ESKİŞEHİRSPOR

Eskişehirspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı basın mensuplarının sorularını yanıtladı

Eskişehirspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı, hedeflerinin devre arasına lider girmek ve sezon sonunda bir üst lige çıkmak olduğunu söyledi.

Abone Ol

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Eskişehirspor Teknik Direktörü Hakan Şapçı şu ifadeleri kullandı;

"Benim Eskişehirspor maceram aslında bu sene değil, geçtiğimiz sene başlayacaktı. Ulaş Entok Başkanım ve değerli yönetim kurulu üyeleriyle ben geçtiğimiz yılın başında da Eskişehirspor ile ilgili bir görüşmede bulunmuştum. Ancak şartlar itibarıyla o zaman başlayamamıştık. Ve o günden bu yana açıkçası Eskişehirspor'un maçlarını takip ettik, şampiyonluklarıyla sevindik. Nasip oldu, bu senenin başında, bu senenin içerisinde tekrar Eskişehirspor'da çalışma fırsatı bulduk.

Çok mutluyuz, burada olmanın gururunu ve onurunu yaşıyoruz. Çok önemli bir camianın, çok önemli bir şehir takımının teknik sorumluluğunu yapmak, tüm antrenör arkadaşlarımla burada bu camianın içinde yer almak bizi inanılmaz derecede mutlu ediyor ve motive ediyor. Şampiyon olmak için geldiğimizi ve Eskişehirspor'u bir üst lige çıkarmak için burada olduğumuzu söylemem gerek. Ve hak ettiğini, hatta daha da üst ligleri hak ettiğini düşünüyorum bu camianın.

İlk hafta aslında taraftarımızın önünde bir galibiyet alarak başlamak istiyorduk ancak talihsiz bir şekilde bir beraberlik aldık. Ancak çok şükür 2 haftadır deplasmanları kazanarak tekrar evimize döndük. Şimdi bu Pazar günü tekrar iç sahada taraftarımızla bütünleşip bir galibiyet almak istiyoruz ve bunun için hazırlanacağız. Bugün itibarıyla çalışmalarımıza başlıyoruz. Ligdeki konumumuza bakmadan yine söylüyorum, en azından devre arasına lider olarak, lider takım olarak girmek istiyoruz. Hedefimiz bu. Bunun için de var gücümüzle çalışacağız. Eskişehirspor'u önce devre arasında ligin zirvesine, sene sonunda da ligin zirvesinden bir üst lige çıkarmak için hep birlikte çalışacağız.

Çok hevesliyim, çok iddialıyım, çok mutluyum. Burada olmaktan tekrar tekrar söylüyorum, çok mutluyum. Ve bir hedef için bu mücadelenin bir parçası olmaktan, bu ailenin bir parçası olmaktan da fazlasıyla gurur duyuyorum. İnşallah bu büyük camiaya bir şampiyonluk yaşatmak, bir şampiyonluk daha yaşatmak bizlere nasip olur.

Bu arada, geçen basın toplantısı sonrasında da söyledim; çok büyük bir camiayız. Bunun en önemli ayaklarından biri de siz değerli basın mensuplarısınız. Açıkçası hepinizden bu anlamda destek bekliyorum. İyi günü, kötü günü olacak. Futbol hayata benziyor, her zaman istediğimiz gibi gitmeyebiliyor her şey. Bu manada birlik beraberlik içinde sizlerin desteğine çok ihtiyacımız oluyor. Eleştiri her zaman olacak. Zaten belki de işinizin gereği bunu yapmak zorunda, bunu yapmak durumundasınız. Ancak bu eleştirilerde yapıcı olmak, birlik ve beraberlik vurgusunu hep beraber yaşamak, bu manada sizler için ve bizler için çok değerli. Bu manada hepinizden destek bekliyorum.

