ESKİŞEHİR HABER

Eskişehir Lokantacılar Odası Başkanı Bahar Bilen'den lokanta, kafe, restoran açmak isteyenlere tavsiyeler

Eskişehir Lokantacılar Odası Başkanı Bahar Bilen, restoran ve kafe sektöründeki kontrolsüz büyümeye dikkat çekti.

Abone Ol

Eskişehir Lokantacılar Odası Başkanı Bahar Bilen şu ifadeleri kullandı;

“Girişimciler arasında lokanta, kafe, restoran sektörüne epey bir eğilim var. Allah bize akıl fikir vermiş. Dolayısıyla evreni kendimize, kendi konforumuza göre dizayn ediyoruz. Bu bakımdan koruyucu tedbirler de almamız lazım. Açgözlülük bazen bizi istem dışı hareketlere yöneltebiliyor, dolayısıyla hatalar yaptırabiliyor. Sektörümüzde de yasal olarak bir denge oluşturmak lazım. Maalesef sektörümüzde kanunlar ile sınırlandırılmış bir denge yok. Hiçbir koruyucu tedbir uygulanmıyor. Anayasa'nın 173. maddesi, devletin esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirler alması gerektiğini belirtir. Ama biz bunu pandemide gördük. Hiçbir destekleyici ya da koruyucu unsur uygulanmadı.

Devletin bizi ve sektörümüzü koruma altına alması gerekir. Çünkü burada söz konusu olan insan sağlığıdır. Kendi konforumuzu önemsediğimiz gibi, kendi sağlığımızı da korumalıyız. Sağlık, beslenmeden başlar. Eğer sağlıklı beslenmezsek, yıllar sonra sağlığımızı geri kazanmak için servetimizi harcamak zorunda kalırız ama o zaman da maalesef geç olur. Bu nedenle ivedilikle, yasal düzenlemelerle sektörümüz koruma altına alınmalı. Nüfusa oranlı işletmeler oluşturulmalı. Aynı cinsten işletmeler arasında da nüfusa göre mesafeler olmalı.
Her önüne gelen lokanta açmamalı. Bu sektör, rastgele kişilerin eline bırakılamayacak kadar kıymetli, sorunlu ve sorumlu bir sektördür.

Liyakat şart olmalı. Ayrıca işletme açacak kişilerden sermaye beyanı istenmeli. Çünkü kısıtlı sermaye ile büyük dükkânlar kiralanıyor ama içi doldurulamıyor. Bu durumda da sağlıklı hizmet verilemiyor. Bu da doğrudan insanlara yansıyor. Bu nedenle maliyet hesabı bilen, liyakatli, bu işin eğitimini almış insanlar sektöre dâhil olmalı. Dışarıda bir yerde tost, sandviç yiyip de "ne güzel iş, ben de yaparım" diyerek bu sektöre girilmemeli. Bu işler öyle kolay değil. Ayrıca, yöresel damak tadı çok iyi analiz edilmeli. Analiz iyi edilmeli. Bölgenin damak tadına uygun ne satabileceklerini çok iyi analiz etmeliler.

Bir diğer mesele de aynı bölgede, birbirine rakip olacak şekilde peş peşe işletmeler açılması. "Burada işler iyi, ben de açayım" mantığıyla hareket edildiğinde, işletmeler birbirlerinin işini bozmaya başlıyor. Haksız rekabet doğuyor. Bu da zamanla merdiven altı üretimlere yönelmeye neden oluyor. Bunun sonucu ise gıda terörüdür. Bu tür üretimler insan sağlığını tehdit ediyor; obezite, kanser gibi hastalıklar zamanla artıyor. Tüm bunların önüne geçmek için sektöre eğitim ve liyakat kazandırılmalı. Nüfusa oranlı işletmeler oluşturulmalı. Odalara yetki verilmeli. Biz bu işi çok iyi kontrol edebiliriz. Eğer yetki verilirse, hangi bölgede neye ihtiyaç var, hangi işletmeye izin verilmeli gibi konuları en iyi şekilde tespit ederiz. Gelen vatandaşı da yönlendiririz, gençlerimizi de bu şekilde doğru şekilde yönlendirmiş oluruz.”