Şanlıurfa'da konuşan Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu şu ifadeleri kullandı;

"Biz partimizi, memleket hizmeti görsün, mevcut iktidardan memleket yönetimini teslim alabilsin, milletine hizmet edebilsin diye kurduk. Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığından aşağı hangi makamlar varsa bütün makamlara talibiz demiş olduk. Parti kurulunca cumhurbaşkanlığı dahil bütün makamlara talibiz.

Bunu demiş olmakla, mevcut partilere dahil olmamakla, mevcut muhalefet partilerinden birine katılmadan parti kurabilmek, iktidara da ikazda bulunabilmek şu demektir: Muhalefete, siz hakkıyla muhalefet edemiyorsunuz, bu kadar sorunu olan memlekette iktidar olamıyorsunuz. İktidara da bu kadar gücünüz var, millet sizi bu kadar sevdi, bu kadar destekledi, ona rağmen milletin derdine derman olamıyorsunuz diye itiraz etmiş oluyoruz. Yani, muhalefete yetersizsiniz, iktidara kifayetsizsiniz demiş oluyoruz. Bunu demiş olduk.

Bunları demiş olunca, bazen sözü söyleyene, bazen sözü söylediğin yere, bazen sözü söylediğin, istinat ettiğin hakikate bakarak seni değerlendiriyorlar. Lafına bakıyorlar, dediğin yere bakıyorlar, siciline bakıyorlar, iradene bakıyorlar, hangi koordinatlarda söylediğine göre sana mukabele ediyorlar, milletimiz.

Muhalefet, bu kadar sorunu olan ülkede iktidar olamadı. Bu kadar derdi olan memleketin derdine derman olamadı. İktidar, bu kadar yetki ve gücü varken memleketi sorundan kurtaramadı. Biz de durduk durduk, bu siyasi mücadelenin içerisinde yeni kurulduk ama her birimizin başka siyasi partilerin içerisinde iyi bir memleket hayaline alın teri var, omuzu var, gece gündüz uykusuz gayretleri var. Herkesin, her partide var.

Biz şimdi herkesin, her gayretin üstünde yeni bir parti kurduk, anahtar partiyi kurduk. Cumhurbaşkanlığına, parlamenter sisteme geçilirse başbakanlığa, bakanlığa, mebusluğa, belediye başkanlığına, encümenliğe, devletin yönetim maharetine bağlı olarak liyakatle atanabilecek bütün mevkilere, bütün mevzilere Türk milleti adına talip olduk.

23 yıldır memleket yönettiniz, karnenize razı değiliz. 23 yıldır memleketi sizi sevdiği kadar hiç kimseyi sevmemiş, size destek olduğu kadar hiç kimseye destek olmamış, sizi her seçim işbaşına getirdiği kadar hiç kimseyi bu kadar aralıksız iktidara getirmemiş milletinize yaşattıklarınızı, 2025 yılında sorun diye insanımızın önüne bıraktıklarınızı, çocuklarımızın ufkunu karartıklarınızı, esnafın derdi olduklarınızı, tarlada bereket olmanız gerekirken tarlanın, üretenin alın terinin, nasırlı ellerin kahri olduklarınızı üst üste, alt alta sıraladık, razı olmadık. Şunu demiş olduk: Yapamadınız, milletin güvenine layık olamadınız, milletinize verdiğiniz sözleri tutamadınız.

Ne isminize layık olabildiniz, ne hedeflerinizi tutturabildiniz. Ne adaletle kalkınma ismiyle başladığınız yarışı adaletle yaşanabilir, kalkınmış bir ülkeyle buluşturabildiniz, ne dindarlığınızın ahlakını millete zekât verilecek insanın kalmadığı bir zenginlikle buluşturabildiniz, ne ne çocuklarımızın umudu, ne çalışanın hakkı, ne emeklinin haysiyetli yaşamı olabildiniz. Dolayısıyla siz, siz milletinizle kaviileştiğiniz 2022 yılından 2025 yılına milletinizi ihmal ede ede, milletinizin derdine derman olamayarak onların üstüne yük ola ola bugüne geldiniz.

Ben, ben şimdi milletim adına siyasi irademi, cemiyetçiliğimi, milletime, devletime hasrettiğim bu 35 yıl içinde bir gün öyle, bir gün böyle demeden, bir gün dost dediğime öbür gün düşman demeden, bir gün devletin, milletin düşmanlarına dost, bir gün devletin, milletin dostlarına düşman olmadan, hakkı hak bilip, hakikat bilip, milleti millet bilip hizmetinde olacağıma dair irademi hiçbir, hiçbir gölgenin altında bırakmadan bugüne geldim. Şerefimizle, izzetimizle mücadele hattında şimdi anahtar partiyle memleket mücadelesine Bismillah demiş oldu.

