Hürriyetçi Eğitim Sen Eskişehir Şubesi Başkanı Erol Ger şu ifadeleri kullandı;

“YKS tercih sistemine göre öğrenciler yüzdelik dilimlerine bakacak, puanları uygunsa üniversitelerini tercih edecekler. Ancak her geçen yıl sınava giren öğrenci sayısı artıyor. Bu yıl kontenjanlar biraz daha azaltıldı. Öğrenciler, istedikleri üniversitelere girmek için yeterli puanı almak zorunda.

Bugün, il dışında okumak kolay değil. Her ne kadar yurt sayısı artsa da, emekli ve çalışanların aldığı ücretler yetersiz. Vatandaş, çocuğunu il dışında okutabilecek durumda değil. Eskişehirli bir ailenin çocuğu Eskişehir dışında bir kenti tercih etmekten başka çare bulamıyor. Öte yandan üniversitelerimizin üçte biri özel veya vakıf üniversitesi. Yani biz “parasız eğitim” derken, sistem maalesef giderek “paralı eğitime” yöneliyor.

Eskişehir özelinde örnek verelim: Mahmudiye’de Atçılık Yüksekokulu var. Orada atçılık ve binicilik bölümlerinin bulunması doğru, çünkü bölgede haralar ve yarış atları var. Ama mesela Sivrihisar’daki yüksekokulda öğrencilerin barınma imkânları, sosyal yaşam alanları yeterli değil. Öğretim görevlilerinin yeterliliği de ayrı bir tartışma konusu.

Türkiye genelinde bugün yaklaşık 200 üniversite var. Eskişehir’de 3 üniversitemiz bulunuyor. Ancak Anadolu Üniversitesi’nin içinden çıkarılan Osmangazi Üniversitesi ve Eskişehir Teknik Üniversite aslında tam anlamıyla bağımsız değil. Eğer yeni bir üniversite açıyorsanız, önce altyapısını hazırlamanız gerekir: binalar, laboratuvarlar, uygulama alanları…

Eskişehir’deki bazı meslek yüksekokullarında altyapı eksik. Örneğin bilgisayar programcılığı bölümünde 3-5 bilgisayar var. Kontenjanlar da çoğu zaman boş kalıyor.

Eskiden aileler çocuklarının öğretmen olmasını isterdi. Bugün durum değişti. En büyük sebep atanma sorunu. Yaklaşık 500 bin öğretmen sırada atama bekliyor. Milli Eğitim Bakanlığı bir yandan ücretli öğretmen görevlendiriyor. 90 bin ihtiyaç var sadece 25 bin kadro açıyor. Bu tablo öğrencilerin öğretmenliği tercih etmemesine yol açıyor.

Öğrenciler artık mezuniyet sonrası yurt dışına gidebilecek meslekleri tercih etmeye yöneliyor. Bunun bir sebebi de ülkedeki ucuz iş gücü. Türkiye’ye gelen milyonlarca göçmen, iş piyasasını değiştirdi. Üniversite mezunları iş bulmakta zorlanıyor. Bu yüzden garanti devlet işleri veya yurt dışı fırsatları cazip hale geliyor.

Bugün öğrenciler, “hangi alanda iş bulabilirim, hangi branşta atama var” diye bakıyor. Mesela şu an okul öncesi ve özel eğitim alanında öğretmen ihtiyacı var. Dolayısıyla öğrenciler bu bölümlere yöneliyor. Ama 5 yıl sonra ihtiyaç kalmayınca kontenjanlar şişiyor, ardından YÖK kontenjanları azaltıyor.

Yeni okul yapımı konusuna gelirsek… Eskişehir özelinde yıkılan okul kadar yeni okul yapılıyor. Örneğin bir ilkokul yıkıldı, yerine aynı okul yapıldı. Sadece Sümer’de yeni yerleşim açıldı, oraya ilkokul ve ortaokul açıldı. Yani artı bir kapasite oluşmuyor.
Asıl sıkıntı merkezdeki yığılmalar. Kenar mahallede okullar öğrenci bulamazken, merkezdeki okullarda sınıflar dolup taşıyor. Bu sebeple merkezdeki okullarda öğrenci başına düşen süre azalıyor, öğretmenin etkili ders anlatma imkânı kısıtlanıyor. Türkiye ortalamasında sınıf mevcutları 25-30 gibi gözükse de bu dağılım eşit değil.

Son yıllarda devasa meslek liseleri, imam hatip liseleri yapılıyor. Ama bu binalara yeterli öğrenci bulunamıyor. Bazı yerlerde bir binada iki imam hatip ortaokulu açılıyor. Yani aslında bina var ama eğitimde verimlilik sağlanamıyor. Bu da kaynak israfı anlamına geliyor.
Bugün öğrenciler için iki farklı yaklaşım var. Kimisi sadece diploma almak için üniversiteye gidiyor. Kimisi gerçekten nitelikli eğitim arıyor. Ama sonuçta birçok üniversite mezunu, kendi alanında çalışamıyor. Örneğin polis akademisine giren öğrenciler arasında mühendis, öğretmen, hatta doktor adayları bile var. Çünkü herkes garanti iş peşinde.”