SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanı Bülent Yıldırım şu ifadeleri;

“Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine hazırlıklarımız başlamış durumda. Geride bıraktığımız 7 dönem boyunca, imzalanan Toplu Sözleşme metinlerinin "tarihi kazanımlar" olarak lanse edilmesine rağmen, emekçilerin geldiği nokta hepimizce malumdur. Maalesef, sendikamsı yapıların iktidar ile olan yakın ilişkisi, baskı, sürgün gibi mobbing yöntemleriyle büyütüldüğünü ve emekçilerin zorla üye yapıldığını görmekteyiz.

Bugün emeğiyle geçinen biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, ücretlerimizin yoksulluk sınırının altında kalmasıyla derin bir ekonomik çıkmazın içine itilmiş durumdayız. Enflasyon ve vergi yükü altında cüzdanlarımız dolmadan boşalmakta, kira paramızı dahi ödeyemez hale gelmiş bulunmaktayız. İşçi ve emekçinin aldığı ücretler, insanca yaşamdan çok, asgari düzeyde yaşamaya mahkûm edilmiştir. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımları görmezden gelinmekte ve bu durum birilerinin lütfu olarak değerlendirilmektedir.

1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 23. maddesiyle herkesin çıkarlarını korumak için tanınan sendika hakkı, toplu sözleşme ve grev hakkının birlikte varlığı ile anlam kazanmaktadır. Ancak ülkemizde kamu emekçileri grevsiz toplu sözleşme yapmaya zorlanarak sendika hakkı sınırlandırılmıştır. Bu durum, kamu emekçilerini yasal sınırları çizilmiş bir prosedürün icrasından öteye geçmeyen bir toplu pazarlık sürecine mahkûm etmektedir.

Güç dengesinin bir tarafın lehine olması durumunda özgür toplu pazarlıktan söz edilemez; bu durum güçlünün güçsüze tahakkümüne dönüşmektedir. Bu durumu her toplu sözleşme döneminde yaşamaktayız. Mevcut yapı içerisinde bir tarafta devletin otoriter gücünü elinde bulunduran kamu işveren heyeti, diğer tarafta ise toplu sözleşme müzakere sürecinde hiçbir gücü ya da yaptırımı olmayan kamu görevlileri sendikaları bulunmaktadır. Yetkilendirilmiş yandaş sendikamsı konfederasyon ve bağlı işkolu sendikaları, kamu emekçilerinin çıkarları yerine kamu işvereni gibi davranması nedeniyle kamu emekçileri gerçek bir pazarlık yapamamaktadır.

Biz diyoruz ki, Üye sayımız, güç birliğimiz, bağımsız hareket edebilmemiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız en önemli güç kaynaklarımızdır. Bizi işlevsiz ve savunmasız bırakan grevsiz toplu sözleşme yerine, grev hakkıyla donatılmış, tahkimle sınırlandırılmamış toplu sözleşme hakkını elde etmek için birlikte mücadele etmek ve örgütlenmek zorundayız. Bu mücadele, meşru haklarımız için kimseden icazet almadan fiili olarak yapılmak zorundadır. 7 dönem (14 yıl) boyunca bizleri sefalete mahkûm eden yandaş sendika ve işveren devleti temsil eden hükümetin yani işverenimizin birlikte oynadığı tiyatro ile oyalanmak yerine, toplu sözleşme programımız etrafında birlikte mücadele ederek hem yetkilendirilmiş yandaş sendikayı hem de işvereni, lehimize karar alma yönünde baskı unsuru olmaya tüm işkolu emekçilerini davet ediyoruz.

Sendikamızın toplu sözleşme masasına gönderilmek üzere belirlenmiş olan taleplerinin büyük çoğunluğu, geçmiş dönemlerde iş yerlerinde kurulan sandıklardan çıkan sonuçlardan, şube/temsilciliklerimiz tarafından iş yerlerinde toplu sözleşme amaçlı yapılan toplantı sonuçlarından, anketlerden, genel merkez olarak şube/temsilcilik yöneticilerimizle yapılan geniş katılımlı toplu sözleşme gündemli toplantılardan ve 30-31 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleştirilen 11. Dönem 5. MTK toplantısında toplu sözleşme başlıklarında yapılan atölyelerde tartışılmış ve konulara göre belirlenmiştir. Pandemi ve deprem dönemine ilişkin taleplerimiz ise yine iş yerlerimizde olağanüstü durumun getirdiği ve çalışma hakkı ihlaline yol açan, çalışma barışını ve huzurunu ortadan kaldıran, yasa ve mevzuatı hiçe sayan uygulamaların ortaya çıkardığı taleplerden oluşmaktadır. Ayrıntılı toplu sözleşme metnimizi ekte siz değerli basın emekçileri ile paylaşıyoruz. Ancak olmazsa olmaz temel taleplerimizi de şu şekilde ifade etmek istiyoruz:

