KESK Eskişehir Şubeler Platformu adına konuşan Dönem Sözcüsü Umut Özge Yılmaz şu ifadeleri kullandı;

"Halk için bütçe demokratik Türkiye talebimiz ile konfederasyonumuz KESK bugün Samsun ve Adana’da, 29 Kasım’da da İzmir ve Van’da bölge mitingleri düzenliyor. Biz de bugün Eskişehir’de yerelimizden sesimizi duyurmak, taleplerimiz açıklamak için bu yürüyüş ve açıklamayı düzenledik. Buradan Samsun ve Adana mitinglerini selamlıyoruz.

Hepimizi yakından ilgilendiren bütçenin TBMM’deki görüşmeleri devam ediyor. Kamu emekçisinden işçisine, gencinden çocuğuna, asgari ücretlisinden emeklisine, kadından küçük esnafına, çiftçisine kadar toplumun büyük çoğunluğunu oluşturanlar olarak mutlu olmanın, huzurlu ve sağlıklı kalmanın neredeyse imkansız hale geldiği zor bir süreçten geçiyoruz.

Yıllardır bütçeler bizlerin ücretlerinden kesilen, attığımız her adımda ödediğimiz vergilerden, hatta adeta tuzak kurularak kesilen trafik cezalarından oluşuyor. Buna rağmen biz ne zaman bütçeden hakkımızı, insanca yaşamaya yetecek ücret, nitelikli kamusal hizmet istesek ülkeyi yönetenler her seferinde “bütçe imkanlarımız kısıtlı” dediler. Ama bizden toplanan vergileri bir avuç azınlığa faiz, teşvik, rant, hazine garantisi olarak aktardılar.

Bütçeler siyasi metinlerdir. Türkiye’de merkezi yönetim bütçe yasası, yani genel bütçenin içeriği; toplumsal kaynağın nasıl oluşturulacağının ve kullanılacağının, mali kaynağın kimlerden alınıp kimlere verileceğinin bir göstergesidir. Yani genel bütçe hükümetlerin tercihinin halktan mı yoksa sermayeden mi yaptığının belgeleridir.

2002’de genel kamu hizmetlerine ayrılan pay %42 iken 2025’te %29,1’e düşmüştür. Kuşkusuz 2026 yılında da kamusal hizmetlere ayrılan payın düşüşü devam edecektir. Bu düşüş bizden alınan vergilerin bizim için kullanılmadığının kanıtıdır. Kısacası her bütçede bizim cebimizden aldılar. Zengine, patrona, yandaşa verdiler. Biz yoksullaştıkça onlar zenginleşti. Mecliste görüşülen 2026 bütçesi ile hepimizin geleceğini daha da karartmak istiyorlar.

BES-AR Kasım 2025 verilerine göre Açlık sınırı 38.604 TL, yoksulluk sınırı 95.562 TL. biz kamu emekçileri ve emeklilerinin maaşlarına öngörülen artış ise sadece %16.

2026 bütçesinden kimin payına ne düşüyor?

Mecliste görüşülen bütçeden emeği ile geçinenler olarak bizlerin payına daha fazla vergi, daha düşük ücret ve maaşlar, dolayısıyla yoksulluk ve adaletsizlik düşüyor.

Bütçeden “aslan payı” yine patronlara, silah tüccarlarına, geçmediğimiz köprülerin yolların , gitmediğimiz hastanelerin, hava limanlarının müteahhitlerine veriliyor. Patronlardan, şirketlerden alınması gereken 2,5 trilyon TL vergiden, yani toplanacak her 100 TL verginin 18 TL’sinden istisna veya muafiyet denilerek baştan vazgeçiliyor.

Bizlerden alınacak vergiler, harçlar enflasyon hedefinin en az iki katı arttırılırken, sermaye kesimlerinden alınması gereken Kurumlar Vergisi geçen yıla göre düşüyor.

2026 bütçesi ile tam bir yıkım dayatıyorlar. Bunun için demokrasinin son kırıntılarını dahi rafa kaldıran, halk iradesini yok sayan adımlar atmaktan geri durmuyorlar. Üstelik 2026 bütçe teklifi ile sosyal yardımlardan yararlananların sayısı bile azaltılıyor.

Yani 2026 bütçesinden bizim payımıza yine mücadele düştü.

KESK olarak bu yıkım bütçesini kabul etmiyoruz.

Alın teri ile geçim savaşı veren milyonlar için, bizler için gittikçe ağırlaşan koşullar emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir.

Bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, halkın, emekçilerin bütçe süreçlerine etkin katılımı için bütçenin halkın onayına sunulmasını,

Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını; piyasalaştırılmasına, tasfiyesine özelleştirmelere son verilmesini,

Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini,

Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini, adeta seri cinayetlere dönüşen iş kazalarının engellenmesi için her türlü tedbirin alınmasını,

Sefalet düzeyindeki asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çıkarılması ve asgari ücretle çalıştırmanın anayasada tanımlandığı biçimiyle daraltılmasını,

Kamu emekçileri olarak grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırılıp, 4688 sayılı sendika yasasının değiştirilerek evrensel sendikal normlarla uyumlu hale getirilmesini,

Maaşlarımızdaki kayıpların karşılanmasını, en düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını, bunun için mevcut Toplu Sözleşmenin derhal yenilenmesini,

Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi her türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini,

Tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini

Gelir vergisi birinci dilim oranının %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerin %10’da sabitlenmesini.

Kar, faiz, servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,

Vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği projelerine ve Kur Korumalı Mevduat sistemine aktarılan hazine garantilerine son verilmesini,

Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimin arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını,

Halk iradesini, hukukun üstünlüğünü, düşünce ve ifade hürriyetini, tüm yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde yaşamasını temel alan bir ülke istiyoruz.

Bunun için; sadece kamu emekçilerini değil, “ülkede yaşanan sömürü ve kölelik düzenine itirazım var” diyen herkesi; tüm yurttaşlarımızı, tüm sendika ve konfederasyonları, emek ve demokrasi örgütlerini halktan, emekten yana bütçe talebini yükseltmeye, yoksulluğa karşı mücadelede birleşmeye çağırıyoruz.”