CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan şu ifadeleri kullandı;
“Baktığımızda Türkiye’de özellikle AK Parti iktidarının son dönemlerde uyguladığı politikalarla kuşatma altına alınmıştır. Milyonlarca insanımız, ne yazık ki yaşam koşullarının ağırlığı içinde hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısıyla inim inim inler hale gelmiştir. Ama öte yandan, sözcük anlamı itibariyle demokrasi de kuşatma altına alınmıştır. Türkiye’nin laik yapısı, demokratik yapısı ve hukuk devleti olma nitelikleri; anayasal devlet olma özelliği ne yazık ki kuşatılmış durumdadır.
Böyle olunca, bu topyekûn kuşatma içerisinde Esenyurt’la başlayan süreçte Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizle birlikte, geçmişte DEM Parti’ye mensup olan belediye başkanlarımız tutuklanmış, bir kısmının yerine de kayyum atanmıştır. Demokrasi, ne yazık ki ayaklar altına alınmıştır. Bugün tam anlamıyla anayasal düzenin, demokrasinin rafa kaldırıldığı bir süreci yaşamaktayız.
Bugün, Ekrem İmamoğlu başkanımız başta olmak üzere tutuklu bulunan tüm arkadaşlarımız için belki bireysel olarak bir tutukluluk durumundan söz edilebilir; fakat bu, Silivri Kampı, bir toplama kampıdır. Tutuklanan bu ülkenin millet iradesidir. Tutuklanan demokrasimizdir. Tutuklanan anayasal düzendir. Tutuklanan hukuk devletidir.
Meseleye böyle bakmak gerekir ve milyonlarca yurttaşımızla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi, önümüzdeki günlerde yeni eylemlerle, yeni bir kararlılıkla yoluna devam edecektir. Bizi baskıyla, tutuklamalarla, gözaltılarla korkutacağını ve yıldıracağını sanan iktidara buradan seslenmek isterim: Akıllardan çıkarılmasın. Milyonlarca yurttaşımızla birlikte, nasıl bağımsızlığımız için, laik demokratik Cumhuriyet için İzmir’de ilk kurşunu atan Hasan Tahsin olmaya hazır isek; Çiğiltepe’de Başkomutan Mustafa Kemal’in emrini zamanında yerine getiremediği için yaşamına son veren Albay Reşat olmaya da hazır olan milyonlarca yurttaşımız vardır. Bu da akıllardan çıkarılmamalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Parti Meclisimiz şu anda toplantı halindedir. Yarın gün içerisinde önce il başkanlarımızla, akşam saatlerinde ise milletvekillerimizle toplantılar gerçekleştirilecektir. Bu toplantılardan çıkacak sonuçlar, MYK’mız tarafından karara bağlanacak ve önümüzdeki günlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin hangi eylem ve strateji içerisinde olacağı kamuoyuyla paylaşılacaktır. Buradan iktidara bir kez daha, son söz olarak seslenmek istiyoruz. 2 Kasım, sandığın gelme günüdür. Ya onlar getirecek ya biz mutlaka getireceğiz. Bize “kötülüklerden birini seçin” diyen bu iktidarı, kötülükleriyle birlikte ülkenin yönetiminden uzaklaştıracağız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hem emeklilerimiz için hem de asgari ücretin yeniden düzenlenmesine yönelik yasa tekliflerimizi sunduk. Muhalefetteki tüm partiler de bu verdiğimiz teklifleri desteklemektedir. Emeklilerimizin maaşının, en düşük emekli maaşının en az 30 bin liraya yükseltilmesiyle ilgili kanun teklifimizi verdik. Aynı zamanda verilen bayram ikramiyelerinin de bu düzeyde olması gerektiğini belirten çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öte yandan, asgari ücrete ek zam yapılması ve en az 30 bin liraya çıkarılması yönünde de kanun teklifimizi verdik. Ancak ne yazık ki bu iktidar, 2025 yılı da dahil olmak üzere son sekiz yılda tam 138 milyar doları cayır cayır faize harcarken; iş emeklilere, asgari ücretlilere ve kamu çalışanlarına geldiğinde “kaynak yok” edebiyatına sığınmaktadır. Komisyonda verdiğimiz önergeler reddedilmiştir.
Salı gününden itibaren, en düşük emekli maaşının artırılması yönünde iktidarın teklifi, yalnızca 2 bin 100 liralık bir artış içermekte ve 14 bin 400 lira olan emekli maaşı 16 bin 600 liraya çıkarılmak istenmektedir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, diğer muhalefet partileriyle birlikte bu artışın yetersiz olduğunu söylüyor ve emeklilerin en düşük maaşının da, asgari ücretin de en az 30 bin liraya yükseltilmesi için mücadele ediyoruz.
Bu noktada tüm emeklileri, tüm asgari ücretlileri, sendikalı ya da sendikasız tüm çalışanları bizimle birlikte olmaya, bize omuz vermeye ve destek olmaya çağırıyoruz. Bu mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Biz meclisin tatile girmesine kesinlikle karşıyız. Ülke bu haldeyken, millet bu haldeyken meclisin tatile girmesi gibi bir durum asla kabul edilemez. Milletvekilleri, halkımıza sefalet ücretlerini, açlık sınırının altındaki maaşları dayatanlar; kendilerine geldiğinde tuzlu sularda tatil yapma sevdasıyla koşa koşa meclisi tatile sokmak istiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak birinci tercihimiz meclisin kapanmamasıdır. Ülkenin ve milletin sorunlarının çözümü için çalışmanın sürdürülmesi gerekir.
Ancak engel olamazsak onlar istediği gibi karar alabiliyor. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak zaten sahadayız. Günlerdir nereye gideceğimizi şaşırıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’deki bir işçi eyleminde adresin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bazı sendikacılar, “İşçiler burada, vekiller nerede?” diye slogan attılar. Kast edilen bizsek; biz dün de, bugün de, yarın da sizinle birlikteyiz. Sizin yanınızda olmayan AKP milletvekilleridir.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, zaten Türkiye’nin dört bir yanındadır. Ben geçtiğimiz 10 gün içinde Eskişehir Cezaevi’nde, Afyon Cezaevi’nde, Silivri’de Ekrem Başkanımızla, Barış’la, Afyon’da Elif arkadaşımızla birlikteydim. Sonrasında Meclis’te iklim yasası görüşmelerinde, Sivas Katliamı'yla ilgili araştırma önergelerinde yer aldım. Yani zaten alandayız.
Önümüzdeki günlerde genel merkezimizin yapacağı planlamalar doğrultusunda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirmeye hazırız. Bu sadece milletvekilleriyle yapılacak bir iş değildir. Elbette işin öznesiyiz. Copu da biz yiyeceğiz, gazı da biz yiyeceğiz. Halkımıza önderlik edeceğiz, bunda bir beis yok.
Belediye başkanlarımızla, belediye meclis üyelerimizle, il genel meclisi üyelerimizle, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüm kadrolarıyla ve bizimle dayanışma içerisinde olan emek ve demokrasi bileşenleriyle birlikte, bu iktidarın gitmesi için her alanda, her satıhta mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunda hiçbir kuşku yok.