Eskişehir Doğa Yaşam Platformu adına konuşan Yener Çalışkan şu ifadeleri kullandı;
"Tepebaşı ve Mihalgazi ilçelerine bağlı Atalan - Alpagut Altın ve Gümüş Madeni işletmesi için, Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararına karşı, bölge halkı ve Doğa yaşam Platformu bileşenleri olarak hukuki mücadelemizi başlatmış bulunmaktayız.
Söz konusu olan proje, başta anayasanın 56. maddesini yok hükmünde görüp, çevreyi ve yaşam alanlarını geri dönüşü imkansız bir şekilde tehdit edecektir. Bizler bu projeyi, bir yıldan fazla bölgede ve şehir merkezinde kamuoyuna defalarca anlattık.
Proje tamamen bilimsellikten, akılcılıktan uzak olup, uluslararası ve yerli işbirlikçi sermayenin kar hırslarıyla yapmak istedikleri ekokırım projelerinden bir tanesidir.
Birçok Platform bileşenimiz, idarenin hukuka aykırı ÇED Olumlu kararının iptali için dava açmış olup fiili ve hukuki mücadelemizin devam edeceğini buradan ilan ediyoruz. Açılan davalarda yürütmenin durdurulmasının mahkemeden talep edildiğini de belirtmek isteriz. Maden faaliyetinin yürütmesi durdurulmazsa üzülerek belirtmek isteriz ki geriye dönüşü imkansız, telafisi mümkün olmayan zararlar doğamızı ve yaşam alanlarımızı beklemektedir. Tek bir ağacı dahi kestirmeyeceğiz diye çıktığımız bu yolda yürütme durdurulana kadar şirketin bölgedeki bütün faaliyetleri Platformumuzca izleneceğini buradan belirtiyoruz. Bu hukuka aykırı karardan dönüleceği inancını taşıyoruz.
Bu ÇED Olumlu kararı hukuka aykırıdır çünkü; bu proje ÇED Yönetmeliğine uygun usullerce yürütülmemiştir. Halkın Katılımı Toplantısı adeta Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl müdürü tarafından provoke edilerek toplantıya halkın katılımı engellenmiştir. Projenin sahibi Cengiz Holding akabinde bölgede gerçeğe aykırı, yalanlarla dolu broşürler dağıtarak halka yerlilik ve millilik üzerinden masallar anlatmış ve sakatlanmış bir rıza üretmeye çalışmıştır. Bu ÇED süreci o kadar çarpıtılarak ilerlemiştir ki belirli ısmarlama açılan sosyal medya hesaplarından bile Platform üye arkadaşlarımız adeta hedef gösterilmiştir. Bunu yapan zihniyet bir yandan da projeye karşı olan köylüyü tehdit etmekten de geri durmamıştır.
Platformumuzun faaliyetleri o kadar rahatsız etmiş olsa ki iktidar çevresi siyasetçilerin demeçlerinde bile Platformumuz incelenmesi gereken bir yapı olarak gösterilmiş ve her şeye karşı çıkan, kamunun zararına faaliyet gösteren bir oluşum olduğumuz ithamlarıyla karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. Şunu çok net bir şekilde ifade etmek gerekir ki asıl kamunun yararına ormanlarımızı, tarım alanlarımızı, su varlıklarımızı, halk sağlığımızı, yaban hayatını savunan, yaşamı savunan bizleriz. Sizler ise özel bir şirketin yararını kamu yararı gibi göstermeye çalışanlar olarak, sizin bu faaliyetten ne yararınız var ki canhıraş bir şekilde savunma pozisyonundasınız biz sizlere soruyoruz. Platformumuzu itham etmeden önce bir şirketin karı sizin neden bu kadar ilgi alanınıza giriyor önce bunu kamuoyuna açıklamalarını tavsiye ediyoruz.