Benim için bir daha söylüyorum, şurada çok güzel bir yazı var: "Kimse Eskişehirspor'dan büyük değil"... Çok uzun yıllar önce atılmış bir meşale var bu şehirde. Türkiye'de belki Trabzonspor'dan önce 3 büyüklerin hükümdarlığına son vermiş bir takım şehir burası. O zamanki ruhun, o zamanki birlik ve beraberliğin neleri başardığını, nelere bir takımı nerelere kadar taşıdığını görüyoruz. Aynı ruha tekrar bir şekilde ulaşmamız gerekiyor. Bence bunun en önemli ayaklarından biri de sizsiniz. Dediğim gibi, sizlerden de bu manada, bu anlamda bizlere destek olmanızı istiyoruz, bekliyoruz. Bizim de sizlere bu manada her türlü iş birliği içinde, her türlü desteği verebileceğimizden bir endişeniz, şüpheniz olmasın. Tüm şehir, bu işin tüm ayakları birlik ve beraberlik içinde, inşallah hedefimize ulaşacağız

Görüşmeye geldiğim gün söylediğimi sizlerin önünde bir kere daha söyleyeyim. Eskişehirspor'un sene başında kurulan kadrosu bu ligde şampiyonluğa oynayacak kapasiteye sahip.

Ancak, ben aslında unuttum, onu da tekrar söylemem gerekiyor: Benden önce burada çalışan Serdar Hocam ve ekibine de çok teşekkür ediyorum. Onlar da bence burada çok ciddi çalışmalar yapmışlar ama kendileriyle görüşme fırsatım olmadı.

İnanılmaz derecede şanssızlıklar ve sakatlıklar yaşamışlar. Yani bir futbol takımının 5-10 senede başına gelebilecek şey 3 ayda takımın başına gelmiş. Şimdi çok enteresandır, şunu söyleyeyim. Omzu kırılan, elmacık kemiği üç yerden kırılan, dirseği kırılan, ayak bileğinde ciddi darbeye bağlı sakatlıkları olan oyuncularımız var.

Şimdi antrenmanla ilgili sakatlıklar muhakkak olabilir, bu bizim de başımıza gelebilir. Bu işin bir parçasıdır, eleştirilerdir. Ancak, bir hafta arayla iki tane oyuncunun aynı anda birinin omzunun, birinin dizinin kırılması ve iki tane çok önemli oyuncu... Deniz dediğimiz oyuncu 3. liglerde şampiyonlukları olan, ben 2 sene önce Halidağ'dayken Kepez'de benim rakibimdi. Mükemmel bir sezon geçirmiş bir savunma oyuncusu, lider karakterli bir oyuncuydu. Şimdi takımımız ondan faydalanamıyor. Aynı zamanda Fuat, benim Alanyaspor Futbol Kulübü'nde beraber çalıştığım, benden önce 2. lig play-off finalleri bile oynamış çok önemli bir oyuncu, 5 haftadır omzu kırık.

Şimdi bizim buradaki problemimiz kadro kalitesinden çok fazlasıyla oluşan sakatlıklar. Orada benim bir tek şikayetim var: Bizim alternatif kadromuzdaki oyuncularımızdan, ki bu benim de zorlamam gerekiyor, oyuncu kardeşlerimizin de bu çalışmaları yapması gerekiyor, daha fazla katkı almamız lazım.

Transferle ilgili, 6 hafta bitene kadar, biz bu takımı hedefe taşıyana kadar mevcut tüm oyuncularımızdan faydalanmak durumundayım. Ben şimdi oyuncularımı, en değerli oyuncularım, en kıymetli oyuncularım, hepsine ihtiyacım var. O nedenle şimdilik transfer konuşmamız mümkün değil. Alabildiğimiz büyük verim neyse, en fazla, maksimum seviye neyse onu yakalamaya çalışacağız.

Sizin söylediğinize şöyle katılıyorum: Bugün dünyanın en iyi takımı da olsa, her takımın oyuncuya ihtiyacı olur. Her takımın oyuncuya ihtiyacı olur. Yani ama bu bazen farklı şekillerde gelişir, farklı pozisyonlarda oluşur. Ama ben şu an itibariyle elimdeki mevcut kadronun bizi bu savaşın, bu mücadelenin içerisinde zirveye kadar taşıyacağına inanıyorum ve onlara güveniyorum.

İnşallah devreyi gördükten sonra da, devreyi bitirdiğimizde biz bir rapor sunacağız yönetim kuruluna yaptığımız çalışmalarla ilgili. Ona göre ihtiyaç oluşursa transferle ilgili çalışma da yapacağız.

