Eskişehir'de konuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ şu ifadeleri kullandı;
"2025'ten 2026'ya ağırlaşarak devam eden ekonomik buhran, toplumun üzerine bir kâbus gibi çökerken görüyoruz ki, Öcalan'la ve PKK terör örgütüyle sürdürülen görüşmelerde de terör örgütüne ve Öcalan'a tavizler verilmeye devam ediliyor.
Öcalan'ın İmralı'dan notları sızdı. Bu notlarda büyük ve önemli iddialar var. Birisi de çıkıp "Bunlar yalan." demiyor. Öcalan, "Lozan bitti." diyormuş. Var mı böyle bir şey, kardeş? Abdullah Öcalan'a siz İmralı'da "Lozan bitti." dedirtiyor musunuz? Lozan'ı kim bitirmiş? Ordumuz hangi mağlubiyete uğramış ki Lozan bitmiş? Bu ne hadsizliktir? Ve bu terörist başıyla şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki Öcalan Komisyonu, nasıl görüşeceğini tartışıyor. En son buldukları formül: "Adaya gidenin başına bir şey gelir daha sonra. Adaya gitmeyelim." "Eee, ne yapalım? Öcalan'la uzaktan görüşme yapalım."
Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları, Millet Meclisi milli mabettir ve Türk milletinin egemenliğini temsil eder. Bunun mensupları bir terör örgütünün elebaşısıyla ne görüşecek? Bu Türk milletine yapılmış bir hakaret değil midir? Bu PKK terör örgütü tarafından öldürülen asker, sivil, polis, jandarma, milli istihbaratçı, 15.000 yurttaşımız var. Evet 15.000 yurttaşımız. Bunlara yapılmış büyük bir haksızlık değil midir?
Abdullah Öcalan'la uzaktan görüşme yapılırken, Selahattin Demirtaş da önümüzdeki günlerde serbest bırakılacak ve siyasette aktif rol alacak. Ana muhalefet partisi'nin bütün belediye başkanları hapishanede, Silivri'de yatıp ellerinden Twitter hesapları bile alınırken, Selahattin Demirtaş dışarıya çıkacak ve Türkiye Cumhuriyeti devletiyle Anayasa'nın nasıl yapılacağının pazarlığını yapacak. Böyle bir Türkiye'yi Türk milletine nasıl kabul ettireceğinizi düşünüyorsunuz? Başından beri Türk milletine söylenen büyük bir yalan vardı: 'Biz hiçbir taviz vermiyoruz, hiçbir pazarlık yapmayacağız, PKK bütün unsurlarıyla silah bırakacak'.
PKK hiçbir unsuruyla silah bırakmadı. YPG de silah bırakacak denildi, YPG de silah bırakmadı. Ama şimdi görüyoruz ki YPG'yi buharlaştırmak için yeni bir formül bulmuşlar. Artık YPG demeyeceklermiş, SDG diyeceklermiş. SDG deyince de YPG kendiliğinden yok olacakmış. Siz bu milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz?
Siz bu milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz? Suriye'nin kuzeyinde bir PKKistan kurulduğunu bu millet görmüyor mu zannediyorsunuz? Evet, Suriye'nin kuzeyinde bu süreçte bir PKKistan kuruluyor.
Yine bu müzakerelerin bir parçası olarak 1990'ların başında Türkiye'den Irak'a gidip Kuzey Irak'ta Mahmur Kampı'nı oluşturup burada PKK terör örgütüne lojistik destek veren kamp sakinleri -sakin dediğime bakmayın, hiçbir zaman sakin değillerdi, terörün parçasıydılar- şimdi Türkiye'ye dönüyorlarmış.
Türk milleti bunları kabullenmeyecek. Bu millet ekonomik krizle yaşamayı kabul eder. Bu millet adaletsizliklere isyan eder ama sabreder. Ancak, bu milletin devletine bir terör örgütünü ortak olarak getiremezsiniz. Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Türkiye'de etnik bir sorun yoktur. Türkiye'de olan sorun bir politik, ideolojik, bölücülük sorunudur. Hiç kimse bize, bir yurttaşımızın ana dili Kürtçe olduğu için mağdur olduğu yalanını söyleyemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ana dili Kürtçe olan milletvekilleri, bakanlar, genel müdürler mi mağdur? Ya da Ege'de, Akdeniz'de kıyılarındaki 5 yıldızlı otellerin sahipleri mi mağdur? Yoksa Kastamonu'nun, Van'ın köyündeki köylü çiftçi mi mağdur? Türkiye'de mağduriyet etnik merkezli değil, sosyal sınıf merkezlidir.
Ve şimdi, devletinin Öcalan'a ve PKK'ya teslim edilmesine hayır demeye, güçlü, çok güçlü bir hayır demeye hazırlanıyor. Ve duyduğumuz hususlardan bir tanesi; PKK bir narko-terör örgütüdür. Bu narko-terör örgütü, Batılı istihbarat servislerinin de desteğiyle ve oluruyla, on yıllardan bu yana Afganistan ve Ortadoğu'dan Avrupa pazarlarına taşımış olduğu narko-tik ürünlerden elde etmiş olduğu gelirle, Türkiye'ye karşı bir terör sürecini finanse etmiştir. Keza, Avrupa'da PKK'nın geniş bir baskı ve haraç ağı vardır. Yine Batı'nın onayıyla bu narko-terörden gelen paranın önemli bir bölümü aklanmıştır. Batı tarafından. Şimdi Öcalan'ın, "Türkiye'ye bu parayı da sizin kontrolünüze verelim," dediğini duyuyoruz. Olacak şey değil. Olacak şey değil.
Bir terör örgütünü muhatap olarak aldığınız zaman, karşınıza bu tür ahlaksız tekliflerin dahi gelmesinin nasıl mümkün olduğunu görüyoruz. Biz Zafer Partisi olarak bu sürece daha ilk günden itibaren itirazımızı dile getirdik ve bu sürecin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bir kırılmaya sürükleyeceğini Türk milletine ifade ettik.
Bunu bu şekilde kararlı bir üslupla ve muhalefetimizi bütün Türkiye'yi parlamento yaparak sokağa taşıdığımız için de ceza olarak 5 ay Silivri'de düşman ceza hukukuyla tutuklu bir şekilde bulunduruldum. Ama ne bu tutukluluk ne diğer baskılar, benim de Zafer Partisi'nin de Türkiye'nin milli, üniter, laik devlet yapısını savunma konusundaki irademizi 1 santim geriletememiştir.
Zafer Partisi olarak Türk halkına verdiğimiz sözün arkasındayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir terör örgütüyle pazarlıklar yaparak yeniden kurulmasına ve Abdullah Öcalan denilen teröristin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sözde kurucu önderi olmasına müsaade etmeyeceğiz."