ESKİŞEHİR HABER

Türkiye Komünist Gençliği: “Tarikat karanlığına son verecek, laiklik ilkesini sulandırmadan uygulayacağız”

Türkiye Komünist Gençliği adına konuşan Deniz Şanlı, 19 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Cumhuriyetin kazanımlarının geri alındığını söyledi, gençliğe çağrı yaptı.

Abone Ol

Türkiye Kominist Gençliği adına konuşan Deniz Şanlı şu ifadeleri kullandı;

“106 yıl önce ülkemizin emperyalist güçlerin işgali altında olduğu, Anadolu halkının yoksulluğa mahkum edildiği ve çürümüş bir hanedanlığın ülkemizin tepesine çöktüğü karanlık tabloya meydan okuyan devrimciler büyük bir mücadele başlattılar. Öncelikle ülkemizin kurtuluşu için Anadolu’nun dört bir yanında binlercesi can veren yoksul insanlarımızı, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere milli mücadelenin bütün kahramanlarını saygıyla anıyoruz.

106 yıl önce dünyamızın tepesine çökmüş hesap yapan emperyalist güçler kendi çıkarları uğruna yoksulları savaşa sürüklüyor ve haritaları yeniden çizmeye girişiyorlardı. Emperyalist yayılmacılık, büyük sermayeye büyük karlar sunacak yeni pazarlar, halk içinse yalnızca ölüm, göç, yoksulluk anlamı taşıyordu. Buna karşın dünyada sömürge karşıtı, anti-emperyalist bir duruş da karşılık buluyor, yükseliyordu. Anadolu topraklarında yükselen Milli Mücadele ile ülkemiz ülkemiz de bu devrimci cephenin vücut bulduğu kavganın adreslerinden biri oldu.

Türkiye’deki kurtuluş mücadelesinin Sovyetler Birliği ile ittifakı işte bu eksende değerlendirilmelidir. Emperyalist işgal ve çürümüş saltanata karşı Ekim Devrimi ve Cumhuriyet Devrimi bu yüzden aynı cephededir.

19 Mayıs 1919’da başlayan mücadele 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuyla taçlanmış, devrimin zaferi ile sonuçlanmıştır.
İlerleyen yıllarda ne yazık ki karşı-devrimin Cumhuriyetle kazandıklarımızı nasıl elimizden çaldığına da şahit olduk. Kurtuluş mücadelesinde can veren yoksul köylüler topraksız kalmaya devam ettiler. Büyük toprak sahipleri bugün de Cumhuriyetin yıkıntıları üzerinde servetlerini artıran, tarikat ve holdinglerin egemenliğinde halka kök söktüren “Yeni Türkiye’nin mimarlarıdır. Cumhuriyetle tarihi hesaplaşmalarında kendileri için engel teşkil eden tüm nitelikleriyle cumhuriyeti yıkmışlardır. Bunlar için vatan yoktur, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık palavradır. Bunlar için para vardır, para Osmanlı’daysa bunlardan ala Osmanlıcı yoktur. Bugün yaşadıklarımız bu gerçeği bütün çıplaklığıyla bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Cumhuriyetsiz Türkiye bugün büyük bir karanlığa doğru son sürat sürüklenmekte... Ülkemizin bütün kaynaklarına çökmüş küçük bir azınlık gün geçtikçe zenginleşirken emekçiler yoksullaşmaya devam ediyor. Sayısız emekçi iş yerlerinde can veriyor, MESEM’lerde çocuk işçilik yasallaşıyor, gencecik insanlarımız devlet himayesinde iş yerlerinde can veriyor. Böyle cumhuriyet, böyle halk egemenliği olur mu?

Devletin bütün imkanları hakkını arayan emekçileri susturmak için kullanılıyor, grevler yasaklanıyor. Tarikatlar devletin içinde ve bütün kamusal alanlarda açık açık örgütleniyor, emekçi halkın çocukları tarikat yurtlarında istismara uğruyor, kimisi can veriyor, şeyhlere mürit olmaya itiliyor. Böyle cumhuriyet olur mu?

Örgütlenmek yasak, siyaset yasak, gazetecilik yasak, hakkını aramak yasak… Sonunda seçme ve seçilme hakkı da ortadan kaldırılmak istenmektedir. Zorbalık yapacaklar biz de onlara diz çökeceğiz. Böyle cumhuriyet olur mu?
Bugün de tıpkı 106 yıl önce olduğu gibi yeni bir başlangıca ihtiyacımız var. Kuşkusuz 19 Mayıs 1919’da başlayan mücadelenin gençliğe atfedilmesi bir çok açıdan değerlidir. Yeni bir başlangıca olan ihtiyaçla, ülke gençliğinin güzel bir gelecek için ayağa kalkması gerekliliği kesin bir biçimde örtüşmektedir.

Yakın zamanda ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde, liselerde, kent meydanlarında ayağa kalkan gençler Milli Mücadeleden miras aldığımız cumhuriyetçi-yurtsever karakterin bir yansımasını üzerlerinde taşımaktadır. Umudun filizlendiği bir süreç işlemektedir.

