Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Nazan Aksaray şu ifadeleri kullandı;

"Gerçekten bu mücadelenin çok önemli bir ayağı da ortaya çıkabilecek halk sağlığı felaketine karşı verdiğimiz mücadele. Biz, bunun yaşanmaması için diğer uzmanlık alanlarındaki arkadaşlarımızla birlikte kendi alanlarımızdan katkı sunuyoruz. Ancak eğer bu maden açılacak olursa –ki biz buna asla izin vermeyeceğiz, bunu kesinlikle başaramayacaklar– o zaman yalnızca o bölgeyi değil, çok geniş bir alanı kapsayan bir halk sağlığı felaketiyle karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla büyük bir mücadele alanımız da burası.

Sağlık, sadece hastalıktan korunmak veya hasta olmamak değildir. Fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir. Şimdi Onur Bey’in de belirttiği gibi, madenin büyüklüğü yaklaşık 2000 futbol sahasına denk geliyor. Ruhsat alanının boyutunu daha somut ifade etmek için daha önce de söylediğimiz bir örneği tekrarlamak istiyorum: Emek, Büyükdere, Gök Meydanı, Vişnelik, Akarbaşı, Kırmızıtoprak, Erenköy, Yıldıztepe ve Yenikent mahallelerinin toplam yüzölçümü 17,947 kilometrekaredir. Oysa madenin ruhsat alanı 18,4 kilometrekaredir. Yani şehrimizin bu büyük mahallelerinin toplamından daha geniş bir alanı maden etkileyecek.

Dolayısıyla az önce sayılan tüm doğal yaşam alanlarını, ekosistemi, bitkileri, hayvanları, su kaynaklarını, ormanları etkileyecek. Önce ormanlarımız gidecek, yüzey bitkileri yok olacak, sular kuruyacak, tarım alanları ve hayvancılık bitecek, arıcılık sona erecek. Bu süreçte tahmin edemeyeceğimiz kadar yoğun bir toz ve gürültüyle karşılaşacağız. Ardından siyanür, ağır metaller, sülfürlü bileşikler ortaya çıkacak.

Bunların sonucunda fiziksel olarak ciddi halk sağlığı sorunlarıyla karşılaşacağız. İnsanlarımız gerçekten hastalanacak. Gürültüye bağlı işitme kayıplarından başlayarak, binaların yıkılmasıyla ortaya çıkacak barınma sorunlarına, toz kaynaklı akciğer hastalıklarına kadar birçok rahatsızlık yaşanacak. Kimyasallarla ilişkili beyin, kan, sinir sistemi hastalıkları, bebeklerde erken ve anomalili doğumlar, hatta kansere neden olabilecek etkenler ortaya çıkacak.

Bunların ötesinde ruhsal hastalıklar da büyük bir sorun olacak. Düşünün, insanlar yerinden edilmiş, üretim biçimlerini ve yaşam alışkanlıklarını kaybetmiş, tarım yapamaz hâle gelmiş, göçe zorlanmış. Göç, beraberinde pek çok hastalık getirir; bunların başında da ruhsal hastalıklar gelir.

Dolayısıyla bir bütün olarak ele aldığımızda, çok ciddi bir halk sağlığı krizinden bahsediyoruz. Üstelik ülke geneline baktığımızda, biz buna “vahşi madencilik” diyoruz. Çünkü gerçekten, açıklamalarda da belirtildiği gibi, hiçbir doğal denge gözetilmeden yalnızca madenin çıkarılması hedefleniyor. Türkiye’de şu anda 378 bin maden ruhsatı bulunduğu biliniyor. Yani ülkemizin her köşesi adeta şirketlere teslim edilmiş gibi görünüyor.

Ama elbette biz buna izin vermeyeceğiz. Eskişehir-Bilecik Tabip Odası olarak bu konuda dava açacağız. Halkımızı desteğe çağırıyoruz. Mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız. Çünkü bu topraklar bizim topraklarımız. Şirketlere asla teslim etmeyeceğiz."