Eskişehir’de konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan şu ifadeleri kullandı;

“Gerçekten ülkemiz şu anda zor bir dönemden geçiyor. Hemen yanı başımızda, şimdilik İsrail ile İran arasında başlamış olan bir savaş söz konusu. Umarız bu savaş bölgesel bir tehdit haline gelmez. Umarız diplomasiyle ve siyasi görüşmelerle sona erer. Ama içinde bulunduğumuz dönemin kolay bir dönem olmadığını hepimiz biliyoruz.

Bugün burada, Eskişehir’de sizlerle birlikteyken, Türkiye’nin ne kadar büyük ve güzel bir ülke olduğunu bir kez daha hissediyoruz. Avrupa’nın en büyük toprakları bizde. Avrupa’nın en büyük ve en genç nüfusu da bizde. Ama ne yazık ki bu büyük potansiyelini gerçekleştiremeyen bir ülkeyiz.

Şöyle bir baktığımızda, hukuk ve adaletle ilgili sorunlar, ekonomiyle ilgili sorunlar, sağlıkta ve eğitimde yaşanan sorunlar her geçen gün daha da artıyor. Mevcut sorunlara yeni sorunlar ekleniyor. Ancak bu sorunların çözümüne yönelik olarak, hükümetten kayda değer, önemli adımlar göremiyoruz. Çünkü artık ülkeyi yönetme kabiliyetini büyük ölçüde yitirmiş bir iktidar var.

Adalet ve hukukla ilgili yaşanan sorunlar, vatandaşlarımızın hem bireysel olarak mağduriyet yaşamasına sebep oluyor hem de hukuki güvenlik ortamı zayıfladığı için ekonomimiz, hak ettiğinin çok altında bir seviyede kalıyor.

Ekonomi yönetimindeki dağınıklık ve belirsizlik, bize gösteriyor ki Türkiye’de şu anda bir ekonomi politikası kalmamış durumda. Sonuç ise yaygın yoksulluk, giderek bozulan gelir dağılımı ve temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamayan emeklilerimiz, asgari ücretlilerimizdir.

Dediğim gibi zor bir dönemden geçiyoruz. Sıkıntıların büyüdüğü bir dönemdeyiz. Ülkeyle ilgili konuşulacak çok konu var ama ben bugün biraz da Eskişehir’e dair bazı konulara değinmek istiyorum.

Bu güzel şehrimizin en önemli sorunlarına baktığımızda, imar ve ulaşımla ilgili meselelerin vatandaşlarımızın günlük yaşamını doğrudan etkilediğini görüyoruz.

Bir yandan gerekli yatırımların yapılmaması özellikle çevre yolu ve Eskişehir’i Afyon’a bağlayan yollar başta olmak üzere şehir içi ulaşımı zorlaştırıyor, şehirler arası ulaşımda ise kazalara, hatta ölümlü kazalara neden oluyor. Eskişehir'e yol yatırımı şart.

Yine bazı semtlerde imar açısından ciddi problemler yaşandığını görüyoruz. Eskişehir’in bir deprem bölgesinde yer aldığını ve zeminin de bu açıdan çok elverişli olmadığını düşündüğümüzde, olası bir depreme karşı bir an önce hazırlık yapılması gerektiği açık. Başta yerinde dönüşüm modeli olmak üzere, bölgesel projelerle depreme dayanıklı yapıların hızla inşa edilmesi gerekiyor.

Eskişehir aynı zamanda bir öğrenci kenti. Dışarıdan göç alan bir şehir. Ancak imar ve yapılaşma, nüfus artışıyla orantılı gitmiyor. Bu nedenle hem konut fiyatları hem de kiralar çok yüksek. Bugün Eskişehir’de yaşayan bir üniversite öğrencisinin, sadece 3 bin liralık bir burs ya da krediyle geçinmesi mümkün değil. Üç bin lira demek, günde bir bardak çay parası demek. Düşünün ki, devletin bir üniversite öğrencisine dört yıl boyunca reva gördüğü destek bu.

Halbuki burs ve kredi demek, maddi durumu yeterli olmayan öğrencinin eğitim hayatını insan onuruna yakışır şekilde sürdürebilmesi için verilen imkândır.

Eskiden bu burs ve kredilerle öğrenciler yalnızca masraflarını karşılamıyor, aynı zamanda birikim de yapabiliyordu. Hatta o birikimle Avrupa’da trenle seyahat eden, tatil yapan gençler vardı. Bu ülke bunları yaşadı. Özellikle 2011-2013 yıllarına baktığımızda, Türkiye’nin ekonomik anlamda zirve yaptığı dönemlerde bunların mümkün olduğunu gördük. Ama şimdi durum çok farklı. Bugün öğrenciye reva görülen şey, sadece bir bardak çay. Bu, Eskişehir’de okuyan öğrencilerimiz açısından en önemli sorunlardan biri.

Bir başka konu çevre. Eskişehir için Porsuk Çayı çok önemli. Ancak bu çayın suyunun geldiği bölgelerde özellikle Kütahya yönünden gelen kolda su kalitesinde ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu suyun daha temiz ve sağlıklı hale getirilmesi gerekiyor.

Bunun çözümü de yeni bir bakanlık yapısıyla mümkün olabilir: “Çevre, İklim Değişikliği ve Su Yönetimi Bakanlığı.” Mevcut yapıda, çevre ve şehircilik aynı çatı altına alınınca ortaya çıkan kurum, adeta bir "TOKİ Bakanlığı"na dönüşüyor. Beton odaklı bir anlayışa bürünüyor ve çevre ikinci plana atılıyor. Su yönetimi gibi hayati bir mesele ise göz ardı ediliyor. Bu değişiklik yapılmadan çevre sorunlarını çözmek mümkün değil.

Eskişehir’le ilgili konuşulacak çok daha fazla konu var. Ama sizlerin sorularına da vakit bırakmak için toparlamak istiyorum.