Bir de şunu da söylemem gerekiyor: Eskişehirspor'a transfer çok zor. Amatör oyuncu transferleri yapılmalı. Yaş sınırları var. Federasyonumuz bu sene sağ olsun, kimine göre iyi, bence çok zamansız ve hazırlıksız bir çalışmaydı, işte bir kontenjan kuralı getirdi. Sadece 25 yaş üzeri 5 tane oyuncu alabiliyorsunuz. Şimdi hem bu profesyonel oyuncu transferinin zorluğu, hem kontenjan kuralı bir de bunun üzerine 20 yaşın, 22 yaşın altında 6 tane oyuncuyu da kadroya almanız gerekiyor. Çok fazla şey var. Bu kadar planlamayı bir araya getirmek o kadar kolay değil.

Şimdiki hedefimiz transfer değil, her hafta maç kazanıp takımımızı zirveye taşımak.

Bütün maçları kazanmak istiyoruz. Eskişehirspor... Ben dışarıdan geldiğim için söyleyebilirim bunu. Belki siz bu camianın içinde olan insanlar olarak bazen farkına varamayabilirsiniz ama Eskişehirspor bu ülkenin çok önemli bir gücü. Nereye gidiyorsa Eskişehirspor, bugün üç büyükler nereye gidiyorsa Eskişehirspor da oraya gidiyormuş gibi karşılanıyor.

Kalan 6 maçta 18 puan hedefliyoruz. Ben her maçı kazanmak için oynayacağım, takımımız da öyle oynayacak. 18 puanın tamamına talibiz. 16'ya razı olabiliriz, 15'i beğenmeyiz belki ama bütün puanları almak istiyoruz. Bütün maçları kazanmak istiyoruz, Eskişehirspor'a da bu yakışır. Ama şu önemli: Bizim bir maç kazanma serisine ihtiyacımız var. Çok şükür iki oldu. İşte biz bunu 3, önce 3, sonra 4, 5, 6, götürebildiğimiz yere kadar götürmek durumundayız. Ha puan kaybedersek dünyanın sonu mu? Vallahi düşsek de yine ayağa kalkar, toparlanır, üstümüzü başımızı siler, bir daha mücadeleye koyuluruz. Sonuna kadar devam edeceğiz bu yarışa ama oynadığımız her maça talibiz, 3 puana talibiz. İçeride ya da dışarıda fark etmeksizin kazanmak istiyoruz.

Ben takımıma çok güveniyorum. Her maçı kazanabileceklerine inanıyorum. Ama Eskişehirspor'da burada çalışmadan önce maçlarını hem bu yeni yayınlardan hem de canlı olarak izledim. Başlarında çok genç bir teknik adam var. Bence çok modern, çok çağdaş oyun stratejileri belirliyor.

7 tane duran top golü attılar. Şimdi bizim ülkemizde, baktığınız zaman bütün başarılı takımların, Galatasaray'ın, Fenerbahçe'mizin, geçen sene Galatasaray'ın Türkiye Ligi istatistiklerine bakarsanız, duran toptan en çok gol atan takım Galatasaray ve sonunda şampiyon oluyor. Duran toptan çok fazla sayıda gol atan bir takımla oynayacağız.

Aynı zamanda, bilhassa hücum hattında çok hareketli iki tane oyuncuyla oynuyorlar ki, bizim ligde inanamazsınız buna, bu kadar hareketli ve çabuk iki kenar oyuncusunu iki santrafor gibi kullanan değişik bir formasyonu var. Bizim de buna göre iyi çalışmamız gerekiyor.

Hocaların da maç sonunda açıklamalarını okuduk. Onlar da buraya kazanmak için gelecekler. Ama ben burada bir kere daha söylüyorum: Eskişehirspor'u Eskişehir'de yenmek öyle kolay bir iş değil, olmamalı zaten. Dersimize çalışacağız, bütün hafta iyi değerlendireceğiz. Pazar günü seyircimizin de desteğiyle 3'te 3 yapacağız.

