Memur-Sen Eskişehir İl Temsilcisi İbrahim Akar şu ifadeleri kullandı;
“8. dönem toplu sözleşme sürecinin dün Kamu Hakem Kurulu’nun vermiş olduğu kararla birlikte sürecin sonuna geldik.
Şimdi süreçle ilgili şöyle genel bir değerlendirme yapacak olursak, hepinizin malumudur ki Memur-Sen olarak sürecin en başından beri toplu sözleşme taleplerimizi oluşturulması, Kamu İşveren Heyeti tarafına her bir hizmet kolumuzda ayrı ayrı sunulması, sürecin tasnifi, tanzimi, taleplerin dile getirilmesi, kamuoyuyla paylaşılması, bunlar hakkında gündemler oluşturulması adına toplu sözleşme sürecinin başlangıcı, sürecin devamı ve sonuna kadar Memur-Sen olarak çok ciddi bir şekilde bir mücadele verdik.
Kamu çalışanlarımızın, kamu emeklilerinin haklarının daha iyi noktalara, özlük haklarının, mali haklarının daha iyi noktalara getirilmesi adına bir mücadele verdik. Ancak hepinizin malumudur ki toplu sözleşme sürecinde, zam oranları üzerinden bir anlaşmaya varılamadı.
Hizmet kollarında bizim elli sekiz tane, on bir hizmet kolumuzda 58 tane kazanım üzerine belli başlı anlaşmalar yapıldı. Burada mutabık olundu. Tüm hizmet kollarında. Ancak zam oranlarına gelince hükümetle yani Kamu İşveren Heyeti’yle anlaşmaya varılamadı.
Tabii mevcut yasa, 4688 sayılı yasa da bu durumda anlaşma sağlanamadığında konunun Hakem Heyeti’ne taşınması gereğini işaret ediyor. Biz de yetkili sendika, yetkili konfederasyon Memur-Sen olarak dedik ki: Biz daha önceki yıllarda Hakem Heyeti’nin vermiş olduğu kararların adaletli ve hakkaniyetli olmadığını, hiçbir şekilde sahanın gerçekleriyle irtibatı olmayan Hakem Heyeti’nin bu konuda hakemlik yapmaktan ziyade Kamu İşvereni’nin hakemi gibi davrandığı noktasındaki görüşümüze istinaden, biz Memur-Sen olarak konuyu bu sene, bu toplu sözleşmede Hakem Heyeti’ne götürmeyeceğiz dedik. Ve götürmedik.
Biz Hakem Heyeti’ne götürmeyince, toplu sözleşme sürecinin, toplu görüşme sürecinin belki de tarihte ilk defa Kamu İşveren Heyeti tarafından bu toplu sözleşmenin zam oranları Hakem Heyeti’ne götürülmek durumunda kaldı ve Kamu İşvereni Hakem Heyeti’ne götürdü.
Kamu İşveren Heyeti, Hakem Heyeti’ne götürdükten sonra biz bu sefer de dedik ki: Evet, biz geçmişte sizin nasıl davrandığınızı, Hakem Heyeti’nin nasıl bir tavır içerisinde olduğunu biliyoruz. Ancak bu süreç artık böyle olmamalıdır, dedik.
Bakın, hatırlarsınız, sürecin anlaşmazlıkla yani sunulan teklifleri, yetersiz teklifleri kabul etmiyoruz dediğimiz günden bugüne kadar, bakın Eskişehir’de bizzat tek tek anlatayım. Yani örgütlü gücümüzü eylemliliğe dönüştürmenin belki de en güzel örneklerini Eskişehir’de sergiledik. Hakkımızı almak için meşru olan her yola başvurduk.
81 ilde eş zamanlı eylemler yapıldı. 11 tane sendikamız Ankara’da farklı farklı noktalarda eylemler yaptılar. “Memur-emekli nöbette” eylem çadırlarını kurduk. Sosyal medyada 6 gün boyunca, yani toplu sözleşmenin biliyorsunuz bizler için çok dar bir süreci var. O 6 günlük süre içerisinde sosyal medyada sürekli gündem olacak şekilde taleplerimizi ve bu toplu sözleşme sürecini gündem haline getirdik.
