CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;
"Bu kongrelere bir isim vermek gerekirse; genel anlamda yapılan bütün bu kongrelere birlik ve beraberlik kongreleri diyebiliriz.
Bugün ülkenin içinde bulunduğu şartlar birlik ve beraberliğimizi zorunlu kılmaktadır.
Eskişehir'de, bizim bu süreçteki vizyon ve misyonumuz da bu çerçevede şekillenmiştir.
3 merkez belediye başkanımız, üç milletvekilimiz, ilçe başkanlarımız, kırsal belediye başkanlarımız bu sürecin birlik ve beraberliğimizi zorunlu kılan bir süreç olduğunu, birbirimizle konuşmadan önce idrak etmiş şekilde bu sürece başladık. Ve bu süreçte biz bu motivasyonla hareket ettik.
Mahallelerde yapılan delege belirleme seçimlerinde bu motivasyonla çalışmalarımızı yürüttük.
Bazı yol arkadaşlarımız listelere giremeyeceğinden bahsetse de; demokratik hakkını kullanıp başka bir listeye girmek suretiyle delege olmanın, yönetici olmanın yolu vardır. Bu demokratik bir haktır. Buna hiçbir sözümüz yoktur.
Bazı yol arkadaşlarımız “İlçe başkanlığına gittim, bana çay verilmedi; ben de aday oldum” bile demişlerdir. Buna da bir sözümüz yoktur.
Ama bazı yol arkadaşlarımız “Kazım Kurt’u yıkacağım, devireceğim. Talat Yalaz’ın içinden geçeceğim. Ona hesabını soracağım. Şunu bunu yapacağım” gibi söylemlerle örgüte zarar verecek tavırlar sergilemiştir. Örgüt, bu anlamda birlik ve beraberliğin gerektiğini; ülkenin içinde bulunduğu şartların Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını tüm ülke için zorunlu kıldığını görmektedir.
Birlik ve beraberlik diyenlerin tercih edilmesi, yönetimde yer almamanın stresi, kızgınlığı ya da bundan 10 yıl önce delege yapılmamanın şahsi kini gibi davranışlar Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün birliğine zarar vermemelidir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin her evresindeki her yoldaşı, fiilen iktidar olma azim ve kararlılığıyla hareket eder.
Çok sayılabilecek başka örnekler vardır; yoldaşlarımız açık yüreklilikle kişisel husumetlerin bu dönemde bir kıymet-i harbiyesi olmadığını ifade ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar yolunda birlik ve bütünlüğünün zorunlu olduğunu net olarak ortaya koydular ve o irade şimdi yine bu sorumluluğu taşıyor.
Yarın on binlerce çocuk meslek çantası vb. ihtiyaç için bekliyor; yüz binlerce emekli cebinde para olmadığı için evinden dışarı çıkamıyor. Bu akşam yüz binlerce emekçi, “kira nasıl ödenecek?” düşüncesiyle uykusuz geceler geçirecek.
Bugün yüzlerce belediye başkanı “suçsuzum, masumum, hiç suçum yok; halkıma hizmet ediyorum” derken, bu gece yapılacak bir operasyonla alınırım mı diye endişe edecek.
İçinde bulunduğumuz konjonktürde kimsenin çaresiz olmadığı, şartların iktidar hedefimizi zorunlu kıldığı bir ortamdayız. Hiçbirinizin kişisel bekası ya da kişisel ihtirasının kölesi olma hakkı, imkânı veya ihtimali yoktur.
Bu şartlarda, umudun gözlerinizde olduğu; çarşıda pazarda gezerken vatandaşların “Lütfen bizi bunlardan kurtarın. Ne gerekiyorsa yapın, çok çalışın. Biz artık dayanamıyoruz. Çoluk çocuklarımızın geleceğinden endişe ediyoruz.” dediği bir gerçek var. Gençlerimiz geleceğe umutsuzlukla bakıyor; başka ülkelerde yaşamanın hayalini kuruyorlar.
Bizim birlik ve beraberliğimiz sadece bir tören için değil, ülkenin şartlarının getirdiği zorunluluk içinde gerçekleşmelidir.
2 yıldır il başkanıyım. İki yıldır uyumlu bir çalışma sürdürdük. Aramızda ufak tefek görüş ayrılıkları olduğunda da toplantılarda bunları açıkça ifade ettik. Genel seçim sürecini de atlattık.
Bugün bu seçimlerde sahaya çıkan kadrolar Eskişehir’de AKP’yi geride bırakmıştır. Eskişehir’in Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının gayretiyle önemli bir başarı elde edildi; onlara da teşekkür ediyoruz. Onlar sahada metanetle duruyorlar.
Belediyelerde denetimle ilgili zorluklar yaşanıyor. Denetçiler (müfettişler, sayıştay gibi) faturadaki bir kalem için inceleme yaparken belediyeler yoğun bir çalışma yüküyle karşılaşıyorlar. Bu hengâme içinde, Cumhuriyet Halk Partisi kadroları iktidar için çalışmaya devam ediyor.
Belediye başkanları partimizin kongrelerine müdahale etmemelidir demek doğru değildir. Kazım Kurt 11 yaşında başkan olmadı; 11 yıl önce belediye başkanı oldu, siyaseti yıllardır yapıyor. Bu insanlar Cumhuriyet Halk Partisi kültürüne yetişti; partinin tozunu, toprağını yuttular. Partimiz için emek verdiler; yılların birikimiyle partide görev almış insanlardır. Onların partide söz söyleme hakkı yok mudur?
Ne demek “belediye başkanları kongrelere karışmasın”? Bu yaklaşım partimizin birliğine ve deneyimine zarar verir. Bunların yeri burası değil. Ama birkaç cümle söylemek zorundayım. Çok içime oturdu. Sonra sizler bu iradeden, bu birliktelikten yana oy tercihinde bulundunuz diye… Sizlere “biatçı” diyenler oldu. Bizler bu partiyi yönetenleriz. Yapılan eleştiriyi hazmetmek zorundayız. Öğütürüz, işimizi hazmederiz. Hiçbir şey yapamazsak en yakınımız bilemez; bir odada duvarı yumruklarız. Ama dışarıya yansıtmayız.
Ama 400 şerefli ilçe delegesine kimse “biatçı” diyemez. Bizim biatımız halka yöneliktir. Onun adı da biat değil; davadır, mücadeledir.
Bütün bunları ilk danışma kurullarında ve bundan sonra yapacağımız toplantılarda görüşeceğiz. Bunu yapanları, örgüt içinde dostça ve samimiyetle sorgulayacağız. Sonra kol kola gireceğiz. Yine bütünleşeceğiz. Yine birlik olacağız.
Ama herkes ağzından çıkanı kulağı duyarak konuşur. Herkes o mikrofonu eline aldığında, hitapta bulunduğunda Cumhuriyet Halk Partisi’ni temsil ettiğini bilerek konuşur. Herkes bu partinin Türkiye’nin birinci partisi olduğunu iddia ederek konuşacak. Herkes bu partinin bir sonraki genel seçimde iktidar olacağı bilinciyle konuşacak.
19 Ekim’de ilk kongremiz var. Konuşmamızın geri kalan kısmını oraya ayırayım.
Dayanışma bizden; umut bekleyen Anadolu’ya da selamlıyorum. İzninizle son olarak Ahmet Arif’in “Anadolu’yum Ben” şiirinden bir bölüm okuyarak konuşmamı tamamlamak istiyorum:
Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?
Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
Umut sizde. Umut yarın doğacak. Umut Cumhuriyet Halk Partisi’ndedir.