Taraftarı maça davet ediyorum. Taraftarımızı desteğe davet ediyorum. Afyon'da, Bornova'da bizi hiç yalnız bırakmadılar. Ben onları tribünde görünce, sahada oynayan oyuncuları açıkçası... Yani ben bile onları görünce çıkıp oynayasım geliyor. Öyle bir motive oluyoruz.

Sadece biraz sabırlı olmalarını istiyorum. Futbol maçları 90 dakika. Bazen bu maçların son bölümlerinde istediğimiz skorlar oluşmayabilir ama son düdüğe kadar bir futbol takımına destek vermek gerekiyor.

Bu ülkede başarılı takımların birinci kriteri, maçların son yarım saatlerini iyi oynamasıdır. Bugün Beşiktaş'ın benim çocukluğumda Gordon Miln zamanları, Fenerbahçe'nin çok erken lig şampiyonluğu kazandığı dönemlere baktığınızda, bu takımlar hep ligin, maçların son 15 dakikaları maça damgalarını vurmuştur.

Bizim için de öyle olabilir. Buraya gelen bütün takımlar 60 dakika, 70 dakika kapanır, direnir ama biz adeta seyircimizle beraber o golü atarız, maçı da kazanırız. Seyircimizden bu anlamda bize biraz daha sabırla destek vermelerini istiyoruz. Onlar gerçekten çok önemli bir güç. Bu hafta tahmin ediyorum, daha da fazla seyircimiz gelir diye tahmin ve beklenti içindeyim. Taraftarımızla çok daha güçlüyüz.

Denizli İdman Yurdu maçını biz kart görmeden bitirdik maçı. Eskişehirspor'un olduğu yerde, kurallar içerisinde söylüyorum, yanlış anlaşılmasın, mağlubiyete ve haksızlığa her zaman için baş kaldırma, kavga olur. Afyon'da da oyuncularımız bence o tepkiyi verdi. Bu hafta da arkamızda bunca taraftarımız varken biz her yerde hakkımızı koruyacak, emeğimizi koruyacak agresifliği göstermek zorundayız. Hatta genç oyuncularımızdan özellikle rica ediyorum bunu. İsim de vereyim mi, yani Berk'ten, Eren'den daha agresif olmalarını istiyorum. Kavga etmelerini, oyunun kuralları içerisinde, her maçı, her antrenmanı kazanmak zorunda olduğumuz bir camia var. Bize o agresiflik bence başarı olarak döner.

Öncelikle geçen hafta burada oynadığımız hazırlık maçından ben de memnun değilim. Bu memnuniyetsizliğimi o gün oynayan arkadaşlara da söyledim. Eskişehirspor'da forma giyecek oyuncu kardeşlerimizin daha fazla çalışmaları, bence daha fazla mücadele etmeleri gerekiyor.

Ancak orada şöyle bir durum var: Perşembe sabahı burada oynamıştık. Pazartesi dahil olmak üzere, o kardeşlerimize Pazartesi, Salı, Çarşamba günü çift olmak üzere 4 tane antrenman yaptırmıştım. Bunların hepsi de bence çok şiddetli, yoğun antrenmanlardı. Perşembe günü de çok fazla güçleri ve enerjileri yoktu. Bu bir mazeret mi? Bence değil. Ancak bazı gerçekleri de görmemiz gerekiyor.

Hazırlık maçlarımız devam edecek. 15 günde bir hem oynamayan oyuncularımızın performansını görmek hem de onların maç ritimlerini yakalamalarını sağlamak için hazırlık maçı yapmaya devam edeceğiz. Aslında biz 19 takımızla bu maçları oynamak istiyoruz. Ancak bizim 19 takımızın maçları yine Federasyonumuzun bu sene başlattığı uygulamayla Çarşamba günleri. Çocukları ben ne zaman alıp maç oynatacağım? Çarşamba günü onların maçı var. 90 dakika oynamış çocuğu Perşembe günü gelip de maç yapmak mümkün değil. Sakatlarız çocukları. O mümkün olmadığı için, Eskişehir'de ya da burada buna benzer birkaç takımla da devreye kadar maç yapmayı planlıyoruz.