ÇED Olumlu kararı hukuka aykırı çünkü, projede hiçbir sağlık etki değerlendirmesi bulunmamakta. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Bursa Bilecik Eskişehir Kalkınma Ajansı’nın (BEBKA) Orta Sakarya Vadisi Raporunda görüleceği üzere Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerinin mikroklima iklimi sebebi ile sebze meyve yetiştiriciliği ve organik tarım yapılabilme potansiyeli değerlendirilmiştir ve bölgenin tarımsal üretim açısından önemli olduğu raporlanmıştır. ÇED Raporunda bölgedeki tarımsal varlığımıza dönük değerlendirmelerin kamu kurumlarının raporlarıyla aykırılık taşıdığı ortadadır.
ÇED Raporu hukuka aykırıdır çünkü, su varlıklarımıza ilişkin değerlendirmeler revize edilen raporlarıyla çelişkiler barındırmaktadır. Dolayısı ile çelişkili beyanlarla hazırlanan raporun su varlıklarımız üzerine olası etkilerini bilimsel değerlendiremeyeceği ortadadır. Hali hazırda projede kullanılacak su devasa boyutlarda olup kuraklıkla ve iklim kriziyle birlikte yaşanacak problem çok daha vahim boyutlara ulaşacağı ortadadır. Bugün aynı zamanda "Küresel iklim Eylem Günü." Brezilya da COP 30 zirvesi yapılırken bütün Doğa ve Yaşam savunucuları ortak bir mesajla "iklimi değil sistemi değiştir" şeklinde sokaklarda.
Bölgede yapılması planlanan çok sayıda maden projesi olup bunların kümülatif bir etki değerlendirmesine tabi tutulması gerekmektedir. Tekil tekil değerlendirmelerin gerçek bir etki değerlendirmesi olmayacağını haliyle bu açıdan da ÇED Olumlu kararının hukuka aykırı olduğunu belirmek isteriz.
Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanan "Maden İzinleri Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik", kamuoyunda "süper izin yasası" olarak bilinen düzenlemenin idari altyapısını oluşturuyor. Bu yönetmelik , doğa alanlarında madencilik adı altında yağmanın önünü açma sürecini, enerji ve maden politikalarının tek merkezde toplanmasını daha da hızlandırılıyor. Bizler Doğa ve yaşam savunucuları olarak bu gelişmeleri endişeyle takip ediyor ve mücadelemizle de bu yağma ve talan projelerini durduracağımıza inanıyoruz.
Şirketin bölgede arazi sahiplerine yaptığı satın alım fiyatlarındaki teklif duyurularında bile Platformumuzu provokasyonla suçladığını görüyoruz. Şirket tarafından yetkilileri tarafından imzalı duyuruda, halkı bizlerin yanılttığı anlatmak için bir hayli çaba göstermiş. Sebep ise köylünün topraklarını gerçeğe aykırı beyanlarla alabilmek. Fakat öyle kolay değil bizim topraklarımızı elimizden almak. Biz gücümüzü iş makinalarına karşı direnen arkadaşlarımızın mücadele ruhundan alıyoruz. Biz gücümüzü tarlalarda çalışan arkadaşlarımızın elinin emeğinden alıyoruz. Biz gücümüzü HES’lere karşı direnen arkadaşlarımızın coşkun akan derelerinden alıyoruz. Biz gücümüzü topraklarını holdingcilere teslim etmeyen arkadaşlarımızın alın terinden alıyoruz. İşte memleketin dört bir yanında mücadeleyi sürdüren arkadaşlarımızla esas gücün halk olduğunu sağır sultana duyuracağız.
Bu ülkenin toprağını, suyunu, ormanını sermayeye teslim etmeyeceğiz. Açtığımız dava tek başına bir hakkın kullanılması değil bir hak arama mücadelesinin toplumsallaşmasıdır. Açtığımız onlarca davaya yüzlerce kişi müdahil olacak ve Anayasal hakkımız olan herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını kazanacağız."





