde bir tablo var. Çok, ben tabloya inanmak istemiyorum aslında ama bu tablo resmi rakamlarla. Şimdi asgari ücret 22104 TL bu ülkede. Emekli maaşı 16.000 TL. Açlık sınırı 28.000 TL. Yoksulluk sınırı 85.000 TL.

Bu şartlar altında nüfusumuzun %45'i açlık sınırının altında. Açlık sınırı ne demek? Açlık sınırı, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan aciz duruma gelmiş insanlar demek. 20 milyon insan Sosyal Yardım alıyor Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı'ndan. 20 milyona yakın insan icralık memlekette. Şimdi memleketin... Ben bunları akşam bu rakamları şöyle önüme koydum, düşündüm, ürperdim şahsen. Yani bu şartlar altında biliyorsunuz, iktidarı memlekette çok şey deviremez ama iktidarı, rahmetli Demirel'in ifadesi vardır: "Tencere devirir."

Eskişehir'in temel problemleri duruyor. Eskişehir'in en önemli problemlerinden bir tanesi şu. Eskişehir'deki vatandaşlarımızın çok büyük bir kısmı, belki sizler, bizler de dahil, bir deprem riski altındayız. Eskişehir'in biliyorsunuz, çanak gibi ortası. İşte Porsuk kenarındayız şu anda. Şurada inşaatlar yapılıyor. Ben olsam belediye başkanı olarak o Porsuk kenarlarına inşaat izni vermem artık. Çünkü buralarda biliyorsunuz, zemin erimesi var.

Eskişehir'de acilen, acilen burada iktidar, muhalefet olarak değil, hükümet olarak da yerel yönetimlerle de el birliği yapıp, çünkü insanların hayatı üzerine kumar oynanamaz, insanlarımızın can güvenliği çok önemli. İktidar, muhalefet diye hani belediyeler muhalefette, merkezi hükümet iktidar... Bu sürtüşmelere meydan vermeden bir insanımızın burnunun kanamaması lazım. Dolayısıyla Eskişehir'imizin en acil problemi kentsel dönüşüm, bunun depreme hazırlık. Allah korusun, ne zaman olacağı belli değil ki! Ne zaman geleceği belli değil ve hepimiz risk altındayız. Onun için, Eskişehir'in birinci temel problemi bu. Bunun için yeni imar düzenlemesi yapılması lazım ve Eskişehir'in mümkün mertebe merkezdeki yoğunluğunun kenarlara atılması lazım. Bu, ana strateji olması lazım.

Eskişehir'de diğer temel problemlerden bir tanesi ulaşım. Artık insanlar bezdiriyor. Geçenlerde ben evden buraya gelmek için 2 saat geçti. Neredeyse 2 saat yollarda kaldım. Yani o yüzden Eskişehir'in temel problemlerinde herhangi bir değişiklik yok. Tamam, arkadaşlarımız iyi niyetle çalışıyordur, ben kimseyi eleştirmek de istemiyorum ama iyi yönetiliyor mu derken, iyi yönetilme görüşü bakış açısına bağlı. Tabii, bunun iyi yönetilip yönetilmemesine halk karar verir, bizler değil. Seçim zamanı geldi mi halkımız karar verir." Dolayısıyla ben temel problemlerin daha çözülmediği, çözülemediği kanaatindeyim. Sizler de görüyorsunuz zaten bunu.

Yani başka temel problemlerden... artık ötekiler, trafiği falan biliyoruz da işsizlikti, geçim derdiydi falan bunlar hep girerse bunlar Türkiye'nin genel problemleri ama Eskişehir de bunu yaşıyor. Demin söylediğimiz gibi, neredeyse nüfusun %45'i açlık sınırı altında... Açlık sınırı ile yoksulluk sınırı çok farklı. Açlık sınırı Afrika. Afrika'daki insanların yaşadığı, yani hayatını devam ettiremiyor artık, idame ettiremiyor. Çöp kutularından veya pazarlardan şey toplayan insanlar görüyorsunuz ve bu yaşantı açlık sınırı. Onun bir tık üstü yoksulluk sınırı ki nüfusun neredeyse %80'i yoksulluk sınırında.

O yüzden sadece Türkiye'de benim yaptığım araştırmalarda 14 milyon insanın tuzu kuru. 85 milyondan 14 milyon insanımızın tuzu kuru. Yani paylaşımda adalet yok. Refah Partisi'nin biliyorsunuz, en önemli vaatlerinden bir tanesi: Yönetimde adalet, paylaşımda adalet ve yargıda adalet. Bu olmadan adalet, devletin dinidir diyorlar. Devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı yerde... ki paylaşımda adalet yok işte. 14 milyon insanın tuzu kuru, rahat ama geride kalan 70 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan bir ülkede yaşıyoruz.

Şimdi her şeyi karamsar yapmak istemiyorum ama ben akşam tabloları görünce böyle... Bunlar hep resmi rakamlar. Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın, TÜİK'in, ona benzer çeşitli resmi kuruluşların, Tüketici Hakları Derneklerinin falan, Türk-İş'in yaptığı araştırmalara şöyle bir baktım. Hepsi birbirine az çok benzer. Üç aşağı beş yukarı memleket ciddi şekilde açlık ve yoksulluk sınırı altında. En büyük dertlerimizden bir tanesi geçim sıkıntısı, gençlerin umudu yok, gençler işsiz. Üniversiteler bol bol diploma veriyor ama diplomalı işsizler ordusu oluşuyor. Bunların tek tek çözülmesi lazım inşallah."