TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına konuşan başkan Selma Güder şu ifadeleri kullandı;
"Kuraklık, tüm dünyayı etkileyen ve çok sinsi bir şekilde ilerleyen önemli bir afettir. Bilim insanları, özellikle son iki yıldır kuraklığın artık iklim krizine dönüştüğünü açıkça ifade ediyorlar. Dünyada 169 ülke kuraklık riskiyle karşı karşıya. Bu durum, aynı zamanda kitlesel göçlere de neden olacak.
Ne yazık ki ülkemiz de bu süreçten etkilenen ülkelerden biri. Özellikle son iki yıldır kuraklık, Türkiye’de hızla ilerlemekte. Ülkemizin nüfusu hepimizin bildiği üzere artış göstermekte. Dünya nüfusu ise 8 milyar 250 milyon civarında. 2030 yılına gelindiğinde, sıcaklıkların dünya genelinde 2 ila 5 derece artması bekleniyor. 2100 yılına kadar bu artışın 3 ila 5 dereceye ulaşacağı öngörülüyor. Bu artışla birlikte Türkiye topraklarının yaklaşık %15’inin doğrudan etkileneceği tahmin ediliyor.
Kuraklık Eskişehir’de Nasıl Seyrediyor?
Asıl mesele bu. Çünkü kuraklık, yalnızca tarımı değil; sosyal, ekonomik ve çevresel tüm dinamikleri etkileyen çok yönlü bir kriz. Geçtiğimiz aylarda tüm Türkiye’de zirai don yaşandı ve etkilerini hep birlikte gördük. Bu don olayı da kuraklıkla doğrudan bağlantılıydı. Tarım ve gıda zincirinde ciddi bozulmalara yol açıyor.
Eskişehir özelinde konuşacak olursak, sulama açısından oldukça sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz. Porsuk Barajı hem sulama hem de içme suyu ihtiyacını karşılayan bir kaynak. Ancak doluluk oranı şu anda sadece %38. Yaklaşık 3-4 ay önce bu oran %42 civarındaydı.
Çifteler’e baktığımızda, su seviyesi kot sınırına dayanmış durumda. Şu an yaklaşık %10 seviyelerinde. Bu oranın altına düşmesi hâlinde, bölgedeki çiftçiler büyük zarar görecek.
Keskin, Dodurga, İnönü: Su Kaynakları Tehlikede
Keskin Barajı’nda su kalmadı. Dodurga da benzer durumda. Dün İnönü’de çiftçilerle görüştük. Ekilen ürünlerde rotasyon planlarının değiştirileceğini söylediler. Yani örneğin buğday ya da şeker pancarı eken çiftçiler, artık bu ürünleri ekemeyecek. Çünkü yeterli su kaynağı yok. Bu nedenle kuraklığa daha dayanıklı, az su isteyen ürünlere yönelmek zorundalar.
Barajlarımız kuruyor, yağış miktarları düşüyor. Bu kış hepimizin yaşadığı gibi çok kurak geçti. Kar yağışı neredeyse hiç olmadı. Yüzey sularında düşüş yaşanıyor. Yeraltı suları ise 250-300 metre derinliklere kadar indi. Dün bir çiftçi, “Başkanım, bizde şu an 80-100 metrelerdeyiz” dedi. Altı ilçemizde ciddi su kısıtı var: Alpu, Beylikova, Çifteler, Mihalıççık, Mahmudiye ve Sivrihisar. Bu bölgelerde obruklar oluşmaya başladı.
Hidrolojik Kuraklık Başladı
Yağmur yok, yüzey suları çekildi, barajlar kurudu. Artık hidrolojik kuraklık dönemine girdik. Ne yazık ki yalnızca Eskişehir değil, Türkiye’nin pek çok bölgesinde hidrolojik kuraklık etkisini göstermeye başladı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 3 ve 6 aylık değerlendirme raporları bu durumu net biçimde ortaya koyuyor. Eskişehir’in de içinde bulunduğu Sakarya Havzası, Türkiye’deki 25 büyük havzadan biri ve su açısından en riskli 4 havzadan biri olarak değerlendiriliyor.
Üç aylık haritalarda Eskişehir “şiddetli kuraklık” bölgesinde yer alıyor. Altı aylık değerlendirme daha da vahim: Türkiye genelinde sadece Batı Karadeniz’den başlayıp Ağrı’ya kadar uzanan dar bir kuşakta “normal” iklim şartları görülüyor. Eskişehir’in bulunduğu bölge yine şiddetli ve orta kuraklık riski taşıyor.
Peki Ne Yapmalıyız?
Tüm bunlar ortadayken bize düşen en büyük görev: eğitim. Hem bireysel hem toplumsal ölçekte eğitim şart. Sulama birliklerine üye çiftçiler de durumun farkında. Hepsi aynı şeyi söylüyor: “Suyumuz kısıtlı.” Bu kısıtlı suyu en verimli şekilde kullanmak zorundayız.
Sulama Birliği 18 Ağustos’ta yaklaşık bir ay sonra su veremeyecek hâle gelecek. Şu ana kadar çiftçilere 15 günde bir olmak üzere toplam 4 defa su verilebildi.
Suya Göre Tarım Kaçınılmaz
Eskişehir, üretim deseni oldukça zengin bir il. Hububat yetiştiriliyor, Mihalgazi ve Sarıcakaya mikroklima etkisiyle çeşitlilik gösteriyor. Ancak artık bakanlığın da belirttiği gibi “suya göre tarım” dönemine geçmeliyiz. Yeraltı kuyuları kontrollü açılmalı.
Sulama birlikleri su veremediği için, bazı çiftçiler pancar gibi suyu çok çeken ürünleri sulayabilmek için sondajla yeraltı suyu çıkarmaya çalışıyor. Ancak yeraltı suyu da tükenmek üzere. Kuraklık hem yerüstü hem yeraltı kaynaklarını kurutuyor.
Pancar ve mısır gibi ürünler aşırı su tüketiyor. İnönü’de olduğu gibi, az su isteyen ürünlere yönelmek zorundayız. Su dikkatli, planlı, tedarikli kullanılmalı. Bunun yolu da yine eğitimden geçiyor.
Sakarya Nehri ve Türkiye’nin Geleceği
Eskişehir’den geçen Sakarya Nehri, Türkiye’nin en uzun üçüncü nehri. Kızılırmak ve Fırat’tan sonra 824 kilometrelik uzunluğuyla önemli bir kaynak. Ancak sınırlı kaynaklarımızın farkında olmalıyız.
FAO, Birleşmiş Milletler ve OECD verilerine göre Türkiye, kuraklıktan en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. O yüzden bugünü iyi değerlendirmeliyiz. Çiftçilerimizin, ekim nöbetlerine ve suya uygun ürün desenine uymaları artık bir zorunluluk.
Ziraat Mühendisleri Ne Diyor?
Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi ve Türkiye genelindeki mühendisler olarak diyoruz ki: her bitkinin ne kadar suya ihtiyacı olduğu bellidir. Hangi dönemde ne kadar su verilmesi gerektiği de bilinmektedir. Çiftçilerimiz tecrübeli, atadan kalma bilgiye sahip. Ancak bu süreçte ziraat mühendislerinden destek alınmalı. Kuraklık çok boyutlu bir kriz ve ancak birlikte mücadele ederek aşılabilir.
Tarımda kullanılan su, Türkiye’de toplam su kullanımının %74-76’sını oluşturuyor. Ancak sanayide ve evsel kullanımda da su kaynaklarına erişim giderek zorlaşıyor. Susuzlukla mücadelede zorlu bir döneme giriyoruz."