Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 Nolu Şube Başkanı İbrahim Akar şu ifadeleri kullandı;
“Son dönemde MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) uygulaması üzerinden yürütülen karalama kampanyaları, yalnızca bilgi eksikliğinin değil; aynı zamanda mesleki eğitimin geleceğine yönelik kasıtlı saldırıların ürünüdür. Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitimin bütün paydaşlarını hedef alan bu dezenformasyonun karşısında susmayacağız; gerçeği, bilimi ve sendikal sorumluluğumuzu merkeze alarak kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.
MESEM’e “çocuk işçiliği” demek, emeğe ve eğitime acımasızca iftira atmaktır.
Bazı çevreler, sendikaların yıllardır mücadelesini verdiği kayıt dışı çalışmanın önlenmesi ve öğrenci emeğinin güvence altına alınması hedeflerini yok sayarak MESEM’i “çocuk işçiliği” gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bu söylem hem hukuka hem de emek mücadelesinin kazanımlarına aykırıdır.
MESEM öğrencileri 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında çırak/öğrenci statüsündedir.
Öğrenciler kayıt altındadır, sigortalıdır, denetime tabi bir eğitim sürecindedir.
Zorunlu eğitimden kopmadan mesleki yeterlilik kazanmaktadır.
MESEM öncesinde gençler kayıt dışı, güvencesiz ve denetimsiz çalışma alanlarına terk ediliyordu. Bugün “çocuk işçiliği arttı” demek, gerçeği ters yüz eden bir manipülasyondur.
Münferit iş kazalarını doğrudan sistemle ilişkilendirmek sendikal sorumluluk taşımamaktır.
Her iş kazası acıdır ancak münferit vakalar üzerinden MESEM’i “ölüm düzeni” gibi göstermek kolaycılık ve popülizmdir. Evet sistemin kendi içinde eksik olduğunu düşündüğümüz ve gördüğümüz yanları varsa bunların düzeltilmesi yönünde adımlar atılması için bizde çağrıda bulunuruz.
Biz biliyoruz ki. İş sağlığı ve güvenliği, ilgili işletmenin hukuki sorumluluğudur.
Kazaların büyük kısmı, işletmelerin mevzuata uymaması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Çözüm sistemi yıkmak değil; denetimi artırmak ve sorumluluğu ihlal eden işletmelerle yaptırımlarla karşılaştırmaktır.
Eğitim-Bir-Sen olarak kırmızı çizgimiz nettir:
Her öğrencinin ve her emekçinin güvenliği tartışılmazdır. Fakat bu hassasiyet manipülasyon malzemesi yapılmamalıdır.
Bu tartışmaların gölgesinde, MESEM’e ilişkin aleyhte açıklamalar yapan bazı eğitim sendikalarının tutarsızlığı ise ayrıca dikkat çekicidir. Mesem üzerinden çocuklarımızı korumaya çalıştığını iddia edenler daha önce okulları, toplumun ve velilerin hassasiyetlerini gözetmeksizin LGBT+ içerikli açıklama ve eylemlere sahne haline getirmiş; eğitim ortamını pedagojik ilkelerden uzaklaştırarak ideolojik bir zemine çekmiştir. Okullarda sınıflarda kampüslerde lgbt her yerde diyerek, derslerde toplumsal cinsiyet eşitliği kılıfı altında toplumu aileyi gençlerimizin çocuklarımızın akıl ruh ve beden sağlığını tehdit eden yapıları meşrulaştırma gayreti içindedir.
Bugün saldırıların çoğu, dün mesleki eğitimin güçlendirilmesini savunanlardır. Bu çelişki, sorumluluk değil, gündem üretme çabasıdır.
MESEM’i hedef almak, kayıt dışı çalışmayı yeniden büyütmek demektir.
Sistemi ortadan kaldırmak isteyenler, farkında olmadan veya bilerek en büyük tehlikeyi büyütmektedir. Gençlerin yeniden kayıt dışı, güvencesiz ve kontrolsüz çalışmaya itilmesi.
Sendikal duruşumuz açıktır:
Sistemi yıkmak değil, iyileştirmek ve güçlendirmek gerekir.
Denetimler sıklaştırılmalı, İşletme seçimi bilimsel kriterlere bağlanmalı, Öğrenciler yaşlarına uygun şekilde sektörlere yönlendirilmelidir, ağır ve riskli işler yaşlarına uygun olmayan iş ve sektörler tümden kapsam dışı bırakılmalıdır.
Denetim için işletmeye giden öğretmen iş yerinin iş güvenliği uzmanı gibi değerlendirilmemelidir iş yerinin iş güvenliği uygunluğunu kontrol etmenin sorumluluğu öğretmene yüklenmemelidir. Öğrenci güvenliği en üst düzeyde sağlanmalıdır.
Eğitim-Bir-Sen olarak çözümün tarafıyız; manipülasyonun tarafında değiliz.
MESEM’e yönelik haksız ve ideolojik saldırılar, hem gençlerimizin geleceğini hem de mesleki eğitimin toplumsal önemini zedelemektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak öğrencinin, öğretmenin ve eğitimin bütününün yanında durmaya; emeği ve hakları savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz.“





