Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayhan Altıntaş şu ifadeleri kullandı;
Eczacılık mesleğinin bilimsel yetkinliğine yönelik had bilmez beyanlara karşı halkımızı bilimsel gerçeklerle aydınlatıyoruz.
Eskişehir'de aktar esnafı temsilcilerinin, eczanelerde bitkisel ürün satışına ilişkin dile getirdiği "herkes kendi uzmanlık alanında kalsın", "eczacı bizim sattığımız otları bilemez" ve "bizdeki bitkisel" şeklindeki akıl dışı beyanatları, eczacılık camiası olarak bizleri derin bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu hadsiz, mesnetsiz ve bilimsel gerçeklerden tamamen uzak açıklamalar, eczacılık mesleğinin asırlara dayanan bilimsel temellerini, akademik eğitim süreçlerini ve halk sağlığına olan şaşmaz katkısını küçümseyen, açıkça bir hadsizlik örneğidir. Halkımızın doğru bilgilendirilmesi ve mesleğimizin yüce saygınlığının her türlü spekülasyondan korunması adına bu detaylı açıklamanın kaçınılmaz olduğu görülmüştür.
Öncelikle, bilimin ve aklın ışığında belirtmek isteriz ki, dünyada tıbbi bitkilerle ilgili akademik düzeyde eğitim alan, bu alanda derinlemesine uzmanlaşan ve farmasötik botanik, farmakognozi (doğal ilaç hammaddeleri bilimi), fitoterapi (bitkilerle tedavi) gibi ana bilim dallarında yükseköğrenim görerek bu bilgileri pekiştiren, aynı zamanda bu alanda bilimsel danışmanlık yetkinliğine sahip tek meslek grubu eczacılıktır. Eczacılık fakültelerinde verilen beş yıllık lisans eğitimi, sadece sentetik kimyasalları değil, aynı zamanda bitkilerin morfolojik, anatomik, kimyasal ve farmakolojik özelliklerini kapsayan, modern bilimsel metodolojiye dayanan, uluslararası standartlarda belirlenmiş kapsamlı bir müfredatı içermektedir. Eczacılar, bitkinin doğru türünü teşhis etmekten, aktif bileşenlerini belirlemeye, etki mekanizmalarını anlamaktan, potansiyel yan etkilerini ve ilaç etkileşimlerini öngörmeye kadar geniş bir bilgi yelpazesine sahiptir.
Aktar esnafının "bizim sattığımız otları bilemezler" şeklindeki, bilgi eksikliğinden kaynaklanan ve cehaleti yansıtan iddiaları, bilimsellikten uzak, mesnetsiz ve gerçek dışıdır. Eczacılar, "ot" diye tabir edilen bitkisel materyallerin, doğru botanik tanımlaması, kültivasyon koşulları, toplama zamanı, kurutma ve saklama yöntemleri, etken madde standardizasyonu, kalite kontrol süreçleri, kontaminasyon riskleri (ağır metaller, pestisit kalıntıları, mikrobiyal yük) gibi kritik faktörler hakkında derinlemesine bilgiye sahiptir. Bu faktörlerin herhangi birindeki eksiklik veya yanlışlık, ürünün etkinliğini ortadan kaldırabileceği gibi, halk sağlığı açısından ciddi zehirlenme ve geri dönüşü olmayan sağlık sorunları riskleri de taşımaktadır. Aktarların bu konularda herhangi bir akademik eğitimi veya bilimsel denetim yetkinliği bulunmamaktadır. Onlar, bilimsel kanıt ve güvenlik standartlarından uzaktırlar.
Bir ürünün "bitkisel" olması, onun tamamen masum veya risksiz olduğu anlamına gelmez. Bilimde "doğal" demek her zaman "güvenli" demek değildir. Bilindiği üzere, tarihte ve günümüzde birçok zehirli madde de bitkisel kökenlidir. Hatta, şifa amacıyla kullanılan birçok bitki, yanlış dozda, yanlış kombinasyonda veya yanlış hastalıkta kullanıldığında ciddi yan etkilere, karaciğer ve böbrek hasarlarına, hatta ölümlere dahi yol açabilmektedir. Bitkisel ürünler de tıpkı sentetik ilaçlar gibi farmakolojik etkilere sahiptir ve dolayısıyla potansiyel yan etkilere ve ilaç etkileşimlerine açıktır. Bu nedenle, bitkisel ürünlerin de tıpkı diğer ilaçlar gibi bilimsel bilgiye dayalı bir danışmanlık eşliğinde, güvenilir kaynaklardan temin edilmesi mutlak bir zorunluluktur. Bu danışmanlık yetkisi ve sorumluluğu, aldığı akademik eğitim, sürekli mesleki gelişim ve etik yükümlülüklerle donanmış eczacıya aittir.
Bizler, eczacılar olarak, halk sağlığını her türlü ticari kaygının üzerinde tutan, bilimsel ve etik ilkelere bağlı bir meslek grubuyuz. Amacımız, sağlıklı bir toplumun inşasına katkı sağlamak, doğru ve güvenilir bilgiyle halkımızı bilinçlendirmek, ilaç ve tüm sağlık ürünlerine güvenli ve denetlenebilir erişimi sağlamaktır. Bitkisel ürünlerin eczanelerde, eczacı danışmanlığında satılması ihtimali, tam da bu kutsal amaca hizmet etmekte, halkımızın kontrolsüz ve potansiyel riskli ürünlerden korunarak, daha güvenli ve bilimsel temellere dayalı bilgiye ulaşmasını sağlamaktadır. Bu durum, aktar esnafının ifade ettiği gibi "işlerine olumsuz yansıma" değil, aksine halk sağlığının korunması adına atılmış bilimsel ve medeni bir adımdır.
Elbette ki her meslek grubunun kendi uzmanlık alanında kalması gerektiği ilkesine sonuna kadar katılıyoruz. Ancak eczacılık mesleğinin bitkisel ürünler konusundaki uzmanlık alanı, sadece "kimyasal" ilaçlarla sınırlı değildir; aksine, farmakognozi ve fitoterapi gibi ana bilim dallarıyla doğrudan bitkisel ürünleri, onların standardize edilmiş preparatlarını ve güvenli kullanımlarını da bilimsel olarak kapsamaktadır. Aktarların işi ise, baharat ve benzeri amaçla kullanılan bitkilerin ticari alım satımı, perakende satışı ile sınırlıdır. Ürünlerin tıbbi özellikleri, farmakolojik etkileri, klinik çalışmaları veya halk sağlığına uygunlukları konularında bilimsel bir yetkinlikleri, bilgileri, eğitimleri veya yasal sorumlulukları bulunmamaktadır. Bu ayrım, halk sağlığı açısından hayati derecede önemlidir.
Eczacılık mesleği, asırlar boyu süregelen bir bilim ve şifa geleneğinin modern temsilcisidir. Her bir eczacı, üniversite sıralarında farmasötik bilgiyle yoğrulmuş, laboratuvarlarda bitkisel maddeleri analiz etmiş, potansiyel riskleri ve faydaları hakkında eğitim almıştır. Halkımızı, sağlıkları için hayati önem taşıyan konularda, bilimsel bilgiye dayalı ve güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeye, danışmanlık almaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, sağlıkta ehliyet ve liyakat vazgeçilmezdir. Spekülasyonlara ve bilimsel temeli olmayan iddialara itibar etmek, kendi sağlığımızı riske atmaktır.
Kamuoyuna saygıyla ve bilimsel gerçeklerin ışığında duyurulur."