Doğa ve Yaşam Platformunun bir AVM önünde yaptığı basın açıklaması sonrasında konuşan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü şu ifadeleri kullandı;

"Doğa ve Yaşam Platformu'nun tüm bileşenlerine teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Tabii bir teşekkürü de havasına, suyuna, toprağına sahip çıkan duyarlı Eskişehirli hemşehrilerime etmek istiyorum. Çünkü gerçekten biz Eskişehir olarak bu konuda çok duyarlıyız ve duyarlı olmak zorundayız. Bakın, son 20 yılda Eskişehir'e tam 389 adet maden ruhsatı verildi. Gerçekten Eskişehir çok büyük bir tehdit altında. Yıllarca termik santralle ilgili mücadele verdik. Ardından altın madenleriyle kuşatıldık. Çengiz, Alpagut, Mihalgazi'de ve Tekeciler'de altın madeni açık ocak işletmeciliği yapılacak. Gerçekten Eskişehir için çok büyük bir tehdit olan bu durumların üzerine, birdenbire kamuoyunun gündemine nadir toprak elementleri geldi.

Aslında 1950 yılından beri varlığı bilinen nadir toprak elementleri, 21. yüzyılın gelişen teknolojisiyle tüm dünyanın, küresel pazarların gözdesi oldu. Tabii aslında Eskişehir'de bulunan Beylikova'daki dünyanın ikinci büyük nadir toprak elementleri, Eskişehir için çok büyük bir fırsat sunuyor. Ancak ne yazık ki bu önemli fırsatı Amerika Birleşik Devletleri kendi için stratejik fırsat olarak tanımlıyor. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'nde Mart 2025'te resmen kayıtlara girdi ve Tom Barrack, "Beylikova'daki toprak elementleri Amerika için çok büyük stratejik fırsat," dedi.

Gerçekten nadir toprak elementleri, 21. yüzyılda sahip oldukları element özellikleriyle yeni teknolojide çok büyük fayda gösteriyor. Nerelerde mi kullanılıyor? Özellikle manyetik görüntülemede, lazer mıknatıslarda, cep telefonlarında, tabletlerde, bilgisayarlarda, uzay ve havacılık sanayinde ve özellikle kanser ilaçlarında kullanılıyor. Gerçekten bunlar, 21. yüzyılda enerjinin depolanmasında da çok büyük özelliklere sahip elementlerdir. Ancak o kadar da masum değiller. Çünkü içinden ayrıştırılan barit ve florit sonrasında ortaya çıkan enerji, nükleer enerjidir.

Uranyum dediğimiz, toryum dediğimiz enerjiler nükleer enerjidir ve bunların depolanması çok özel koşullarda yapılması gerekiyor. Dolayısıyla yüreğimiz gerçekten hop hop atıyor. Neden derseniz oradaki tarım arazilerimizin kirleneceğinden, su kaynaklarımızın kirleneceğinden korkuyoruz. Bu ülkede çevreci madencilik yapılmadığını biliyoruz ve yasalar her zaman madencilerden yana değişiyor. Tabii bir korkumuz, bu açığa çıkacak nükleer enerjinin nasıl kullanılacağı, bir korkumuz da buradaki değerlerin başka küresel pazarlıklarda pazarlık konusu yapılacağıdır. Çünkü biliyorsunuz gitti ve Trump'la masaya oturdu. Trump'la masaya oturduğunda ne verdiğini bilmiyoruz, karşılığında ne aldığımızı bilmiyoruz. Hiçbir şeffaflık yok. Trump-Erdoğan ilişkisi sürekli olarak bizim yüreğimizi hoplatıyor.

Çünkü hatırlayalım, Trump ne dedi? "İyi dostum," dedi. "Seçimleri kazanamadığımda bile bu dostluğumuz sürdü. Ne istediysem verdi, bir telefonumla Rahip Brunson'u gönderdi. Çok iyi adam," dedi. "Biz iyi anlaşıyoruz," dedi. En son Mısır'daki zirvede de "Dostluğumuz devam ediyor," şeklinde söyledi. Meşruiyet karşılığında, halktan alınması gereken meşruiyet karşısında Amerika'da meşruiyet arayan Erdoğan, sahip olduğumuz nadir toprak elementlerini çok kolaylıkla küresel pazarlıkların konusu yapabileceğini gösterdi. Bu çıkar ilişkisinde bizim yüreğimiz hop hop ediyor. Bir yanda topraklarımızın, suyumuzun kirleneceği endişesi, diğeri küresel pazarlıklarda bunun gerçekten bizim fırsatımız olacağına, başka ülkelerin, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nin faydasına olacağı endişesidir. Ama biz Eskişehirliler buna izin verecek miyiz? Hayır, vermeyeceğiz. Hem toprağımıza, hem havamıza, hem suyumuza hem de sahip olduğumuz değerlere her zamanki dayanışmamızla sahip çıkacağız. Hepinizi saygı ve sevgilerimle kucaklıyorum ve "Ayağa kalkmalıyız," diyorum. Ayağa kalkmalıyız ki bizi bu şekilde toprağımızı, havamızı, suyumuzu kullanamasınlar."