1. Performans, ek ödeme, taban, teşvik, ilave zam değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret verilmelidir.

2. Son toplu sözleşmede ilave ek zam olarak verilen, emekliliğe ve emeklilere yansıtılmayan ve emekliliği daha da hayal hale getiren uygulamaya son verilerek ilave ek zammın emekliliğe ve tüm kamu emeklilerine yansıtılmalıdır.

3. Sosyal hizmet iş kolunda ağır engelli, çocuk, yaşlı ve kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarda, Çocuk Evleri Koordinasyon merkezlerinde ve ilgili hizmetlerin yürütülmesinde fiilen görev yapan kadro karşılığı çalışan sözleşmeli personeller de dahil olmak üzere istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanlara ek ödeme oranlarına 20 puan ilave edilerek ek ödeme yapılmalıdır.

4. Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığına bağlı kurumlarda çalışanlara istihdam biçimine bakılmaksızın sosyal hizmet tazminatı verilmelidir. Bu tazminat özel hizmet tazminatından farklı olarak ayrıca düzenlenmelidir.

5. Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılmalıdır.

6. Sağlık iş kolu hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsamalıdır.

7. Nöbet, icap ve fazla çalışma ücretleri 2 kat artırılmalıdır.

8. Sağlık alanında çalışan tüm emekçiler “sağlık hizmetleri sınıfına alınmalıdır.

9. Üniversite hastanelerinde de çalışanlara tayin hakkı verilmelidir.

10. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması için “şiddet üreten sağlık sistemi” değişmesi için alandaki örgütler ve tüm siyasi partiler ile ortak bir şekilde yeni bir sağlık sisteminin inşası için adım atılmalıdır.

11. Sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/a kapsamına alınmalıdır.

12. Kamu sağlık hizmeti verilen ASM’lerde her türlü giderler devlet tarafından karşılanmalı ve uygun kamu hizmet binaları tahsis edilmelidir.

13. İş yerlerinde işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerine koşulsuz uyulmalıdır.

14. Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılmalıdır.

15. İşyerlerinde kreşler açılmalı ve yeterli sayı ve kapasiteye acilen ulaştırılmalıdır.

Bu toplu sözleşme düzeneği ile bir sonuç elde edilemeyeceğini 7 dönemdir her yıl mutabakat altına alınan ama uygulanmayan toplu sözleşme maddelerinden biliyoruz. Sonuç elde edilemeyeceğini, demokratik bir çalışma ve özgür örgütlenme ortamı olmadığı için bürokratlar, idareciler ve siyasiler tarafından büyütülüp yetkilendirilen sendikamsı yapıdan biliyoruz.

Türkiye’de kamu sendikalarının mücadele tarihine bakarsak, var olan hakların korunması ve yeni kazanımlar elde etmenin yegâne yolu iş yerlerinde, alanlarda, meydanlarda yürütülen fiili ve meşru mücadele ile olduğu görülecektir. Biz de geçmişten günümüze fiili ve meşru mücadele hattımızdan vazgeçmeden mücadeleye devam edeceğiz.

Gerek konfederasyonumuz KESK bütünlüğünde gerekse de SES olarak taleplerimizin karşılık bulması için bu toplu sözleşme dönemine giderken ve toplu sözleşme dönemi boyunca da iş yerlerinden, SES’imizi yükselteceğiz.

Tüm sağlık emekçilerini, sağlık işkolundaki emek ve meslek örgütlerini ve sağlık hakkına sahip çıkmak isteyen halkın tüm örgütlü kurumlarını mücadeleyi birleştirmeye ve büyütmeye davet ediyoruz.”