Yüz binlerce memurun katılımıyla, hatırlarsınız, 18 Ağustos günü tüm Türkiye’de iş bırakma eylemlerini yaptık. Yaklaşık 30 binin üzerinde memurun katıldığı, Memur-Sen’in Ankara’da düzenlemiş olduğu bir protesto eylemi gerçekleştirildi ve buradan, Eskişehir’den de 8 otobüsle Ankara’ya giderek buradaki protesto mitingine dahil olduk.
Bu süreç, değerli arkadaşlarım, bazen hakikaten biz de bu durumlara, bu talepleri dile getirdiğimiz zaman çok eleştirilere sahne olduk. İşte denildi ki: “Ya sürekli memurların hakları, başka sorun yok mu, niye böyle hükümeti sıkıştırıyorsunuz?” vesaire vesaire birçok eleştiriyi biz de aldık. Belki de… Ama arkadaşlar, bizim derdimiz memurun ve emeklinin ekonomik gelir seviyesini, refah düzeyini daha iyi noktalara taşımaktır.
“Gelişen, büyüyen, kalkınan Türkiye” diyoruz, öyle değil mi? Buradan memurun ve emeklinin hakkını alması gerekir. Aynı işi yapan fakat farklı statülerde çalışan emekçilerin birbirinden farklı ücretler aldığını görüyoruz. Bu ücret makasının, bu ücret uçurumunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Aynı işi yapan memurla aynı işi yapan işçi eşit düzeyde ücret alabilsin. Bu ücretler arasında hâlâ epey büyük bir uçurum var. Bu uçurum ortadan kalksın istiyoruz.
Bu süreçte bize düşen, bir sendikacı olarak maliyenin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır. Hükümetin doğrularını değil, hükümete sahanın, memurun ve emeklinin doğrularını söylemektir.
Bu yüzden biz bu sürecin başından sonuna kadar, bugün anlaşmazlıkla neticelendi. Başından sonuna kadar biz hep gerçekleri söyledik. Hep gerçekleri ve doğruları her ortamda dile getirdik. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Kamu İşveren Heyeti’nin yapmış olduğu teklifin karşısında Hakem Heyeti, 2026 yılı için %11 + %7, 2027 yılı için de %5 + %4 şeklinde, yani 1 puanlık bir iyileştirme yaptı. Ayrıca ek ödemeler ve tazminatlarla ilgili de birkaç düzenleme yaptı. Bu da tabii Hakem Kurulu üzerinde bizim kurmuş olduğumuz baskı, bu konuyu gündeme getirmemiz neticesinde oldu.
Ancak bakın, hâlâ şu anda emekliyle çalışan arasında gelir farkı makası epeyce açık bir şekilde duruyor. Bakın, insanlar emekli olmaktan imtina ediyor. Emeklilerin durumu hakikaten şu anda… Hani, emekliler açlık, memurlar da yoksulluk sınırının altına sıkışmış durumda. Biz bu durumu daha iyi seviyelere getirmenin mücadelesini veriyoruz.
Burada değerli arkadaşlarım, 3600 ek gösterge talebini dile getirdik. Bakın, hâlâ bu toplu sözleşme sürecinde bu konuyla ilgili herhangi bir adım atılmış değil. Taban aylığa iyileştirme yapın, dedik. 10 bin lira düzeyinde bir iyileştirme yapılması gerektiğini söyledik. Çünkü insanlar emekli olamıyor, emekli olmaktan kaçınıyor, dedik. Taban aylığa yapılması gereken iyileştirme yapılmadı, hâlâ yerinde duruyor.
2025 yılı, hükümetimiz tarafından “Aile Yılı” ilan edildi. Dedik ki, madem bunu “Aile Yılı” ilan ettiniz, o zaman aileye yaraşır, aileye yakışır bir desteği gelin, toplu sözleşme sürecinde memurlara ve emeklilere sunalım. Aile yardımlarını 11 bin 700 lira seviyesine, eşit çalışmayan memur için yükseltelim, dedik.
