CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan şu ifadeleri kullandı:

“Ciddi bir kuşatma altındayız. Bunun bir ayağı ekonomik ve sosyal kuşatmadır. Türkiye’de milyonlarca insanımız ağır ekonomik ve sosyal koşullar altında ne yazık ki büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Öte yandan, iktidarın uyguladığı baskı, sindirme ve korku politikaları nedeniyle ülkemizde her geçen gün yeni bir olumsuzluk yaşanıyor.

Bir bakıyorsunuz bir siyasi partinin genel başkanı, bir başka gün milyonların oylarıyla seçilmiş belediye başkanları, sonra sade yurttaşlar, gazeteciler, görevini yapmaya çalışan ve halkın haber alma hakkını savunan basın emekçileri... Bir başka gün sanatçılar, akademisyenler, sokakta bu haksızlıklara karşı mücadele eden gençlerimiz, öğrencilerimiz... Bazen astrologlar, bazen de on yıl, on beş yıl öncesinde Gezi eylemlerine katılmış arkadaşlarımıza yönelik operasyonlar, kumpaslar... Ve bir başka gün sendikal mücadele yürüten emekçiler...

Bunların sonucunda bazen gözaltılar, bazen tutuklamalar, bazen de Yener arkadaşımızın örneğinde olduğu gibi baskılar, sürgünler ve sindirme politikaları yaşanıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, nerede bir haksızlık varsa, orada olmaya özen gösteriyoruz. Bu mücadeleyi hep birlikte omuzlamaya, birlikte büyütmeye çalışıyoruz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, bu iktidar eliyle, hukuk devleti ve anayasal devlet olma niteliği ortadan kaldırılmakta; demokratik devlet yapısı rafa kaldırılarak ülke hızla otoriterleşmektedir.

Anayasamızda çalışma hayatını ilgilendiren ve sendikal yaşamı düzenleyen birçok madde yer almaktadır. Ancak AKP iktidarı, 2010 yılında yaptığı referandumla, sendikalar kanunu ve anayasada yaptığı değişiklikleri “devrim” olarak tanımlamış ve bu dönemi sahiplenmiştir.

Anımsayacaksınız, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Türkiye’deki sendikal haklar, sendikaların yaşadığı sorunlar ve çalışma hayatının genel durumu hakkında bir araştırma önergesi sunduk. Ancak bu önerge, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla ne yazık ki reddedildi.

Sevgili dostlar, Yener Başkanımız, hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden, tamamen keyfi uygulamalarla görevinden uzaklaştırılmış ve sürgüne gönderilmiştir. Her ne kadar örselenmiş olsa da, yargı arkadaşımızın haklı olduğuna hükmetmiş ve idareyi işlemden vazgeçmeye davet etmiştir.

Ancak yukarıdan başlayan bu keyfiyet, yerelde de sürmekte; bazı kamu görevlileri kendilerini devletin değil, iktidarın militanı gibi görmekte, “parti devleti” anlayışıyla hareket etmekte ve yargı kararlarını dahi yok sayarak kendi işlemlerinde ısrarcı olmaktadırlar.

Bizler mecliste, sokakta, caddede; nerede olursa olsun, sendikalarımızla, sendika başkanlarımızla, sendika üyesi işçi ve memur arkadaşlarımızla omuz omuza mücadele edeceğiz. Ve çok yakında, milyonlarca yurttaşımızla birlikte bu ülkede mutlaka ve mutlaka gerçek halk iktidarını kuracağız.”