Ben cumhurbaşkanı olsaydım 23 yıl ülkenin karnesi nasıl olurdu'yu anlatmam lazım.

23 yıl iktidarda ben olsaydım, adalet bu kadar geciken, bu kadar cezasızlık duygusuyla suçu teşvik eden, bu kadar siyasetin gölgesinde kalıp siyasetin sopası hâline getirilebilen bir mekanizma olmazdı. Adalet, herkesin sığınacağı liman olurdu.

Ben cumhurbaşkanı olsaydım bu kadar zaman, bu kadar yolsuzluk, bu kadar yalan, bu kadar talan olmazdı. Ben cumhurbaşkanı olsaydım bu kadar sene kamu ihale kanununun 169 istisnası olmazdı. Kamu ihale kanunu dünyanın en medeni, devletin 1 kuruşunu koruyacak kamu ihale kanunları hangisiyse onlardan alınıp Türk milletinin her kuruşu muhafaza edilirdi.

Ben cumhurbaşkanı olsaydım, partili partisiz ayırmadan, partisine oy veren, oy vermeyen tasnifine kapılmadan, kendine, milletine ait olan her mevziiyi, her mevkiyi, her insanı canından aziz bilen bir dil devlet yönetimine hakim olurdu.

Ben devlet yönetiminde, cumhurbaşkanlığı makamında bu kadar uzun kalsaydım, Devlet Planlama Teşkilatı olurdu bu memleketin.

Ben cumhurbaşkanı olsaydım bu kadar uzun zaman, bu kadar faiz ödenmez, bu kadar enflasyona maruz kalınmaz, bu kadar kamu kaynakları israf edilmez, bu kadar memleketin siyasi değerleri, siyasi değerler etrafında kamplaşmasına imkan verilmezdi. Bu ülke 2002 yılında 17. sıradan alınır, 2025 yılında yine 17. sırada muhalefete teslim edilmezdi. 17. sırada aldığımız ülkeyi şimdi 10. sıraya getirmiş olurduk.

Bu kadar faiz ödemezdik. Bu kadar faiz ödenmesine sebep olan ihmaller silsilesine, israflar silsilesine, kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına sebep olmazdık.

Efendim, kayyumlar atanıyor, yolsuzluk araştırılıyor. Ben cumhurbaşkanı olsaydım yolsuzluk araştırılırdı da milletin iradesi gasp edilmezdi. Belediyede encümen oylamasıyla milletin iradesine musallat olmazdım. Her kuruşun takibini yapardım ama belediyede encümen çokluğuna yaslanıp milletin iradesini yok sayıp, milletin seçtiği belediyeyi encümen oyuyla almaya kalkmazdım.

Ben cumhurbaşkanı olsaydım, bu kadar zaman emekliye 22.000 lira vermek zorunda kaldığınız bu fakirlik girdabını oluşturmazdım. Milli geliri 2002’de $25.000’a taşıyacağım deyip, şimdi hesaplama tekniğini değiştirip $6.000-7.000 yukarıda çıksın diye, gelenle gidenle, mülteciyle, sığınmacıyla 95 milyon nüfusumuzu 85 milyona bölüp, hesaplama tekniğini değiştirip, doları baskılayıp $16.000-17.000’ı istatistikle çıkarıp mutlu olmazdım. Ben cumhurbaşkanı olsaydım, alım gücünden ölçebilen, yaşadığı şartlardan bereketi hissedebilen, hazinesi dolu olabilen, emeklisine en düşük emekli aylığı 16.800 lira değil, açlık sınırını 30.000 lira belirleyip, asgari ücretlisine 22.000 lira vermekten utanmayan bu siyasal iklime milleti düşürmezdim.

Bunları şunun için söylüyorum:

Biz şimdi siyasi irade koyuyoruz. Sanki en iyisini AK Parti yapabilirmiş gibi davranıyorlar. Sanki onlardan daha iyisi mümkün değilmiş gibi konuşuyorlar. Bayrak yarışıdır. Siz, sizden daha önce yapılanlara razı olmadınız, teslim aldınız. Biz sizden daha iyisini yapacağız diye, mukaddes bir emanet olarak memleketimizi sizden dualarla teslim alacağız."