Transfer konusunda ise önümüzdeki 6-7 haftayı görmemiz lazım. Burada kalacak, gidecek oyuncunun performansı biraz oyuncuya bağlı. Gerçekten bu formaya katkı verebilecek, bu takımda oynayabilecek oyuncuyu tutmak zorundayız. Transfer kolay değil. Bizim işte dediğim bazı durumlarımız da ortada. Bu oyuncuları tutmak durumundayız, bu oyuncuları kazanmak durumundayız. Ancak önce bunu oyuncu isteyecek ki biz de ona o desteği verelim. Oyuncu istemezse bizim de yapacak bir şeyimiz zaten kalmıyor.

İnşallah hiç bir maç gol yemeyiz. Uzun seriler oluşturup gol yememezlik rekorları kırarız. Ama bence bugünkü futbolun gerçeği, taraftar tabii daha görsel, keyifli bir oyun beklentisi içerisinde. Ama bence bugün bütün futbolun getirdiği konu iyi savunma yapmak. İyi savunma yapan takımlar başarılı oluyor. Ben de evet savunma performansı, bu hafta bir ya da iki tane pozisyon verdik. Ama hem pozisyon vermeyi tamamen yok etmek hem de gol yemeden maçlar bitirmek istiyoruz.

Evet, gol yemeden maç bitirmemiz gerekiyor. Bu hafta beni sevindiren konulardan biri de o. İnşallah dediğim gibi ondan sonraki haftalarda da böyle devam ettireceğiz. Ama tabii şöyle: Ali Fırat sakat, Deniz sakat. Şimdi kötü bir haber: Talha da sakat. Tala'yı Ankara'ya gönderdik. Tedavisi Perşembe gününe kadar orada devam edecek. Üst adalesinde bir yırtık var. Buna devam edeyim, Bağdır'ın da dizinde bir problem var. Yani Arda ile Egemen dışında, kalecimiz Bora'yı geçen hafta kaburga sıkıntılarıyla oynattık. Şu an Arda ve Egemen dışında süre alan oyuncularımızdan sakatlığı olmayan oyuncu yok. Yani bu bir zorluk, bu bizi sıkıntıya sokuyor. İşte yetiştirmeye çalışacağız. Yetiştiremiyorsak da kadromuzun içinden az evvel söylediğimiz gibi bir rotasyon oluşturmaya çalışacağız ve oyuncuları oynatacağız. İnşallah bu da savunma işi daha çok alışkanlık işidir, birbirini tanıma işidir. Bu bizim için bir dezavantaj. Belki pozisyonunda arkadaşını ya da daha önce hiç oynamadığı pozisyonda oynatmak zorunda olduğumuz oyuncular olacak. Umarım bu bize bir sıkıntı yaratmaz. Onun için de çalışacağız.

Bu yıl TFF 3. Lig'in bu kontenjan uygulamasıyla ilk yılı. Yani, amiyane konuşmak ayıp olacak ama çorba gibi. Genç oyuncular oynuyor. Bu genç oyuncuların çoğu daha önce 2. Lig'lerde zorlanmış, süre bulamamış oyuncular. Bir kontenjan geldi, yüzlerce oyuncu dışarıda kaldı. Kimse bir yıl önceki takımını muhafaza edemedi çünkü dağıtmak zorundaydı. Bir istikrar oluşturulamadı. Birçok takım yeni kuruldu. Bu şartlara göre kurulduğu için bence istedikleri oyuncu tercihlerine gidemediler. Gruptaki kalitenin zayıf olduğu kanaatindeyim.

Şampiyonluk, geçtiğimiz senelere göre daha kolay. Bence öyle. Ben tabii bunu bir mazeret olarak sunmayayım ama biz bir camia takımıyız. Bizim diğer takımlar gibi çok fazla sabretme ve bekleme lüksümüz yok. Bu kadar genç oyuncu da bu ligde oynamaya başlayınca, böyle bir stadın, binlerce taraftarın önünde bu oyuncu performanslarını almak biraz zorlaşıyor. Bence kontenjanın bize bu anlamda çok fazla faydası yok. Ama bizim takımımız en iyi takım. Biz de şampiyonluğun en güçlü adayıyız, onu da söyleyeyim.

