Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu adına konuşan Funda Güney Kökçınar şu ifadeleri kullandı;

"Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1999 yılında alınan kararla, 25 Kasım günü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu kararın temelinde, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabal Kardeşler ismiyle anılan üç kız kardeşin siyasal saiklerle, devlet eliyle işlenen ağır şiddet sonucu yaşam haklarının ihlal edilmesi bulunmaktadır. Olayın “kaza” şeklinde kapatılmaya çalışılmasına rağmen, yaşamı bu ağır hak ihlali kadınların küresel mücadelesinin sembolü haline gelmiştir.

Mirabal Kardeşlerin mücadelesi, aradan geçen 65 yıla rağmen bugün hâlâ eşitsizliğe, sömürüye ve erkek şiddetine karşı direnen kadınların yolunu aydınlatmaktadır. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) yayımladığı 2025 yılı ilk aylık rapora göre Türkiye’de … kadın, erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu ölümlerden …’ı “kadın cinayeti”, …’i ise “şüpheli ölüm” olarak kayda geçmiştir. Raporda faillerin büyük çoğunluğunun aile içindeki erkekler olduğu açıkça belirtilmiştir. Türkiye’de halen sayısız kadın her gün, artarak cinsel şiddete, dijital şiddete, ekonomik şiddete, psikolojik şiddete ve diğer tüm şiddet türlerine maruz bırakılmaktadır. Tüm bu verilere karşın, devletin yaşam hakkını koruma yönündeki pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği ve etkin önleme politikalarının uygulanmadığını göstermektedir.

Kadına yönelik şiddetin ve cinsel şiddet bağlamı itibariyle arttığı bir dönemde, 6284 sayılı yasanın hedef alınması tesadüf değildir. Bizler, dün olduğu gibi bugün de cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Narin’in katillerinin hak ettiği cezayı alması için mücadele ettiysek, Rojin Kabaş’ın şüpheli ölümünün aydınlatılması, faillerin ortaya çıkarılması ve en ağır şekilde cezalandırılması için de aynı kararlılıkla mücadele edeceğiz. Eskişehir’de çok yakında dosyasına katılma talebi sunduğumuz, MS hastası bir cinsel şiddet mağduru kadın; fail “itibarlı” bir meslek sahibi olduğu için mahallesi tarafından dışlanırken, biz onun yanında olmaya, haklarını savunmaya ve mahalle baskısına rağmen dayanışmamızı sürdürmeye devam edeceğiz.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, yalnızca yasal düzenlemelerle değil, toplumsal zihniyetin köklü biçimde dönüşmesiyle mümkündür. Devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi kadar, bu mücadelemenin toplumun tüm kesimleri tarafından kararlılıkla sahiplenilmesi şarttır. Ancak bugün ülkemizde zihniyet dönüşümünü sağlayacak politikalar geliştirilmediği gibi, tam tersine kadınların yaşam hakkını koruyan yasalar uygulanmamakta; failler cezasızlıkla adeta ödüllendirilmekte ve şiddet cesaretlendirilmektedir.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yalnızca normatif düzenlemeler yeterli değildir; devletin tüm organlarının koordineli, bütüncül, kararlı ve etkili bir politika yürütmesi zorunludur. Anayasa’nın 10. ve 17. maddeleri, Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Kanun ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler devlete açık yükümlülükler getirmektedir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi, insan hakları hukukunun gereğidir.

Baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin Kadın Hakları komisyonlarının davalara katılma taleplerinin reddedilmesi, hem kamu yararına yürütülen bu mücadelenin zayıflatılması hem de şiddetle mücadelede kolektif sorumluluğun reddi anlamına gelmektedir. Kadına yönelik şiddet davalarında, kadın örgütlerinin katılımı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması yönünden zorunludur.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanunu’nun, 6284 sayılı Kanun’un ve uluslararası sözleşmelerin eksiksiz uygulanması; şiddet davalarında katılma taleplerimizin kabul edilmesi; İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe sokulması temel ve öncelikli taleplerimizdir.

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, ülkemizde yaşanan kadın hakları ihlallerine karşı dayanışmayı sürdürmeye kararlıyız. Kadınlara ve çocuklara yaşatılan şiddeti ve onlara sunulan geleceği bir kader olarak kabul etmiyoruz. Evde, sokakta, işyerinde fiilen uygulanan şiddetin hukukiyleşmesine izin vermeyecek; her düzeyde itirazımızı yükseltmeye devam edeceğiz. Biz Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu avukatları olarak, tüm engellere ve “erkek yargı”nın baskısına rağmen, kız kardeşlerimiz için adalet sağlanması yolunda mücadelemizi sürdüreceğiz. Yaşasın Kadın Dayanışması."