ESKİŞEHİR HABER

Uygar Kurtcu: "Eskişehir halkını, bu davaya sahip çıkmaya davet ediyorum"

Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu Sözcüsü Uygar Kurtcu, Alpagut-Atalan maden projesinde su kullanımı ve fay hattı verilerinde ciddi tutarsızlıklar bulunduğunu söyledi.

Abone Ol

Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına konuşan Uygar Kurtcu şu ifadeleri kullandı;

"Halkın katılım toplantısından itibaren, madene karşı Eskişehir halkı olarak bir araya geldik ve bir mücadele yürüttük.

Aslında en başından itibaren hem iktidarın hem Bakanlığın hem de bürokrasinin maden şirketlerinden yana bir tavır içinde olduğunu biliyorduk. Halkın katılım toplantısında da bunu açıkça gördük. Gelinen süreç bizi şaşırtmadı.

Bu sürecin bir hukuk mücadelesi boyutu olacağının bilinciyle bir mücadele yürüttük. İki kez İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapıldı. Orada bütün teknik itirazlarımızı sunduk.

Örneğin su meselesi... İklim değişikliğiyle birlikte tüm dünyada yaşanan bir su krizi var. Türkiye de bundan en fazla etkilenecek ülkelerden biri. Maden firmalarının su ihtiyacından kaynaklı olarak susuzluk yaşanan birçok örnek mevcut. Uşak ili buna en açık örnektir.

Böyle bir süreçte, aynı vahşilikle burada bir maden projesi planlanıyor ve bu madenin de ciddi bir su ihtiyacı olacak. İDK toplantısında firmanın sunduğu verilere göre saniyede 295 litre su, madenin işlemesi için gerekliydi. Ancak ikinci İDK dosyasında, bizim bu konuya yönelik itirazlarımızın ardından bu miktarı 22 litreye düşürdüler. Yani saniyede 295 litre olan su ihtiyacı, hiçbir açıklama yapılmadan 22 litreye indirildi. Bu düşüşün gerekçesi açıklanmadı.

Bu bile başlı başına projenin iptali için yeterli bir sebepken, Bakanlık yetkilileri yine şirketlerin çıkarlarını koruyarak dosyayı İDK’dan geçirdi ve şimdi de “ÇED olumlu” kararını verdiler.

Ben aynı zamanda Jeoloji Mühendisleri Odası Su ve Çevre Komisyonu Başkanıyım. Bir jeoloji mühendisi olarak da dosyayı inceledim. Proje sahasını kesen bir diri fay bulunuyor. MTA haritalarında açıkça işlenmiş bir diri fay bu.

Biz Erzincan’ı yaşadık. Büyük deprem felaketleri gören bir ülkeyiz ve bu tür risklerin her an yeniden yaşanabileceğini biliyoruz. Siyanür yığınlarıyla dolu bir liç alanının ortasından geçen bir fay hattının çok iyi incelenmiş olması gerekirdi.

İlk proje dosyasında bu fay yeterince incelenmemişti, buna dair itirazlarımızı sunduk. İkinci dosyada ek bir rapor sunmuşlar ama fayı yeniden incelememişler. Hatta daha da vahimi, fayı haritadan silmişler. Bu çok önemli bir durum. Proje dosyasına bakıldığında bu açıkça görülüyor.

Bu, ülkenin gerçekliğine hiç uymayan, bilimsel temeli olmayan bir yöntemdir. Gerekli bilimsel çalışmalar yapılmadan, paleosismolojik araştırmalar yürütülmeden, gözleme dayalı ve kendilerinin iddia ettiği verilere dayanarak (ki o veriler ÇED dosyasında dahi yer almıyor) fayı ortadan kaldırmışlar.

Firma ve Bakanlık, bu şekilde kendilerine dikensiz bir gül bahçesi yaratmış durumda. Oysa sadece bu iki husus bile projenin durdurulması için yeterli.

Bunların dışında da birçok teknik ve çevresel gerekçe var; arkadaşlarım bunlardan da bahsedecektir. Bu projenin iptal edilmesi gerekirken, süreç bu aşamaya getirildi.

Ancak mücadele bitmeyecek. Hukuki süreç dahil, her alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz yine her türlü demokratik tepkimizle sahada olacağız.

Bütün Eskişehir halkını, bu davaya sahip çıkmaya, dava açmaya ve mücadeleye katılmaya çağırıyorum."