Bu ligdeplasmanda maç kazanmak çok önemli. Bir de şartlar itibarıyla biz üç hafta maç kazanamamış bir takımdık Afyon'a giderken. Ve Afyon takımı da yavaş yavaş bir yükseliş trendindeydi. Mesela Afyon takımı ile ilgili şunu söyleyeyim: Bizim haricimizdeki son 4 maçı, ikisi deplasmanda berabere bitti. Deplasmanda bir maçta 90'da gol yiyerek kaybediyorlardı, kazanıyorlardı. Bu hafta bizim diğer temsilcimizi burada çok zorladılar ve 1-1 bitirdiler maçı. Bizden önceki Denizli İdman Yurdu maçı da 90 artıda yedikleri penaltı golüyle kaybettiler. Yani yavaş yavaş genç oyunculardan ve mücadeleci bir karakterden dolayı zor kaybetmeye doğru giden bir takımla oynadık. Biz onları 5-1 kazandık, çok rahat bir galibiyet gibi görünüyordu.

Bornova takımıyla da ilgili şunu söyleyeyim: Bornova takımı bizden önce ilk 5 hafta tahmin ediyorum yenilmedi, beraberlikler aldı. Onların da kaybettikleri maçlar Uşak, Ayvalık ve Denizli İdman Yurdu maçıydı. Biz çok incelediğimiz için söylüyorum: Uşak'ta 2-1 kaybettiler, Denizli İdman Yurdu'na 1-0 kaybettiler. Denizli İdman Yurdu maçının ikinci yarısı adeta bütün oyunu kontrol ettiler.

Çok da yani rakibime de saygısızlık etmek istemem. Çok kolay maçlar kazanmadık. Ama evet katılıyorum, bizim için ölçü maçları, ışık maçları diye nitelendirmem de doğru olmaz. Onu da söylemem lazım.

En büyük motivasyon unsurumuz yine seyircimiz. Şöyle bir beklenti içindeyiz. Bu hafta bir 15-20.000'i buluruz diye düşünüyoruz tribünlerde. Bir üçüncülük takımının 15-20.000 taraftarının önünde oynaması zaten çok büyük bir motivasyon unsurudur. Ama şöyle bir problem var: Buraya gelen takımlar da motive oluyorlar. Çünkü çocuklar böyle bir ambiyansı, böyle bir seyirciyi, böyle bir stadı gördüklerinde onlar da kendilerini çok fazlasıyla motive ediyorlar. Bizde taraftar desteği çok önemli güç, ancak bizim oyuncularımızda maalesef son iki iç saha maçını kazanamamanın vermiş olduğu bir problem var. "Ben kötü pas atarsam bir tepkiyle karşılaşabilir miyim?", "Biz kazanamazsak taraftarımızdan tepkiyle karşılaşabilir miyiz?" diye şeyler de var açıkçası. Biz de oyuncularımıza o özgüveni aşılamalıyız. Yoksa inanın bana, ben böyle bir camianın, böyle bir stadın, böyle bir taraftarın önünde hiçbir şey söylemesem bile, bir oyuncu grubu oraya çıktığında bu ortamı, ambiyansı, taraftarı görünce o motivasyonu sağlar diye düşünüyorum. Ancak en önemli, hayatta sözlerden daha değerlisi, insanlara güvendiğinizi, inandığınızı hissettirmektir. Açıkçası biz de çocuklarımıza o mesajı vermek istiyoruz.

Stadın full, dediğim gibi, kapasitenin üstüne seyircilerle oynadığı günleri, o maç sonlarında bu şehrin Eskişehirspor sesleriyle çarşıda arabaların konvoylar yaptığı günleri hayal ediyoruz. Benim yeğenlerim gelmişti ilk maça. İnanın onlar bile bana dün Eskişehirspor videoları atmaya başladılar, taraftar görüntülerini. "Amca, şurayı şampiyon yapın. Burası çok, bunu hak ediyor." diye. Gerçekten hak ediyor, çok önemli bir şey var burada. Bu enerjiyi doğru yönetebilmek lazım ama işte bence biraz orada problemlerimiz var. Biraz bu sabırsızlık, biraz birkaç tane de kötü sonuç o enerjiyi biraz dağıtmış. Bence o enerjiyi tekrar doğru yönetip hep beraber oluşturmamız gerekiyor.

