Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına konuşan Filiz Fatma Özkoç şu ifadeleri kullandı;
“13 Haziran 2025 tarihinde AKP grubu milletvekilleri tarafından meclise sunulan ve dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyonda görüşülen yeni torba yasada yer alan "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" muhalefet şerhleriyle komisyondan geçirildi. Eskişehir Doğa ve Yaşam Platform’u olarak dün Ankara’da meclisteydik. Arkadaşlarımız darp edilerek komisyon toplantısına alınmadı. Birçok sivil toplum örgütü temsilcisi yerlerde sürüklendi, milletvekilleri yumruklandı. Bütün bu yaşananlarla komisyonda dur durak bilmeden maddeler, toplumdaki yoğun itiraza rağmen virgül bile değiştirilmeden adeta talimatla bir bir onaylandı.
İlgili kanun teklifini sunanların mesleki faaliyetlerinden de anlaşılacağı üzere ilgili teklif, maden ve enerji şirketlerine faaliyetlerinde büyük kolaylıklar ve imtiyazlar sağlamayı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı talan etmelerine engel ve prosedür olarak gördükleri ÇED süreçlerini ve doğayı koruyan diğer kanunları aşmayı amaçlıyor. Zeytinliklerden ormanlara, tarım alanlarından korunan alanlara kadar ülkemizin en değerli doğal ve kültürel miras alanlarını madencilik ve enerji yatırımları uğruna geri dönüşü olmayan tahribatlara açık hale getiriyor.
Bizler, doğanın ve hukukun korunmasından yana olan doğa savunucuları olarak, Madencilik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında derin endişeler taşımaktayız. Bu yasa teklifi, Anayasa’nın 35, 44, 56, 63 ve 169. maddeleri başta olmak üzere pek çok temel hakkı ihlal ederek, zeytinliklerin, ormanların ve meraların, sit alanlarının madencilik faaliyetleri için heba edilmesini kolaylaştırmaktadır.
Tasarı ÇED muafiyetleriyle kamuoyundan, yargı denetiminden ve itirazlardan süreçleri kaçırmak, engel olmak amacıyla birçok düzenlemeyi barındırıyor. Çed muafiyetiyle beraber süper yetili saray kurulu stratejik ve kritik maden bahanesiyle kapalı kapılar ardından talan projelerini onaylayacağı yasa, halkın en temel hakkı olan ekosistemin yaşamsal haklarıyla beraber Anayasa ve uluslararası sözleşmeler hiçe sayılıyor. Derin yoksullukla boğuşan halk geçinemiyorken teşviklerle, vergi aflarıyla donatılan şirketlere ayrıca ruhsat bedellerinde indirim ön gören yasa tasarısı sermayeyle nasıl kol kola hazırlandığının en açık göstergesi.
Yine bu teklifle; Ormanlar 2 yıl bedelsiz madencilere tahsis edilebilecek, Adrese teslim geçici madde ile Zeytin ağaçları "taşınacak" veya sökülecek. 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu çiğnenerek maden şirketlerine eline teslim edilecek. Termik santrallere kömür sağlamak için Kanun teklifi ekinde yer alan iki adet kroki ve koordinat tablosunda belirtilen Akbelen’deki zeytinlikler kamulaştırılacak. Kısaca zeytinlikler katledilecek! Akbelen’deki zeytinlikler termik santrallere kömür olacak!
Anayasa’nın 169. maddesi, ormanların korunmasını ve ancak "millî menfaat" gerektirdiğinde sınırlı tahsisini, 2863 sayılı Kanun sit alanlarının mutlak korunmasını öngörür. Bu teklif, zeytinlikleri (Zeytin Kanunu Md.9), meraları (Mera Kanunu) ve sit alanlarını madencilik lehine işlevsizleştirmektedir.
Bu yasa teklifi, ormanları MAPEG’e devrederek Anayasa’ya aykırı düzenlemeler getirmektedir. Proje alanında sit bulunması halinde, tahribat bedelinin MAPEG tarafından ödeneceği" hükmü, kültürel mirasın ticari bir maliyete indirgenmesidir.
Zeytin Kanunu’nun 9. maddesi, zeytinlik alanların madenciliğe açılamayacağını hükme bağlar. Teklif, bu korumayı kaldırarak hukuk devleti ilkesini zedelemektedir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Sürecinin İşlevsizleştirilmesi:
ÇED raporu alınmadan ruhsat, ihale ve izin süreçlerinin başlatılabilmesi, ekolojik yıkımı hızlandıracak bir düzenlemedir.
Kamuoyu denetimi ve bilgilenme hakkı (Çevre Kanunu Md.10) ortadan kaldırılmaktadır.
Yetki Tekelciliği ve Denetimsiz Karar Mekanizması:
Bakanlar, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve dokunulmazlığı olan kişilerden oluşan bir kurul, tüm süreçleri denetimsiz ve şeffaf olmayan bir şekilde yönetecektir.
Yargı denetimi olmaksızın acele kamulaştırma yetkisi, mülkiyet hakkını (Anayasa Md.35) ihlal etmektedir.
Çevresel ve Kültürel Tahribat:
Zeytinlikler (yüzyıllık tarım mirası), meralar (hayvancılığın temeli), sit alanları (ortak hafızamız) ve ormanlar (iklim kriziyle mücadelede kritik) bir bütün olarak yok edilecektir.
Bu yasa tasarısı genel genel kurula geldiğinde Eskişehir’de ve diğer illerde itirazlarımızı yüksek sesle dile getireceğiz. Bu yasa tasarısı Kamuoyunun ve bilim insanlarının görüşleri dikkate alınmadan şirketler tarafından siparişle hazırlatılıp AKP milletvekillerine okutuldu. İmzası bulunan AKP milletvekili önündeki maddeleri okuyamadı bile.
Unutmayalım ki bu topraklar, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de emanetidir.
Bu yasa tasarısı TBMM genel kurula geldiğinde biz Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu olarak hem şehrimizde hem de Ankara da TBMM önünde bütün itirazlarımızı yüksek sesle dillendireceğiz. Bu bir Ekokırım ve Ekoyıkım projesidir, tamamen enerji ve maden şirketlerine hizmet etmektedir.
AKP iktidarı ve milletvekilleri bu yasa tasarısını derhal geri çekmelidir.
Doğanın ve yaşam alanlarımızın sesi olmak için tüm halkımızı mücadeleye ilgili teklife karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz.
Sermayenin talanına karşı omuz omuza.”