Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı;
Türkiye çok enteresan şeyler yaşadı. İstanbul’da Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı’nın görevden alınması tam bir hukuk garabetidir. Çünkü Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği ya da aldığı kararların üzerine başka bir karar almak mümkün değildir. Ama buna rağmen, ağzı olan herkes konuştu. Bu seçimleri yapmaya yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu’ndan ise şu ana kadar tek bir ses çıkmadı.
İl kongrelerinin nasıl yapıldığını bilmeyen bir iktidar var. Çünkü onların il kongreleri şöyle yapılır: Kaç delegeleri varsa eksiksiz oy kullanmış gibi gösterilir. Bir il başkanını da genel başkanları atar. Herkes de kabullenmiş görünür. Yani iktidar partisinde demokrasi aramayın arkadaşlar. İnşallah bu yanlıştan dönülür.
Buradaki kaygımız şudur arkadaşlar. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’ni savunmak elbette bana düşmez. Ancak biz de 31 Mayıs 2025 tarihinde bir kongre yaptık, mazbatamızı aldık. Demek ki bizim mazbatamız da her an elimizden alınabilir, yeniden kongre istenebilir. Seçilmiş olanların bile Türkiye’de bir garantisi yok. Ama buna rağmen iktidar, bu tür oyunlarla, bu tür algı yönetimleriyle bir şekilde ekonomiyi iyiymiş gibi göstermeye çalışıyor. İnsanların yaşam sıkıntılarını görmezden geliyor. İnsanların türlü eziyetlerle nasıl yaşadığını bilmezden geliyor. On altı, on yedi bin lira maaşla, yirmi iki bin lira asgari ücretle insanların nasıl yaşadığını görmezden geliyor.
Bir ülke düşünün ki… Zengin topraklara sahip, her türlü sebze ve meyveyi yetiştirme imkânı olan bir ülkede insanlar bu yaz meyveye ulaşamadılar arkadaşlar. İnsanlar çocuklarına meyve yediremediler. Bunun da karşılığını herhalde yapılacak ilk seçimde vatandaşlarımız verecektir.
Eskişehir’e geldiğimizde… Yarın okullar açılacak. Çocuklarımız, birinci sınıflar geçen hafta başladılar okula. Çocuklarımız okullarına devam edecekler. Ama yine bu sene de hasarlı okullar, yine bir öğün yemek veremediğimiz çocuklarımız, yine 23 senede bilmem kaç kez değişmiş bir eğitim sistemiyle; “yeni formasyon” dedikleri şekilde tekrar tek tip önlük… Yani ailelere ekstra bir masraf daha yüklemekten kaçınmadılar.
Dün de Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en kötü Millî Eğitim Bakanı eğitim sisteminin “4+4+4” yani yıllarca dayattıkları sistemin uygun olmadığını, belki de önümüzdeki sene değiştirebileceklerini söyledi. Tahmin ediyorum bu eğitim sistemi 23 yılda sekizinci ya da dokuzuncu kez değişmiş olacak. Eskişehir’de birçok şikâyet duyduk. Velilerimiz, devlet okullarından istenen paralardan yakındılar. Bugün vatandaş, anayasal hakkı olarak ücretsiz eğitime sahipse; “şu kadar derslik yaptık, bu kadar okul yaptık” diyen iktidar, o okulun kapısına bir güvenlik görevlisi, binanın içine bir temizlik görevlisi koyamadı.
Ben ilkokulu bitireli 45 seneden fazla oldu. O zamanlar Türkiye’nin okullarında kadrolu müstahdemler vardı. Yani temizlik görevlileri vardı. Ama şimdi bu temizlik görevlilerinin, güvenlik görevlilerinin parasını okula çocuğunu kaydettirmeye gelen velilerden istiyorsunuz. Türkiye’de eğer Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi en düşük bakanlıklardan biriyse, bütçesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın altındaysa, artık gerisini siz düşünün.
Eskişehir’de madene karşı bir direniş var arkadaşlar. Bugün, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde ve şehrimizde de bir su sıkıntısı varsa, bir maden şehrin kullandığından daha fazla su tüketiyorsa ve iktidar buna göz yumuyorsa, müsaade ediyorsa… Buna rağmen çevre ve şehircilik yetkilileri çıkıp “Marulunuza, maydanozunuza bir şey olmayacak, merak etmeyin” diye akıl dışı beyanatlar veriyorsa, Türkiye’de tuz kokmuştur. Başka da bir şey kalmamıştır. Su en kıymetli hazinemizdir.
İzmir’de gece 23.00’te sular kesiliyor, sabah 05.00’te kadar su yok. Eskişehir’de Porsuk’un kuruduğunu artık biliyoruz. Eskişehir’de Sakarya’nın kuruduğunu artık biliyoruz. Buna rağmen henüz bir önlem alınmamış. Ama AKP’nin idarecileri gidiyor, Sakarya başında poz veriyorlar. Poz vermeyeceksiniz, ne yapacaksanız bir an önce tedbir alacaksınız.
Burada bir hususu daha söylemek isterim. Devlet Su İşleri, artık kuyulardan su çıkarılmasına bir düzenleme getirmek zorundadır. Türkiye’de vahşi sulamadan damlama sulamaya geçiş için gerekirse destekler verilmelidir. Bugün Eskişehir’in çevresinde, köylerinde, DSİ’nin verdiği izinlerle 200-300 metreden su çıkaran kuyular açılıyor. Daha önce Konya’da gördüğümüz obruklar artık Eskişehir sınırlarına girmiştir.
Su hayattır. Susuz hiçbir şey yapılamaz. Ancak yetkililer, sanırım “saraydan talimat gelmeden hareket etmeyiz” mantığıyla bekliyor. Ama devlet böyle idare edilmez. Bir an önce akılcı projelerle, çalışmalara başlanmak zorundadır. Türkiye’nin buğday ambarı olan, sebze-meyve ambarı olan bu topraklarda, vahşi sulama devam ederse birkaç yıl sonra sulayacak su kalmayacaktır. Dolayısıyla tedbir ve önlem şarttır.”