Gerçekçi olmamız gerekiyor. Bir futbol takımının bir araya gelip iyi bir oyun sergileyebilmesi öyle çok kolay değil, birkaç haftada olacak iş de değil. Bence bizim bu 2 haftalık, 3 haftalık periyotta yani verebildiğimiz kadarıyla oyuncularımız bence tepki verdiler. Ben oyunun iyiye gittiğini düşünüyorum. Ama bu oyunun yeterli olmadığını hepimiz kabul ediyoruz. Bunun çok daha iyisini oynamalıyız.

Bu nasıl olabilir? Evet, oyuncularımızın, sakat ve formsuz oyuncularımızın hazır hâle gelmeleriyle olabilir. Bizim de haftalar geçtikçe sizin söylediğiniz, takıma oynatmaya çalıştığımız oyun anlayışını daha fazla hissettirmek, daha fazla çalıştırmak şeklinde ezberler, tekrarlar oluşturarak olabilir. Futbolda hiçbir şey tesadüfen olmuyor. Doğru çalışmak, planlı çalışmak ve sizin söylediğiniz o oyun anlayışına, mantaliteye doğru oyuncularla yerleştirmek zorundayız.

Yani ben bunun daha iyi olacağını düşünüyorum. Bizdeki en büyük problem, ülkemizin en büyük problemi; bu tip sistemleri biz çok uzun vadede hayata geçirebilecek sabra sahip değiliz. Önce kazanmalı, daha sonra bunları konuşmalıyız. O zaman da kazanmak için oyunlar biraz daha böyle bizim bahsettiğimiz iyi oyunlardan uzağa gidiyor. Biz kazanırken oyunumuzu geliştirip devreye kadar her maça daha iyi bir takım olarak, her hafta daha iyi bir takım olarak sahaya çıkmak istiyoruz.

Kontenjan kuralı varken bunları çok fazla şunu yaparız, bunu yaparız değil. Bence kurulan takımın, şu an elimizdeki takımın kıymetini bilmeliyiz ve bu takımın üzerinde de daha fazla durmamız, dediğim gibi katkı alabileceğimiz oyuncu sayısını da artırmalıyız.

Ben bunu bazen oyuncu kardeşlerime de söylüyorum. Birkaçını oynatmayarak yaparım, kadroya almayarak yaparım, birkaçını cezalandırarak yaparım ama netice itibarıyla hep onlardan daha fazla verim almanın yollarını aramaya çalışırım.

Şimdi ben başka takımlar adına konuşmam çok sağlıklı olmayabilir ama ben birkaç kulüp dışında arabaya binip antrenmana gitmediğim belki de ilk kulüp. Yani inanın ben 15 dakika, 20 dakika tesislerimizde soyunup arabaya binip antrenman sahaları aradığım kulüplerde çalıştım.

Burada iki tane saha var. Gerçi yöneticilerimiz buradayken söyleyeyim, sahamızın birini düzeltmeye çalışıyorlar ama orası biraz daha bakıma ihtiyacı var, o sahayı pek kullanamıyoruz. Onun dışında kaldığımız fiziksel şartlar, temizliği, yemeği, içmesi son derece düzenli bir kulüp. Bir de karşıda görüyorum yepyeni bir tesis yapılıyor. O tesislerin de bitişiyle beraber Eskişehirspor bence tesisleşme konusunda çok önemli bir Süper Lig seviyesinde bir kulüp olacak.

Burada bizim bir problemimiz yok. Yani inanın günün her saati sahaya çıkıp antrenman yapma imkanımız var. Günün her saati fitness'ımız var. Gayet güzel dizayn edilmiş bir fitness salonumuz var. Burada çalışma şartları son derece iyi. Bunun kıymetini bilmeliyiz.