Bakın, çocuk yardımı, çocuk, üç çocuk teşviki… Bunlar evet kulağa hoş gelen şeyler. Ancak bakın, bir çocuğun şu anda çocuk desteği 580 lira civarı bir rakam olacak. Bakın, 580 lirayla 0-6 yaş arasındaki çocuğun ne bezini alabilirsiniz, ne mamasını alabilirsiniz, ne de beslenmesine fayda sağlayabilirsiniz.
Üniversitelerde çalışan akademik personel için akademik zam talebimiz vardı. Bakın, hâlâ bununla ilgili bu toplu sözleşme sürecinde ne bir adım atılmış ne de Hakem Kurulu tarafından burada bir karar verilmiş durumda.
Ev kiralarının durumu ortada değerli arkadaşlarım. Çalışan memurların ve emeklilerin evi yoksa, hakikaten hele hele büyük metropol şehirlerde, artık Eskişehir de büyükşehir statüsünde, ev kiralarının yarış içinde olduğunu biliyoruz. Neredeyse şu anda bir memur aldığı maaşın yarısını ev kirasına verecek durumda.
O yüzden biz Memur-Sen olarak değerli basın mensuplarımız, bu taleplerin hepsini dile getirdik. Maalesef bu toplu sözleşme sürecinde ne Kamu İşveren Heyeti tarafından ne de Hakem Heyeti tarafından bu sorunların hiçbirisi ortadan kaldırılmış değil. Ve en sonunda dün nihayet, kararı vermeden önce de Memur-Sen olarak Hakem Heyeti’nden, masadan kalktık. Dedik ki: Biz bu kararın hiçbir şekilde onaylayanı, onaycısı değiliz.
Hakem Kurulu’na neden üye verdik sorusu bizlere epeyce soruldu. Değerli arkadaşlarım, bakın, bu toplu sözleşme sürecinde 11 hizmet kolunda 58 tane kazanıma imza atıldı. 58 tane kazanımın korunması noktasında, biz bu 58 kazanımı masada elde ettiğimiz kazanımları heba etmek, hiç etmek istemediğimiz için biz Hakem Kurulu’nda bu haklarımızı, bu elde edilen hakları korumak adına, bu hakları savunmak adına Hakem Kurulu’ndaki yerimizi aldık.
Bakın, ben burada işin diğer tarafında, yani evet, siyaset tarafında bir hükümet var. Bir de ana muhalefet var, diğer siyasi partiler var. Bakın, günlerce memurların sorunlarıyla ilgili, bu konularla ilgili birçok defa basın açıklamaları yaptık. Basının karşısına çıktık, eylemler yaptık, mitingler yaptık, desteklerde bulunduk. Ama biz bu noktada, diğer siyasi partilerin de, özellikle Ana Muhalefet Partisi’nin, toplu sözleşme sürecinde belki de hiç ağzına almadığı, bu konuda herhangi bir açıklama yapmadığı konularda, yasama yılı başlar başlamaz meclis çalışmaya başladığında, o zaman o bir meydan olan Meclis’te kanun teklifi mi vereceksiniz, açıklamalarda mı bulunacaksınız?
Madem toplu sözleşme sürecinde hiçbir şey yapmadınız, bu noktada destek olmadınız, o zaman Meclis açıldığında orada siz de üzerinize düşeni artık yapın, diyoruz.
Ben bu süreçle alakalı hakikaten de tüm memurlarımız ve emeklilerimiz adına, yetkili konfederasyon Memur-Sen olarak biz üzerimize düşenin fazlasıyla bu mücadeleyi verdiğimiz kanaatindeyim. Bundan sonraki süreçte, evet, biz bu noktada talep etmekten, mücadele etmekten, bu hakları, bu talepleri sonuca kavuşturmanın mücadelesini vermekle mükellefiz.
Biz bunları söylemeye, bunları anlatmaya, bunları konuşmaya, bu doğruları dile getirmeye devam edeceğiz. Bizim derdimiz, bu noktada memurun ve emeklinin gelir seviyesinin daha iyi noktalara taşınmasıdır, diyorum.”