Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Eskişehir İl Temsilciliği adına DSİ 3. Bölge Müdürlüğü İş Yeri Temsilcisi Doğukan Aktürk şu ifadeleri kullandı;
"Ülkemiz uzun süredir ekonomik, siyasal, sosyal fay hatlarının daha da kırılgan hale geldiği, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten geçiyor. Vahşi kapitalist sistemin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu bunalımların, krizlerin faturası hep emeğe, emekçilere kesiliyor. Sermaye yanlısı politikaları esas alan, ülkenin tüm kaynaklarını güvenlikçi harcamalara, rant projelerine ve talan ekonomisine tahsis eden bir siyasal iktidarın hâkim olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla bu emek karşıtı, sermaye yanlısı düzende emekçilerin payına düşen hep daha fazla yoksulluk, güvencesizlik ve geleceksizlik olmaya devam ediyor.
Nitekim bugüne kadar her iki yılda bir kurulan masada bizim hakkımız aranmamış, iktidar ile “yetkilendirdiği” konfederasyon arasında danışıklı dövüş oyunları sahnelenmiştir. Hemen her seferinde maaşlarımızdaki artış TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına bağlanmıştır. Geçtiğimiz 14 yılda kamu emekçileri ve emeklikleri olarak sadece insanca yaşamaya yetecek ücret talebimiz değil yıllardır yaşadığımız en temel problemlere dahi bir çözüm üretilmemiştir.
Yıllardır hayata geçirilen Orta Vadeli Programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler, emeği ile geçinenlere dayatılan Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programının araçları haline getirilmiştir!
Kamu emekçileri olarak çalışanı, emeklisi ile birlikte ailelerimizi de kattığımızda 25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sürecin arifesindeyiz. 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masası kurulacak.
14 yıldır “toplu sözleşme” adı ile sürdürülen bu sistemde kaybeden hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Çünkü ortada gerçek anlamda bir TİS masası yoktur.
İktidarın “sendikamız” dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek “yetkili” olarak oturtulmuştur.
Kamu emekçileri olarak, ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Birileri hala hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları atsa da bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik ve angarya çalışma ile karşı karşıyadır.
Yıllardır grev hakkı da içeren gerçek bir toplu sözleşme için mücadele eden bizler böyle bir toplu sözleşmeyi elde edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz ve taleplerimizi alanlarda söylemeye devam edeceğiz.
İş kolumuzda çalışanların en düşük memur için 3600 den kıdemine göre mühendis, mimar ve teknik elemanlara 7200’e kadar ek gösterge düzenlemesi yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Çalışılan Kurumlarda yapılan işlerin özelliğine göre ek ödeme, proje ve sorumluluk tazminatı vs. verilmesini,
Yemek çıkarılmayan işyerlerinde ve yemek çıksa dahi yemek istemeyen memur personele verilen yemek katkı payının her ay için o ay boyunca toplam iş günü üzerinden nakdi olarak verilmesini,
Memur ve mühendis personelin yaptığı işin niteliğine uygun olarak memur giyim ve koruyucu giyim yardımı yapılmasını,
Arazi görevi yapan her çalışana arazi tazminatı verilmesini,
Unvan değişikliği ile teknik hizmetler sınıfına 2008 yılından sonra geçenlerin kıdem intibaklarının yapılmasını,
Yıllık izinlerde hafta sonlarının izinden sayılmamasını,
Harcırahların memur maaş katsayısının 700 gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak ücrete çıkarılmasını,
KİT’lerde özelleştirilmenin hemen durdurulmasını,
Talep ediyoruz.
Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler kim kendini nasıl nitlendirilirse nitelendirsin her süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl “yetki” sizlerdedir.
Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.
Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin elindedir.
Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte birleşik bir mücadelenin büyütülmesidir.
Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu, yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçileri ve emeklilerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir.
Hepinizi İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için tüm konfederasyonları, sendikaları Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz."