Kahve, çoğumuz için sabah ritüelidir. İçindeki kafein sayesinde dikkati artırır, beyni uyarır ve metabolizmayı hafifçe hızlandırır. Ancak sabah kahvesini aç karnına içmek mide asidini yükseltebilir, bu yüzden kahveden önce hafif bir kahvaltı yapmak en doğrusudur.
Türü ne olursa olsun — ister Türk kahvesi, ister espresso, americano ya da sütlü bir latte — önemli olan miktar ve içeriğidir. Günde 1–2 fincan sade kahve genellikle yeterlidir. Şeker, krema, aromalı şurup gibi eklemeler arttıkça, kahvenin faydasından çok gereksiz kalori ve yağ almış oluruz. Aşırı kafein tüketimi ise çarpıntı, uykusuzluk ve huzursuzluk gibi etkiler yaratabilir.
Kakao ise biraz daha “şefkatli” bir içecektir. Özellikle şekersiz, saf kakao kullanıldığında içeriğindeki flavonoidler sayesinde kalp-damar sağlığını destekler, ruh halini iyileştirir ve magnezyum açısından da oldukça zengindir. Kakaodaki teobromin, kahvedeki kafeine göre daha yumuşak bir uyarandır. Bu nedenle kakao, günün ilerleyen saatlerinde — özellikle öğleden sonra ya da akşamüstü — sakinleştirici bir keyif içeceği olarak tercih edilebilir. Ancak yatmadan hemen önce içmek uykuyu geciktirebilir; en ideali akşam yemeğinden 1–2 saat sonradır.
Kısacası; güne enerjik ve odaklı başlamak istiyorsanız kahve, akşamüstü biraz rahatlamak istiyorsanız kakao daha uygun bir tercihtir. Önemli olan, bu içecekleri alışkanlığa değil keyfe dönüştürmek. Her yudumun farkında olmak… Çünkü mesele hangisinin “daha iyi” olduğu değil, hangisinin o ana daha iyi eşlik ettiğidir.
Bazen kahveyle güne başlarız, bazen bir fincan sıcak kakaoyla günü yavaşlatırız. İkisi de doğru zamanda, doğru miktarda olduğunda bedene de ruha da iyi gelir.