SES Eskişehir Şube Yönetim Kurulu adına konuşan Şube Başkanı Bülent Yıldırım şu ifadeleri kullandı;

"Sosyal hizmetlerin geçirdiği olumsuz dönüşüm sosyal hizmet emekçileri olan bizlerin çalışma koşul ve biçimlerini her geçen gün daha da kötüleştirmeye devam etmektedir. Personel yetersizliğine bağlı iş yoğunluğunun arttığı, çalışma sürelerinin uzadığı, mesleki standartlara uygunluğun ortadan kaldırıldığı bir dönemdeyiz. Bunlara ek olarak; ücretlerin giderek eridiği ve alım gücümüzün azaldığı, gerek yönetim mekanizmalarından gerekse hizmet verdiğimiz kişiler tarafından uygulanan şiddetin arttığı bir süreç yaşayan biz sosyal hizmet emekçilerinin sorunları son ekonomik kriz ile birlikte daha da belirgin hale gelmiştir.

Bu istihdam rejimi ve çalışma biçimlerinden kaynaklı olarak sosyal hizmet alanında, bürokratik ve siyasal baskılar dozunu artırarak devam etmiştir. Örneğin; pandemi döneminde dünyada eşi görülmemiş şekilde aralıksız 21 güne varan blok çalışan sosyal hizmet emekçilere zamanında maske bile dağıtılamamıştır. Sosyal hizmet emekçileri ve aileleri yalnız bırakılmıştır. İzin haklarını tam kullanamamıştır.

Torpil ve kayırmacılık kurumlarımızın en küçük birimlerine kadar sirayet etmiş sosyal yardımlar ve huzurevi işlemleri dahil birçok hizmet referans vasıtasıyla gerçekleşmeye başlamıştır.

Yine görevde yükselme sınavlarında ve atama işlemlerinde mülakat adı altında yapılan haksızlıklarla mücadele etmeye devam ediyoruz. Ülke genelinde bir günde ek ders karşılığı işe alınarak kadroya alımları sağlanan kişilerin olduğu yönünde çok sayıda şikayet aldığımızı ve bu konuda da gerekli araştırmaları yaptığımızı hatırlatmak isteriz

Sosyal hizmeti 7/24 esaslı olarak sürdüren arkadaşlarımızın, ulaşım (servis) ve beslenme ihtiyaçları karşılanmamakta, özellikle tatil bölgelerinde ve büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında sorun yaşanmaktadır.

İşyerlerimizde çalışma ortamımıza yönelik sorunlarımızın yok sayılması, pandemi, deprem gibi olağanüstü durumlarda temel fizyolojik ihtiyaçlarımızın bile karşılanamaması bize sosyal devletin ve sosyal hizmetin evrensel ilkelerden uzaklaşarak siyasi rant malzemesi olarak kullanılmasının ağır sonuçlarını gösterdi.

Sosyal hizmetler alanında çalışan emekçiler olarak yoksulluğun, yoksunluğun ve dezavantajlı olmanın bir insan için ne demek olduğunu ve bunun nasıl önleneceğini de en iyi bilenleriz. Bu nedenle temel mücadelemiz yoksullaşmamak, yoksullaştırmamak ve insanca yaşayabilecek koşulların oluşturulmasıdır.

Sosyal hizmet emekçileri olarak bizler, 2026-2027 yıllarını kapsayacak Toplu Sözleşmeye giderken; birbirimizi ötelemeden, sendika ayrımına gitmeden hem kendimiz hem de halkımızın sosyal hizmet hakkı için, yaşadığımız sorunların çözümüne yönelik haklı ve meşru taleplerimizi TİS masasında karar haline getirinceye kadar birlikte örgütlenmek birlikte mücadele etmek zorundayız.

Olmazsa olmaz temel taleplerimiz;

Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası,

Tüm çalışanların 657 4/a kapsamına alınması, ek ödemeler değil tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan insanca yaşayacak temel ücret verilmesi, Emekçilerden alınan vergi % 10’da sabitlenmesi olmakla birlikte; (Ayrıntılı TS metnimizi web sitemizden görebilirsiniz.)