Yeni bir başlangıç, gençlerin taşıdığı bu bayrağın güçlü bir siyasi programla buluşması demektir. Bu siyasi program halkın kanını emerek zenginleşen küçük azınlığa karşı eşitlik, emperyalizme karşı bağımsızlık, tarikat karanlığına karşı laiklik ilkelerini bir bütün olarak ve hiç sulandırmadan savunmayı gerektirir. Türkiye ancak bu ilkelerle yeniden ayağa kalkabilir.
Bu halkın eşitlik ve özgürlüğe duyduğu özlemi iç edip adres saptıranlara, çürümüş saltanata ve Osmanlı’ya öykünenlere, İngiliz haritalarında istikbal görenlere, dinsel temelde kardeşlik masalları anlatanlara, 100 yıl aradan sonra Lozan’ı aradan çıkarıp Cumhuriyet’i gayri-meşru ilan edenlere karşı Cumhuriyetçi, yurtsever gençlerini birlikte yürümeye çağırıyoruz.

Biz nasıl bir Türkiye istiyoruz anlatalım.

Türkiye’yi bütün zenginliklerimize el koymuş bir avuç asalak sermayedardan kurtaracağız. Koçlar, Sabancılar, TÜSİAD sermayesi başta olmak üzere yıllardır karşı-devrimci güruhun başını çeken, cumhuriyeti karları pahasına yıkan holding patronları düşmanımızdır. Ülkemizin bütün kamu kaynakları, fabrikalar, tarım alanları, enerji havzaları özelleştirilerek üç-otuz paraya sermayeye teslim edildi. Ülkemizin yıllardır içinde sürüklendiği ekonomik krizlerde halkımız yoksullaşırken bu küçük azınlık hep daha zenginleşti. Laik sermaye yandaş sermaye yalanlarına karnımız tok. AKP başta olmak üzere iktidara gelen her parti onlara hizmet etti, iktidarı ve muhalefeti hep patronların masasında buluştu. Türkiye’nin ayağa kalkması için holdinglerin egemenliğine son verilmeli, bizden çaldıkları her şey devletleştirilmelidir. Ülkemizin ekonomisi bilimsel temeller doğrultusunda planlamayla yönetilmeli, küçük bir azınlığın çıkarı değil halkın refahı esas alınmalı.

Savaş örgütü NATO’dan çıkacak, bütün emperyalist anlaşmalardan çekileceğiz. Bir asır önce topraklarımızı işgal eden emperyalist güçler bugün demokrasinin hamisi şeklinde pazarlanıyor. Ülkemiz onların yeni pazarlara açılma planları için kendisi de bir kumara sürüklenerek kirli operasyonların parçası haline getiriliyor ve NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olduğumuz övünülerek anlatılıyor. Ne başka ülkelerin iç işlerine karışırız, ne Türkiye’nin iç işlerine karışılmasına izin veririz. Topraklarımız üzerinde hiçbir emperyalist güce egemenlik hakkı tanımayız. Bu yüzden NATO’nun düşmanıyız. Türkiye’nin çıkarlarını başka ülkelerin topraklarında arayanlar ülkemizi emperyalist operasyonların koçbaşı haline getiriyor. Esasta onlara alan açıyor, komşularımız başta olmak üzere dünya halklarının tepesine binilmesine yol veriyor. Ahlaksızlığa ortak oluyor. Yüzyıl önce işgale karşı kurulan ülkemiz emperyalist barbarlığa sırtını dönmeli, bağımsızlık ve egemenliğinden asla ödün vermemelidir.

Tarikat karanlığına son verecek, laiklik ilkesini sulandırmadan uygulayacağız. Halkın dini duygularını istismar ederek örgütlenen tarikatlar bugün büyük holdinglerin ortağı haline geldiler. Devletin içinde örgütlenip hukuk ve eğitim başta olmak üzere bütün alanları esir aldılar. Bu karanlığın özgürlük adı altında meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Bütün tarikatlar dağıtılmalı, toplumsal hayat laiklik esasına göre düzenlenmelidir. Toplumumuzu bir arada tutacak, mezhepsel parçalanmaya izin vermeyecek, çağdaş bir toplum yapısı laiklik olmadan mümkün olmayacaktır.

Böyle bir Türkiye’yi kurmak için örgütleniyoruz. Kolektif bir akılla hareket ettiğimiz, birbirimizden güç aldığımız, dostluk ve dayanışmayla sürdürdüğümüz bir yürüyüşe çağırıyoruz. Türkiye’yi esir alan karanlığı ancak bu kuvvet durdurabilir.
Biz umudumuzu, gücümüzü, kararlılığımızı ve cesaretimizi kurtuluş için ayağa kalkan Anadolu halkından alıyoruz.
İnsanlığa ve ülkemize karanlıktan başka hiçbir şey vaat etmeyen bu toplumsal düzene karşı yeni bir devrim cephesini açmak için yürümeye çağırıyoruz.

Bizim olanı almaya geliyoruz. Yeniden Cumhuriyet dediğimiz işte budur.

Mutlaka yeniden ayağa kalkacak, yeniden bir kuruluşa imza atacağız.

Bunun için yeni bir başlangıç yapacağız.”