Eskişehir çok kısa sürede alıştım. Burada yönetim kuruluna çok teşekkür ediyorum. Oyuncularımıza çok teşekkür ediyorum. Gerçekten onlar bize inanılmaz derecede bu manada bir aile parçası olmamıza inanılmaz şekilde destek verdiler. Benden önceki arkadaşımızla da ilgili ben kendim de maalesef çalışıp ayrıldığım benden sonra gelen arkadaşlarım da oldu. Bence o da çok iyi çalışmış, çok iyi şeyler yapmış. Ama futbol maalesef bu benim de başıma gelebilir. Sahadaki skorlar kötü gittiğinde burada genelde suçlular hep teknik direktörler oluyor. Böyle bir ayrılık yaşanmış. Ben huzurunuzda bir kere daha teşekkür ediyorum. Yani ben oyuncularıma da söyleyeyim, size de söyleyeyim. Benden önce, benden sonrası diye bir şey yok. Eskişehirspor var. Bir futbol takımı burası. Biz görev yapıyoruz. Bizim görev süremiz bitecek, başka birileri gelecek. Asıl olan kulübümüz. Benden önce şöyleydi, benden sonra böyleydi. Ben bunlara inanmıyorum. Ama bugüne kadar oyuncu kardeşlerimizden bize karşı verdikleri tepkilerden dolayı inanılmaz derecede mutluyum. Söylediklerimiz o dediğiniz manada şöyle bakınca anlaşabilecek hale geliyoruz yavaş yavaş. İnşallah bunlar daha uzun sürelerde, daha iyi iletişimlerle daha da iyi durumlara gelir. Bir camia olması evet, o dediğiniz duygusallıkları, o aşırı bağlılıkları oluşturuyor. Yani taraftarımız takımına korkunç derecede bağlı. Onlar da çok fazlasıyla destek veriyorlar. Bu duygusallığı da doğru kullanmamız gerek. İnşallah çok daha iyi olacağız. Hedefimize ulaşacağız.

Tayfun Tatlı üzerinden konuşmayalım. Ben mesela biraz sosyal medyayı takip ettiğimde şöyle bir problem görüyorum: Kaybettiğimizde 3-4 oyuncu üzerinden çok ciddi eleştiri var, isim vermek istemiyorum. Kazandığımızda da Hasan Şen bu ara çok gündemde. Ben bir Hasan Şen'in büyüğü olarak, aynı zamanda bu şehirde büyümüş, 12 yaşından beri burada, Hasan'ın yolu çok uzun. Sadece iki maç oynadı. Öyle de bir çocuk olduğunu düşünmüyorum ama bence çok da fazla olmuş bir oyuncu havasına sokmayalım Hasan'ı. Hasan'a kendisine de söyledim, çok fazlasıyla kendini geliştirmesi gerek. O zaman üst liglerden bahsedebiliriz.

Tayfun da bence bu oyun içerisinde bizim orta sahadan ceza alanına giriş yaparak önemli katkı sağlayan bir oyuncumuz. Tayfun da bence buraya daha fazla katkı verecek. Ama biz kazanınca Tayfun ve Hasan yüzünden, kaybedince de onun bunun yüzünden kaybetmiyoruz. Önemle rica ediyorum, Hasan üzerinden, Hasan özelinden... Şehir Hasan'ı çok seviyor, çok da sahipleniyor ama bence Hasan'ın daha çok yolu var. Yani inşallah, keşke buradan gitse de yurt dışında oynasa, bırakın Süper Lig'i yani.

Ben geçen seneki maçları da izlemiştim, bazılarını YouTube üzerinden. Biraz sordum Hasan ile ilgili, soruşturduk. O kapasitenin, o yöneticilerimizle de konuştum. Geçen sene yine bizim şu an ekibimizde olan Mustafa Hoca var, onunla da konuştum. Hasan ile ilgili çalışmamız zaten vardı. Ben geldiğimde bütün oyuncular hakkında bir çalışma yapmıştık. Nedir, kimden ne verim alabiliriz konusunda. Ben Hasan'ı da açıkçası bu şeyin içine, rotasyonun içerisine, sahaya sokabileceğimizi düşünmüştüm. Çok şükür ona şans verdik, bence o da iyi kullanıyor. Ama bir kere daha söylüyorum, onun daha çok yolu var. Çok daha iyi futbolcu olabilir, çok ciddi bir potansiyel var Hasan'da. İnşallah daha da iyisini yapacak."