Sosyal Hizmet İş Kolunda TS metnimizde yer alan bazı önemli taleplerde aşağıdaki gibidir. taleplerimiz ; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında;

Özel gereksinimli kişilere, çocuk, yaşlı ve kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışan tüm emekçilere istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanlara ek ödeme oranlarına 20 puan ilave edilerek ek ödeme yapılmalıdır. Kadrolu istihdam sağlanmalıdır. Sosyal hizmet tazminatı verilmelidir.

Meslek farklılıklarını ve meslek sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmalıdır.

Mesleki çalışmalar mesleklerin rol ve sorumluluk alanları ve sınırları çerçevesinde tanımlanmalı, çalışanlara keyfi ve görevleri olmayan işlerin yaptırılması engellenmelidir.

Mesleki çalışmalara ve raporlara müdahale edilmesi engellenmelidir.

Yatılı kuruluşlarda çalışan personelin nöbet ücretleri artırılmalıdır. Yatılı olmayan kuruluşlarda gerçekleştirilen fazla çalışma ücretlendirilmelidir.

İcap nöbetleri ve danışmanlık tedbirleri için ödenen ücretler yapılan işin ve çalışanların emeklerinin karşılığı olabilmekten çok uzaktır, ücretlerde artış sağlanmalı, icap nöbeti tam olarak tanımlanmalıdır.

Fiilen genel idari hizmet sınıfı işlerini yapan yardımcı hizmetler personelinin sınavsız genel idari hizmetler kadrosuna geçişleri sağlanmalıdır.

Çocuk eğiticilerinin kadrosu genel idari hizmetler sınıfından çıkartılarak sağlık hizmetleri sınıfına alınmalıdır.

Vekaleten idarecilik kaldırılmalı, asil idarecilik kadrolarına liyakat ile seçim yöntemi ile atama yapılmalıdır.

Atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmeli, tayin ve yer değiştirmede hiçbir kurumda olmayan koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır.

Sosyal hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu bir çalışma alanıdır. Sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar, çalışanlara yönelik tehditler başta olmak üzere çalışanların fiziki ve hukuki güvenliklerinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

7/24 hizmet veren, nitelikli ve anadilinde çocuk bakım merkezleri ve kreşlerin oluşturulması güvence altına alınmalıdır. Kreş hizmeti sağlanamayan yerlerde günün ihtiyaçlarına uygun şekilde kreş ödeneği sağlanmalıdır.

İşe gidiş gelişlerde zorunlu servis sağlanmalıdır. Servis olmayan birimlerde gündüz için aylık abonman bedeli, gece çalışması için de taksi ücreti ödenmeli,

Hukuksuz OHAL/KHK’leri sonuçlarıyla birlikte iptal edilmelidir. İhraçlar işlerine iade edilmelidir

Tüm emekçilere 3600-7200 arası ek gösterge uygulamasına geçilmeli,

Sağlık ve sosyal hizmetler ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsamalıdır. Bu toplu sözleşme düzeneği ile bir sonuç elde edilmeyeceğini 7 dönemdir (14 yıl) mutabakat altına alınan ama uygulanmayan toplu sözleşme maddelerinden biliyoruz. Sonuç elde edilemeyeceğini demokratik bir çalışma ve özgür örgütlenme ortamı olmadığı için bürokratlar, idareciler ve siyasiler tarafından büyütülüp yetkilendirilen sendikamsı yapıdan biliyoruz.

Türkiye’de kamu sendikalarının mücadele tarihine bakarsak var olan hakların korunması yeni kazanımlar elde etmenin yegâne yolu iş yerlerinde, alanlarda, meydanlarda yürütülen fiili ve meşru mücadele ile olduğu görülecektir. Bizde geçmişten günümüze fiili ve meşru mücadele hattımızdan vazgeçmeden mücadeleye devam edeceğiz.

Gerek konfederasyonumuz KESK bütünlüğünde gerekse de SES olarak taleplerimizin karşılık bulması için bu toplu sözleşme dönemine giderken ve toplu sözleşme dönemi boyunca da iş yerlerinden, alanlardan, meydanlardan sesimizi yükselteceğiz."