Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt şu ifadeleri kullandı;

"Bildiğiniz gibi bir yılı doldurduk. Meclisimizin bence verimli bir çalışma dönemi oldu. Yeni yılda da aynı dileklerle çalışacağımıza inanıyorum. Hem Adalet ve Kalkınma Partisi hem Milliyetçi Hareket Partisi meclis üyesi arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Uyumlu bir çalışma dönemi geçirdik. Bunda sizin katkılarınız da var, bizim de var katkılarımız. Çünkü yasaya aykırı olmayacak bir şeyi getirmiyor, getirmemeye gayret ediyoruz. Yanlışımız varsa onu da burada tartışarak düzeltiyoruz. O nedenle uyumlu bir çalışmayı hep birlikte gerçekleştirdik. O nedenle teşekkür ediyorum.

Şimdi, Madenciler Günü ile ilgili tabii ben de madencilerin bu gününü kutlamak isterim. Dün meclis üyemiz Zehra Hanım'ın konuşmalarında, bugünkü bu madencilikle paralel yürüyen, ciddi anlamda iş kazası, iş cinayeti dediğimiz somut gerçeklerle karşı karşıyayız. Burada Mehmet Bey söyledi; önlemi almak gereken, alması gereken, almalı. Ama ne yazık ki almıyor, aldırılmıyor, bunun denetimi yapılmıyor. Esas sorun budur. Şimdi sanıyorum bu madenlerle ilgili yapılan çalışmalar sonunda bütün davalar uzun bir zamana yayılmak suretiyle neredeyse zaman aşımıyla bitirilecek noktada. Burada önlemin alınmasından sorumlu olan işveren ise, işvereni bu noktada denetlemek durumunda olan da hükümettir. Dolayısıyla hükümetimizin bu işe daha ciddi sarılması gerekir.

Pek çok noktada verilen tavizlerle sonuç bu noktaya doğru geldi. Türkiye'deki vahşi madenciliği sona erdirmemiz gerekir. Bilinçli, bilimsel, arama nasıl yapılacaksa öyle yapılmalı. Talan edilecek gibi, peşkeş çekilecek gibi verilen izinlerin sonunda sıkıntıyı bütün Türkiye çekecek, bütün Türk halkı çekecek. Çok uzun vadeli uluslararası sözleşmeler Türkiye'nin her zaman zararınadır. Bizim maden yer altında duruyor, dursun, bir şey olmaz. Teknolojimizi geliştirdiğimiz zaman en az masrafla, en az zararla kendimiz çıkarmalıyız, çıkarabilmeliyiz. Nadir toprak elementleri de öyle bence. Şimdi nadir toprak elementlerini tabii sattık diye bir belge çıkmaz, böyle bir şey olmaz. Ama Amerika ile yapılan bu nükleer işbirliği antlaşmasının içinde bunun harmanlandığıyla ilgili duyumlarımız var. Çıkarsınız antlaşmayı koyarsınız ortaya, herkes bakar var mı yok mu? Görürüz. Yani bunu sizin "yok" demenizle ya da Cumhurbaşkanının "hayır kardeşim, öyle bir şey yok" demesiyle inanmıyoruz artık. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı 6 ay önce ak dediğine 6 ay sonra kara diyor. Dolayısıyla bu noktada güvenimiz yok.

Maden kazalarıyla ilgili Avrupa'da Essen, Almanya'da Essen'de bir madene gittik. En son kaza 1850'de olmuş. Demek ki önlem alınabilirse, bu işte dikkatli olunabilirse bu noktada farz edin Almanya'yı, bu denetimle mümkündür, bilimle mümkündür, insanlıkla mümkündür, o nedenle mümkündür.

Eskişehir'de Alpu, Kaymaz, efendim Beylikova'da, yani Alpu'da yapılacak aramaların tümü daha bilimsel bir çerçeveye oturmalı. Eskişehir'in arazisi içinde Seyitgazi ve Beylikova'da %95'i maden ruhsatlı. Yani kapatmış birileri. Seyitgazi'de kim ne çıkarırsa çıkarsın o oraya uğramak zorunda. Beylikova'da oraya uğramak zorunda. Şimdi bunları bilenler bu işi yapıyor. Ve öyle bir yasal mevzuat var ki; bir yerde bir maden ruhsatı alınmışsa, onun üstüne ikinci bir maden ruhsatı verilmiyor.

Biz bazı mahallelerde lületaşıyla ilgili bir araştırma yaptık. Maden ruhsatı için başvurduk. Dediler ki: "Burada daha önce krom madeniyle ilgili ruhsat verilmiş. Siz burada lületaşı arayamazsınız." Dolayısıyla bu mevzuatı düzeltmek de hükümetin görevi. İşte orada Eskişehir milletvekillerine iş düşüyor. İşte orada MKYK üyenizin, Adalet ve Kalkınma Partili politikayı oluştururken iş düşüyor. Ve onlar oluştururken konuşmazsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Adalet ve Kalkınma Partisinin bir programını savunmazsa, orada bir iş yapıyor denmez. Mesele budur. Yani 200 küsur milletvekiliniz var ama 80 kişi MKYK'da. MKYK'da olan kişi, parlamentoda partinin politikasını savunur. Bize sıra gelmemiş, savunmamış. Onu anlatmaya çalışıyor arkadaşımız. Yoksa elbette el altından iş takip ediyordur, bakana gidiyordur, şunu söylüyordur, bunu söylüyordur ama orada da gücü yetmiyor, işte olmuyor. Yani 23 tane daha lazım çevre yolunu yapmak için, öteki taleplerimizi yerine getirmek için. Bu noktada Eskişehir'de o birliği, beraberliği, bütünlüğü sağlama inşallah mümkün olur.

Karapınar'la ilgili, yani 12 yılda 39 değil bakın. Biz 18 Mart 2024'te temeli attık. 18 Mart 2024. 18 ayda bitirdik. 18 Mart 2024'e kadar uğraştık izin almak için, işi yapmak için. O engellemeleri anlatmak lazım. 12 yıl derken siz bunu dikkate almanız lazım. Şimdi inşallah bundan sonra kendi çabamızla ikinci grubu da 2026'da gerçekleştiririz. Orası bir örnek yapı olacak. O örnek yapıdan yan taraftaki arsalar, müteahhitlerle anlaşarak, sözleşmeler yaparak bir yenileme, bir kentsel dönüşüm gerçekleştireceğiz. Zaten bu da ancak böyle olur. Öteki türlü, TOKİ'nin yaptığı bir kentsel dönüşümden ziyade bir sosyal konut yapımı, onun da mantığı, mantalitesi çok doğru değil. Mevcut Eskişehir'de, mevcut döküntü ya da yıkıntı haline gelmiş yapıların dönüştürülmesi lazım. Bunun için de devletin gücü lazım. Belediyenin gücü ancak 39'a yeter, ancak 25'e yeter. Devlet bu işe el atmadığı takdirde bu iş zorlaşır. Bunun da böyle bilinmesinde yarar var.

Kurultayımızla ilgili artık çok konuşmanın anlamı yoktur. Kurultayımız başarılı geçmiştir. Türkiye'nin geleceğiyle ilgili programı gerçekleştirmiştir. Şimdi iktidar zamanı. Biz iktidara gidiyoruz."